Seçim Sonrası Türkiye Ekonomisi

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Seçime üç hafta kalmışken doğal olarak ekonominin gündemi hepimiz için seçim sonrası ekonominin görünümü oluyor. Gidişata hem reel sektör hem de finans sektörü açısından bakılabilir. Finans sektörü çok daha hızlı ve esnek bir şekilde gelişmelere tepkisini verebilirken, reel sektör doğası gereği daha yavaş bir tepki verecektir. Makro ve mikro bazda farklı birçok senaryo oluşturulabilir. Olası bazı senaryo tahminlerimizi paylaşalım.

Öncelikle reel sektörden başlayalım. Öncü göstergeler Türkiye ekonomisinin yılın ilk dört ayında %4 civarında büyüdüğüne işaret ediyor. Deprem sırasında bir gerileme olsa bile OECD öncü göstergeler endeksi ortalamanın tekrar %4’ler üzerine çıktığına işaret ediyor.  Büyümenin alt detaylarına baktığımızda, ağırlıklı olarak iç talebe dayalı bir büyüme olduğunu görüyoruz. İki hafta önceki yazımızda da özetlediğimiz gibi sanayi üretiminin ortalama büyüme hızı son sekiz ayda %1’in altına gerilemiş durumda. İhracatın büyüme hızı gerilemiş görünüyor. İhracatın ağırlıklı olarak sanayi ürünlerinden oluşması büyümedeki yavaşlamanın temelde dış talepteki yavaşlamadan kaynaklandığını da gösteriyor. Şu anda yaşanan büyüme büyük oranda iç talep kaynaklı bir büyümedir. Tüm finansal yatırım araçlarının negatif reel getiride olması tüketiciyi tasarruftan uzaklaştıran, tüketime yönelten bir faktör olmaya devam ediyor. Başta döviz kurları olmak üzere enflasyonist dinamiklerin canlı olacağı beklentisi de buna eklenince öne alınan iç talep büyümeyi destekliyor. EYT, ücret artışları ve vergi düzenlemeleri gibi gelişmeler iç talebi destekleyen diğer unsurlar oldu. İç talebi destekleyen özetlediğimiz bu faktörlerin sürdürülebilirliği çok zor olduğu için büyümenin bu çerçevede devam etmesi beklenemez. Mevcut politikalar devam ederse, ihracat ve sanayinin rekabet gücünü kazanması ve büyümesi de pek mümkün görünmüyor. Bugüne kadar defalarca vurgulamaya çalıştığımız gibi mevcut politika kurgusunun sürdürülebilirliği çok zor.

Seçim sonucu ne olursa olsun mevcut kur politikasının devam edemeyeceğini düşünüyoruz. Son günlerde gördüğümüz gibi döviz kurlarında yukarı yönlü hareketin devam etme olasılığı yüksek. Merkez bankası döviz kurlarıyla serbest piyasa kur arasındaki fark piyasa lehine muhtemelen kapanacak ve dış ticaret açığını azaltan yeni bir denge oluşacaktır. Döviz kurlarının dengelenmesi para politikasının ne yönde şekilleneceği ile de son derece alakalı olacaktır. Mevcut görünüme göre, eğer Cumhur İttifakı seçimi kazanırsa faizler düşük kalmaya devam edecek TL üzerindeki baskı sürecektir. Son 1,5 yılda olduğu gibi ikili anlaşmalar ya da swap gibi kanallarla güçlü finansman imkanları sağlanırsa kurdaki stres tekrar bir süre bastırılabilir. Fakat bu politika çerçevesinin sanayi, ihracat ve içeride alım gücü üzerinde yarattığı baskı ekonomiyi büyük olasılıkla tekrar aynı noktaya getirecektir. Böyle bir senaryoda en azından yerel seçimlere kadar iç talep muhtemelen yine canlı tutulmaya çalışılacak ama bugün olduğuna göre büyümeye daha sınırlı bir katkıda bulunacaktır.

Seçimi Millet İttifakının kazanması durumunda, politika faizi muhtemelen beklenen enflasyon üzerine çıkacak şekilde arttırılacaktır. Böyle bir senaryoda, döviz kurları yukarı gitme konusunda daha az istekli olacak hatta gittiği noktadan düşme eğilimine girebilecektir. Bununla birlikte, rekabet gücü açısından döviz kurlarının aşağı gelmemesi için Merkez Bankası’nın döviz alımları devreye girebilir. Bu süreçte döviz kurlarını dengeleyici bir başka unsur kur korumalı mevduatın çözülmesi olacaktır. Döviz kurlarının yukarı gittiği, faizin arttığı bir ortamda Kur Korumalı Mevduat’lar (KKM)  kaynak ağırlıklı olarak TL mevduatlara yönelebilir. Elbette KKM’nin bir kısmı tekrar dövize dönecek ve DTH olarak sistemde yerini alacaktır. Burada ortaya çıkacak döviz talebi TL’nin aşağı gelmemesi yönünde bir başka unsur olur kanaatindeyiz.

Faizlerin yukarı gitmesi ile iç talepte bir zayıflama beklemek ve büyüme hızının düşmesini öngörmek yanlış olmayacaktır. Bununla birlikte, yüksek faize rağmen beklenti kanalı yatırım harcamalarını yavaş yavaş yukarı çekebilir. Özellikle dış yatırımlarda artış ihtimali yükselir. Üç ile altı ay arasında ihracat rekabet gücünü tekrar kazanarak yukarı yönlü hareketlenebilir. Son 8 -9 ayın tersine dış talep büyümede iç talebin yerini tekrar alacaktır. Bu senaryoda seçim sonrası büyümede önce yavaşlama, sonra toparlama beklemek gerekiyor. Yıllık büyüme yüzde 3’ler civarında kalabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024