“Rasyonel” politikalara umut bağlamak doğru mu?

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

İnanmak kolay değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonominin başına getirdiği Mehmet Şimşek göreve başlarken ilk iş olarak “rasyonel politikalara dönüş” mesajını verdi. Bu mesaj genelde olumlu karşılandı, nihayet aklın yoluna dönülmüş olması ve Erdoğan’ın da bunu onaylaması uluslararası piyasalarda da Türkiye’ye ilgiyi artırdı.

Türkiye’yi ve Türkiye ekonomisini 1980’lerden beri gazete yazarı olarak yakından izleyen ve dünyadaki gelişmeleri de takip eden biri olarak Türkiye’nin birçok bakımdan kendine özgü bir ülke olduğunu söyleyebilirim. Alanlarında dünya çapında başarılara imza atan ve bugünkü durumdan şikâyetçi olan pek çok insanımız var tabii ama çok kısa vadeli düşünmeye, anlık tepkiler vermeye, kolay kandırılmaya alışmış insanların çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşıyoruz bence.

Recep Tayyip Erdoğan bu toplumun içinden geldiği ve geniş kitlenin ruhunu doğru okuduğu için 21 yıldır iktidarda. Kendisiyle boy ölçüşecek özelliklere sahip olan bir rakip çıkmadığı için de Türkiye’nin yönetim sistemini istediği gibi değiştirmeyi ve ülkenin geleceğini belirleyecek bütün kararları tek başına vermesine olanak veren bir hükümet sistemini kabul ettirmeyi başardı. Şimdi yeni bir anayasa değişikliğiyle yetkilerini daha da artırmak istiyor.

AKP ve Erdoğan ekonomide iyi bir başlangıç yaptı

Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye ekonomisinin farklı iktidarlarca krizden krize sürüklendiği bir dönemin 2001 kriziyle taçlandığı ortamda geldi iktidara. İktidarının ilk yıllarında da, önceki iktidarların yanlışlarından dersler çıkartarak dış dünya da ilgiyle karşılanan bir ekonomi politikası izlemeye başladı. Bunun sonucunda yıllık enflasyon tek haneli rakamlara indi, Türk lirası ciddiye alınan bir para haline geldi. Erdoğan Davos’ta boy gösterdi.

Ne yazık ekonominin popülist siyasetin önüne geçtiği bu dönem çok uzun sürmedi. Özellikle Gezi Parkı protestolarının yaşandığı 2013 yılından itibaren Erdoğan’ın iktidarını koruma ve konsolide etme hırsı her şeyin önüne geçti. 2018 ise ekonominin bir kez daha siyasete kurban edildiği ve Erdoğan’ın ekonominin yönetimine bizzat müdahale ederek akıldışı politikalara yöneldiği yıl oldu

Ekonomi siyasete kurban edildi

Tam yetkili Cumhurbaşkanımız T.C. Merkez Bankası’na(TCMB)  verdiği talimatla faiz oranlarını baskılayarak ve kredi hacmini pompalayarak ekonomiyi canlı tutma ve büyüme hızını yüksek gösterme hırsına kapılınca bünyesel hastalığımız enflasyon bir kez daha çığırından çıktı ve tam bir çıkmaz sokağa girmiş oldu ekonomimiz.

2023 seçim yılı olduğu için devletin olanakları sonuna kadar seferber edilince ipin ucu iyice kaçtı. Enflasyon kaotik bir fiyat anarşisine dönüştü, emekliye, memura, işçiye yapılan zamlar da bunu besledi. Seçime bu ortamda gidildi ama muhalefet partileri bu ortamda bile yeterince sayıda seçmeni bunun çıkar yol olmadığına, ülkenin çıkmaza sürüklendiğine ikna edemedi ve seçimi bir kez daha Erdoğan kazandı. 

“Rasyonele” dönme sevinci yaşanıyor

İnanmak kolay değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonominin başına getirdiği Mehmet Şimşek göreve başlarken ilk iş olarak “rasyonel politikalara dönüş” mesajını verdi. Bu mesaj genelde olumlu karşılandı, nihayet aklın yoluna dönülmüş olması ve Erdoğan’ın da bunu onaylaması uluslararası piyasalarda da Türkiye’ye ilgiyi artırdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dünkü açılışında TCMB’nin yeni başkanının bir konuşma yapması da ekonomiye verilen önemin bir göstergesi sayıldı.      

Bütün bunlar olup biterken Türkiye’de kaç kişi şu soruyu sordu acaba: “Şimdi lanetlenen ‘akıl dışı’ politikaları baştacı edip, Türkiye ekonomisini çıkmaz sokağa sürükleyen kimdi acaba? ”

Önümüzde yerel seçimler var ama Sayın Erdoğan’ın tahtını tehdit edecek bir muhalefet yok ortada. Bu nedenle “irrasyonel”e dönüş tehlikesi yok gibi görünüyor.            

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar