Şapkadan çıkan yeni dönem tavşanı: Toplumsal kredi notu

Prof.Dr. Burak ARZOVA
Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

Tam yavaş yavaş ekonomide normalleşme adımları geliyor, geçmişte yapılan birçok yanlış düzeltilmeye çalışıyor derken nazar mı değmeye başladı bilinmez, eski hastalık nüksetti: Şapkadan tavşan çıkarmak.

27 Kasım’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Merkez Bankası’nın ‘toplumsal kredi notu’ adlı bir konu üzerinde çalışma yaptığını söyledi.

Bu yeni sistemin temelinde belli alanlarda kredi veren bankalara yapılacak yeni düzenleme ile örneğin teknoloji ya da sosyal açıdan yararlı görülen konularda daha fazla kredi verilmesinin yolunun açılacağını ifade etti. Yılmaz, bankacılık sistemi üzerinden önceliklendirilen alanlara verilecek kredilerde bankaların kredi vermeye teşvik edilmesi için bu kredileri veren bankaların karşılık oranları ile oynanabileceğinden söz etti. Böylece büyüme performansına daha fazla esneklik sağlanabileceğini de ekledi. Düzenlemelerin objektif kriterlere dayandırılmasının gerekliliğini vurgulayarak, bu çalışmayı Merkez Bankası’nın Bankalar Birliği ve bankalarla birlikte yürüttüğünü de sözlerine ekledi.

Geçmişi biraz hatırlamakta fayda var.

Bankaların kime, nasıl, hangi fiyattan kredi vereceğine ilişkin mekanizma önce Kredi Garanti Fonu (KGF) uygulaması ile kırılmaya çalışılmıştı. Özellikle bankaların müşterilerine yönelik olarak kredibilite analizi, geçmiş ödeme performansı, şirketlerin bilanço ve gelir tabloları üzerinden yapılan ödeme gücü analizleri araya KGF sokularak yok sayılmaya çalışıldı.

KGF desteği ile neredeyse bedava sayılacak bir maliyete ve neredeyse yoldan geçene kredi verilince verilen kredilerin aslında yatırıma, yatırım malına falan gitmediği, alınan kredilerle konut, otomobil alınıp, çokça da döviz alındığı anlaşıldığında iş işten çoktan geçmişti.

Sonra bir gün ansızın Merkez Bankası’nın ihracatı geliştirme işini üstlendiğini, kendi görev tanımında olmayan bir görevi kendine görev edindiğini dönemin Merkez Bankası Başkanı’nın yaptığı konuşmadan öğrendik.

Türkiye Ekonomi Modeli denilen ekonomi politikaları setine geçtiğimizde de seçici kredi adı altında bankaların kime, nasıl, hangi şartlarda ve hangi fiyattan kredi vereceği günlük regülasyonlarla tamamen ekonomi yönetiminin keyfiyetine bırakılmıştı.

Merkez Bankası’nın yeni Başkanı enflasyon raporu sunumu ile kamuoyunun önüne ilk çıktığında, bankaların asli faaliyetlerini yapmalarına imkân tanıyacaklarından bahsetmişti. Haliyle sevindik.

Merkez Bankası, asli işi olan fiyat istikrarını sağlamak görevine geri dönerken, bankalar da asli işlerine geri dönüyorlardı.

Bankaların kime, nasıl, hangi şartlarda kredi verecekleri, verecekleri kredinin fiyatı tamamen bankaların kontrolünde olması gereken bir süreç. Bankaların kredi analiz ve izleme departmanları bu görev için varlar.

Eğer belirli seçilmiş sektörlere özel farklı oranlardan kredi uygulaması olacaksa, bu bankalar arası rekabeti bozmadan, şeffaflık kriterleri ölçüsünde, objektifliği zedelemeden olmalı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın duyurduğu ‘toplumsal kredi notu’ uygulamasını hemen hemen aynı isimle Çin’de görüyoruz. Peki, Toplumsal Kredi Uygulaması Çin’de nasıl işliyor? Kökeni ne? Biraz buna bakalım.

Çin'in sosyal kredi sistemi, sadece güvenilirliği izlemek için bir veri tabanı ve para politikası ağı olarak değil aynı zamanda bir yönetim zihniyeti olarak karşımıza çıkıyor.

Kredi notu kavramı, Çin Halk Bankası'nın Çin'in ilk banka-kredi sicilini kurması ile 1990'larda ortaya çıkmış. 1999 yılında, Çin Bilimler Akademisi tarafından Ulusal Kredi Yönetim Sistemi raporunun yayınlanmasıyla da bu fikir genişletilmiş. Fikrin çıkış noktası ve odağı ‘ekonomi’. Amaç borç temerrüdü ve regülasyonlardaki uyumsuzluklar da dahil olmak üzere finansal piyasalarda yaşanan bozucu etkileri en üst kademeden yönetmek.

2014 yılında Çin Devlet Konseyi, on yıllık ortak araştırma, konferans ve istişarelerin sonucunda Sosyal Kredi Sistemi’nin İnşası için Planlama Ana Hattını (2014-2020) yayınladı.

Sosyal kredi sistemi finansal kredibilite ve sosyal kredibiliteyi birlikte kapsayan geniş tabanlı bir yapı.

Finansal kredibilite genel kabul görmüş kurallar bütününe oturtturulabilirken, sosyal kredibilite için aynı şeyleri söyleyebilmek mümkün değil. Yani Sayın Bakanın ifade ettiği objektifliği burada yakalamak zor. Çok daha karmaşık ve sübjektif bir olgu sosyal kredibilite.

Çin’de bile sosyal kredi sistemi, sosyal ve ahlaki alanları yönetmeye yönelik deneysel niteliği nedeniyle tartışmalı. Eleştiriler daha çok idari işlerin genellikle bireysel davranışlarını değerlendirmek için uygun görülen ahlaki değer ve kollektif anlayışa doğru çekilmeye çalışıldığı üzerinde yoğunlaşıyor. Uygun görülen ahlaki değer ise tamamen sübjektif bir kavram. Pilot uygulamada belirli bir taban puan var.

Sistemin kabul edilemez görülen sosyal davranışları disipline etmek için bir araç görevi gördüğü söyleniyor. Çin örneğinde pilot uygulamada, Z şehrindeki trafik kurallarını ihlal etmek veya Y şehrindeki çöp sıralama kurallarına uymamak gibi kriterler var.

Ulusal düzeyde sosyal kredi sistemi Çin’de Çin Halk Bankası Çin Kredi Bürosu tarafından yetkilendirilen ve onaylanmış kişisel kredi kuruluşları Baihang Credit ve Pudao Credit tarafından desteklenen Zhengxin kredi notunu ile ilerliyor.

Sosyal Kredi Notu ile neyin amaçlandığını bilemem. Amaçlanan esneklik gösteren bir teşvik mekanizması gibi kredilerin öncelikli alanlara dağıtılması ise yapılması gereken çok basit.

İlk yapılması gereken öncelikli sektörlerin seçilmesi. Bu seçim zaten 12. Kalkınma Planı’nda mevcut. Bu yeniden yapılanma uzun yıllar alacağı için bir sonraki adım, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapıldığına benzer tıpkı Emlak ve Eytam Bankası, Türkiye İmar Bankası, Türkiye Tütüncüler Bankası, Sümerbank gibi öncelikli sektörlere özgü ve sadece bu sektörlere kredi verecek bankaların oluşturulması olmalı. Devlet bu işe bizzat kendisi el atıp, sermayelendirmeli.

Son adımda da söz konusu bu bankalar yine bankacılık faaliyeti çerçevesinde kendi sektörlerine özgü kriterlerle kredi verir ve kredileri izlerler. Böylece bankalar arasında haksız rekabete de yer verilmemiş olur.

Çözümü illa dışarıda aramamak lazım. Bazen çözüm ülkenin kuruluş değerlerinde olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar