Sınıfa cep telefonu girsin mi, girmesin mi?

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Değer mi, değmez mi?

Çok sevimli bir gençti. Ama bir kötü alışkanlığı vardı, cep telefonu. Derste gözü sürekli telefonunda idi. Gelen mesajın onda nasıl bir tepki uyandırdığını surat ifadesinden anlayabiliyordum. Dalıp dalıp gidiyor, derse kendini veremiyordu. Her derste bir kaç kez uyarmak zorunda kalıyordum. “Tamam Hocam” deyip bir süre ders dinliyor, sonra yine cep telefonuna dönüyordu. Bir teneffüste bir genç kızla yanıma geldi. “Hocam, kız arkadaşımı size tanıştırayım. İşte mesaj yolladığım kız bu. Bakın ama değmez mi?”. Evet, güzel bir kızdı. Belli ki kız da öğrenci idi. Ben de “Memnun oldum” deyip kıza sordum “Hangi bölümdesin?”. Kız “Elektrik-Elektronik Mühendisliği” diye cevap verdi. “Not ortalaman kaç?” dedim. Büyük bir güvenle “3,85 Hocam” dedi. Mühendislik dalında 4 üzerinden 3,85 tutturmak önemli bir başarı idi. Bizim haylaz hem güzel, hem de akıllı ve çalışkan bir kız arkadaş bulmuştu. Çünkü bu Bizim haylazın not ortalaması sanırım 2 civarı idi. Sonra kıza dönüp onun sağduyusuna seslendim: “Bu haylaz sana ders sırasında mesaj yollarsa sakın cevap verme. Ders sırasında dikkati dağılmasın.” İkisi birden güldüler. Aradan yıllar geçti. Bu sevimli haylaz öğrencimi bir telefon şirketinin satış mağazasında gördüm; satış elemanı olmuştu. Beni görünce yanıma geldi “Nasılsınız Hocam?” dedi. Ben de ona “Sen nasılsın? Nerede o mühendislik okuyan kız arkadaşın?” dedim. Sevimli haylaz öğrencim “Onunla ayrıldık” dedi. Ama mutlu görünüyordu. O iletişim becerisi ile yeni kız arkadaşları rahatça bulurdu zaten.

Yerinde yokken aranan yönetici

Yukarda anlattığım olay bir üniversitede geçiyordu. Aynı tür davranış biçimlerine şirket eğitimlerinde de rastlıyorum. Onların işleri kız arkadaşları ile değil ama iş arkadaşları ile. Ancak olayın önünü baştan kesmek için “Lütfen cep telefonlarımızı kapatalım” diyorum. Bilgi işlemci bir yönetici bu sözüm üzerine paniğe kapılmıştı “Hocam, sesini kısalım demek istediniz, değil mi?” . Ben de “ Hayır. Telefonu kapattığınızda zaten sesi de kısılmış oluyor. Telefonu tamamen kapatıyoruz” dedim. Bilgi işlemci yöneticinin gözleri dehşet içinde dolu dolu olmuştu “ Ama Hocam, ben yöneticiyim. Beni ararlar” diye başlayacak oldu. O zaman imdadıma yine yönetici eğitimleri için hazırladığım slayttaki şu sözüm yetişti: “Bir yönetici yerinde yokken ne kadar çok aranıyorsa, o kadar az yöneticidir”. Slaytı gösterdikten sonra her zamanki gibi sınıfa sordum “Peki neden az yöneticidir?”. Cevaplar gelmeye başladı: “Çünkü işleri delege etmemiştir; her iş ondan sorulmaktadır. Sistem kurmamıştır; her sorun yöneticiye danışılarak çözülmektedir. Yönetici, kötü bir yöneticidir.” İş, telefonu kapatmaktan başlayıp “Kötü yönetici” durağana gelince bilgi işlemci yönetici telefon konusunda ısrarcı olmadı.

Telefon öğretmeni neden rahatsız eder?

Neredeyse doğum öncesi hediye partilerine (Baby Shower) bebek için hediye olarak akıllı telefonun getirileceği bir çağda yaşıyoruz. Artık her fani akıllı telefonu okul çağından önce tadacaktır. Ve tadı damağında kalarak ölünceye kadar elinden bırakmayacaktır. Böyle olunca da telefon sınıfa da girecektir ve giriyor. Girince de sınıftaki öğretmeni rahatsız edecektir ve de ediyor. Kesin olarak “ediyor” diyorum, çünkü bunu bizzat yaşadım ve yaşıyorum. Meslektaşlarımdan da aldığım bilgi bu yönde. Peki neden rahatsız ediyor? Bunun çeşitli nedenleri var. Birincisi, öğretmenler kıskançtır. Dinleyicilerini başkası ile paylaşmak istemez. Karşınızdaki kişi telefonu ile oynamaya başlayınca biliyorsunuz ki, izleyicinizle aranıza birisi girdi; onun dikkatini sizden çalıyor. Bir diğer neden ise çoğu öğretmen bu konuda liberal değildir. “Dinlemezse dinlemesin, öğrenmezse öğrenmesin” diyemez. İlle beynindekileri tek tek karşısındaki beyinlere boşaltmak ister, bunun sorumluluğunu taşır. Bir diğer neden ise öğretmen, eski kovboy filmlerinde gördüğünüz bardaki piyanist gibi olmak istemez. Hani bardaki bütün kavgaya döğüşe rağmen, bir kenarda piyanosunu çalan piyanist gibi. Son neden ise biraz suçluluk duygusundan gelir. Öğretmen düşünür “Neden bu izleyicimi kaybettim? Neden anlattıklarımla ilgisini çekemiyorum”

Telefonu yasaklamak çözüm mü?

Evet, telefon öğretmeni rahatsız ediyor. Öğrenmeyi de engelliyor. O zaman “Kesin çözüm” deyip, kolaycılığı seçelim; otoriter yönetimlerin olduğu ülkelerdeki konser yasakları gibi, tiyatro yasakları gibi, telefonları da okullarda yasaklayalım mı? Ülkemiz dahil, bunu dünyada yapan ülkeler var. Acaba yasaklamanın öğrencilerin performansında bir etkisi olur mu? Örneğin, İsveç’te orta dereceli okullarda telefonun tamamen yasaklanması öğrencilerin performansında dikkate değer bir artış sağlamamış (Söz konusu araştırma: The impact of banning mobile phones in Swedish secondary schools, Dany Kessela,Hulda Lif Hardardottir, Björn Tyreforsc; Economics of Education Review,Volume 77, August 2020). Telefonları okulda tamamen yasaklamanın öğrenci performansında fazla etkisi olmadığı sonucuna varan başka araştırmalar da var. Bu sonucun tersini gösteren araştırmalar da.

Sonuç

Teknoloji dünyasının içine doğan çocuklar bundan sonra yaşamlarında daha çok teknoloji ile karşılaşacaklar. Telefonlar da bu dünyanın bir parçası. Okul saatleri içinde onları bu teknolojinin nimetlerinden ayırmak, telefonları okullarda tümüyle yasaklamak doğru bir yaklaşım değil. Bir şekilde sınıftaki öğrenme sürecinin içine bu akıllı telefonları da katarak daha doğru bir çözüm bulunabilir. Ama öğretmenleri de “Bu teknoloji derslerde nasıl kullanılmalı?” konusunda eğitmek gerekir. Üniversitelerde ve yetişkin eğitimlerinde ise yasaklama zaten olmaz. O zaman top eğiticidedir. Akıllı telefonun, ismine yakışır bir biçimde kullanımını sağlamaya gayret edecek, eğitimcidir. Ama bu gayrete değmez mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir banka ve yalnızlık 09 Temmuz 2024
Bir hatır meselesi 02 Temmuz 2024
Bir yolculuk 21 Mayıs 2024
Bir insanlık borcu 30 Nisan 2024