OVP başarısına bir de bu pencereden bakın

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Kanuni Sultan Süleyman Viyana seferinden dönüşünde, sahip olduğu topraklarda işe yarar kaynaklar hakkında bilgi sahibi olmak için kapsamlı bir envanter oluşturulmasını emretmişti. Yapılan çalışma şimdi Başbakanlık Arşivi tarafından yayınlandı.

Son birkaç yıldır ülkemizde siyasi iradenin en üst temsilcilerinden, küçük işletmelerin sahipleri ve yöneticilerine kadar herkes artan “belirsizlikten” yakınıyor. COVID-19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı, ABD-Çin arasındaki anlaşmazlıklar hemen herkesin sığındığı kale haline geldi.

Bizim yazılarımıza aşına olanlar bilir ki, ülkemizde birçok sorunun oluşması, büyümesinde ve baskın hale gelmesinin temel etkenlerden birinin de “envanter bilincinin” yetersizliği olduğunu sürekli dile getiririz. Ülkemizin envanter eksikliğinin yarattığı israf konusunda onlarca yazımız bir o kadar iş toplantılarında değerlendirmemiz oldu. Hayati önemde olduğu apaçık olan bu sorunumuza neden odaklanamadığımızı anlamak gerçekten zor…

Tarihin her döneminde etkili yönetim, insanların maddi ve kültürel zenginliğini artırmayı hedefler, hedeflemelidir. Maddi ve kültürel zenginliği artırmak için de yaşamın doğasındaki karmaşayı kavrayışa dönüştürmek en etkin zihinsel aracımız. Zihnimiz, bizden bağımsız gelişen, sonuçlarını bize dayatan eğilimleri erken kavrar, kendi olanak ve kısıtlarını bilerek dengeler kurmak için odaklanırsa yaratılmak istenen sonuçlara yaklaşırız.

Kanuni ve Kayzer Wilhelm’den ders alalım

Plan yapmak, öngörmek ve önlem almak, fırsatları değerlendirmek, tehlikeleri en düşük maliyetle savuşturmak yönetimlerin temel görevi.

Ülkemizin gündeminde yerini alan OVP bu bakımdan önemli. Değişik kesimlerden görüşler alınması, hedeflerin belirlenmesi, ihtiyaçlar ile imkânların dengelerini kurmaya çalışılması önemli bir adım. Siyasi irade ve bürokrasinin en üst düzeyde sahiplendiği, iş dünyasının katıldığı, toplumun değişik kesimlerinin ihtiyaçlarını dikkate alınması önemli... Geçmiş dönemlerde de normal koşullarda ve krizlerde iddialı planlar yapılmış, kısmen başarılı olanlar olmuştur; ama sorunların sık sık büyümesi, kararlı bir gelişme yaratılamaması soruna başka bir pencereden bakmamızı gerektiriyor.

Bizim ulaştığımız, toplumun ciddi biçimde tartışması gerektiğini düşündüğümüz sürekli tekrarlanan sorunlarımızın arka planındaki en önemli etken, ihtiyaçlar ile imkânlar arasında akılcı dengeler kurmanın “gerek şartı” olan “envanterlerin” elimizin altında bulunmamasıdır.

Kanuni Sultan Süleyman Viyana seferinden dönüşünde, sahip olduğu topraklarda işe yarar kaynaklar hakkında bilgi sahibi olmak için kapsamlı bir envanter oluşturulmasını emretmişti. Yapılan çalışma şimdi Başbakanlık Arşivi tarafından yayınlandı.        

İsterseniz Birinci Dünya Savaşı öncesi gibi oldukça yakın tarihte bizi ilgilendiren bir örnek olayı hatırlatalım: Çökme sürecine giren Osmanlı İmparatorluğu üzerinde nüfuz kurabilmek için Kayzer Wilhelm dikkatini bu konuya odakladığında, ilk adımlardan biri de ciddi bir “envanter” hazırlatmak olmuştur.

Peter Hopkirk’un “İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun” kitabını Mehmet Harmancı’nın çevirisiyle Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları bu yılın Haziran ayında yayınladı. Kitabın ilk bölümünden alıntı yapalım:“Bismark’ın Osmanlı İmparatorluğu’na gösterdiği kayıtsızlık nedeniyle Almanlar, ülkenin ekonomik potansiyeli hakkında tam bir bilgiye sahip değillerdi. Hemen bunun gereğine bakıldı. Sultan’ın da onayıyla iç bölgeleri araştırmak ve kaynakların envanterini çıkarmak için ülkeye Alman uzmanlar gönderildi. Bu 4 yıllık bir çalışma olacak ve ‘Küçük Asya’nın Doğal Kaynakları” adlı çok kapsamlı bir raporla sonuçlanacaktı. Bu arada Sultan’ın uzak topraklarında da kimi zaman yetkisi ve bilgisi dışında başka araştırmalar yapılmaktaydı.”

Envanterlerin hazırlanması konusundaki bilincimizin, Kununi ve Kayzer Wilhelm’inkin ilerisinde mi, gerisinde mi kaldığını sorgulama özgüveni göstermeliyiz.

Eğilimleri gözlemek önemli

Dışa dönük çevre analizlerin temel amacı, eğilimler baskın hale gelmeden yarattıkları fırsat ve tehlikeleri gözlememek ve tanımlamaktır. Asıl gücü yaratan iç koşulların analiziyle, olanak ve kısıtlarımızı bilmek, fırsatlardan yararlanmak, tehlikeleri de en düşük maliyetle savuşturmak için “alternatif yol ve yöntemler” bulmak gerekir. Sahayı iyi gözlersek, açık ve gizli niyetler hakkında tutarlı analizler ve öngörü yapabiliriz. Alternatif tepki biçimlerini planlama ve gerektiğinde uygulama, uygulamaları ödünsüz gözetim ve denetim becerisi gerektirir. Beceri kazanmak için insanımıza yatırım yapma, değer zincirinin en önemli girdisi olan insan emeğini teknik becerileri kadar sosyal beceriler kazandırma belirleyici etkendir.

Son birkaç yıldır ülkemizde siyasi iradenin en üst temsilcilerinden, küçük işletmelerin sahipleri ve yöneticilerine kadar herkes artan “belirsizlikten” yakınıyor. COVID-19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı, ABD-Çin arasındaki anlaşmazlıklar hemen herkesin sığındığı kale haline geldi.

Belirsizlik alanının genişlemesi, risk alanlarını belirleme ve üstlenmeyi zorlaştırıyor. Belirsizlik abartılı değerlendirilir, fetiş haline getirilirse, zihnin işleyişini etkilemekte, korkuları büyüterek edilgenliğe yol açmakta ve kaynakları hareketsiz bırakarak gelişmeyi yavaşlatmaktadır.

Carl Sagan’ı bir kez daha analım

Carl Sagan’ın dediği gibi, yaşadığımız evrende her şey aynı kalsaydı, hiç değişmesiydi “bilime” ihtiyaç olmazdı; bilim de gelişemezdi. Eğe hiçbir şeyin anlaşılamadığı kaosun egemen olduğu bir evrende yaşasaydık yine bilim işe yaramadığı için gelişemezdi. Biz çaba gösterildiğimiz zaman anlaşılabilir bir evrende yaşıyoruz. Yönlendirici etkileşimlerin nedenlerini ve sonuçlarını saptayabiliyoruz. Bilim bize işleyişi anlama, önlem alma, fırsatları değerlendirme, tehlikeleri savuşturma imkânı veriyor.

Uluslararası kurumlardan milli devletlere, çok uluslu firmalardan küçük ve orta ölçekli işyerlerine kadar bütün değer yaratma sisteminde yer alan herkesin fark etmeleri gerekir ki, belirsizliklere teslim olma yerine onunla baş edebilmenin ilk adımı ciddi biçimde gözlem yapmaktır.

Çin ve Almanya gibi birçok ülke, dijital iletişim kanallarının toplumun dikkat süresini kısalttığının ve kısa mesaja dayalı malumat-odaklı iletişimin öne çıktığının farkındadır. Malumatı bilgiye dönüştürmek, bilgiyle de yeni bir ürün ve yeni bir iş yapma metodu geliştirmek için “düşünce geliştirme mekanizmaları” oluşturulmaktadır. Bu mekanizmaların temel araçlarından biri de araştırma kurumları ve enstitülerin devreye sokulmasıdır.

Belirsizlik ve belirsizlikle başa çıkma konusunda yapılabilecek çok şey vardır. Önemli olan değişen koşulların gerektirdiği doğru araç çantalarına sahip olmaktır. Belirsizliği biraz da öngörme ve önlem almanın ilk adımı olan envanter-odaklı değerlendirelim.

 

 

 

 

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar