Siz hangi Türkiye’densiniz?

Yaprak ÖZER
Yaprak ÖZER HAYATIN İÇERİĞİ

Ne zor şey Türkiye’yi okumak. Tam anlaşılamıyorsam kısa giriş cümlemde, Türkiye’nin okur yazarı olmak, onu anlamanın zorluğundan söz ediyorum. Günlük olaylara gömülürseniz, büyük resmi kaçırma tehlikesi; sosyoloji, tarih, edebiyata dalarsanız orman kanunun hüküm sürdüğü, sokağa çıkamama endişesi hakim oluyor. Korkuyoruz yaşamaya ama can atıyoruz burada olmaya ve tadını almaya… biz nereye koyacağımızı bilemiyoruz. 

Dışardan bakana otantik, değişik, mistik gelir. Macera dolu ve derin görünüyor. Kaldı ki öyledir. Bir Türkiye yok, Türkiyeler çok, ondan zor görmek, okumak. Hepsi birbirinden geceyle gündüz kadar ayrı kareler, bırakın birinin onları harmanlayıp okunmasını, o kareler aralarında konuşmazlar ki. 

BİRİ ÇIKTI KÖPEĞİ ISIRDI

Sokak demişken, gazetecilik okullarında öğretilen klişe gerçek oldu! Hemen bu örnekle başlayabilirim. “Köpek insanı ısırırsa haber olmaz, insan köpeği ısırırsa olur” der, o “modası geçmiş haber nedir?” sorusunun yanıtı. Türkiye haberin çok, yasaklardan yazanın az olduğu bir diyar. Türkiye olmazın olabildiği mucize bir ülke. Burada insan köpeği ısırdı! 

Türkiye köpeklerine ölüm fermanı çıkardı. Her fırsatta, yeri göğü oynatıyor ama karar alırken aile fertlerine ya da çevresindekilere mutlaka danışıyor. Anımsayacaksınız yakın geçmişte bir Merkez Bankası Başkanı kapıcı abiden alıyordu enflasyon verilerini… Köpekler için de olumlu bir çift laf eden çıksaydı aradan…

GENCO’YLA NAZIM

Öyle bir ülke ki Türkiye, son yolculuğuna “Hoşça Kalın Dostlarım Benim…” diyerek vakur ve sessiz çıkan, ölürken de mahkemelik Genco Erkal gibi tiyatro ustalarının, o dizeleri kaleme alan ve düşünceleri yüzünden vatandaşlıktan çıkarılan sürgünde gözlerini yuman Nazım Hikmet’in ülkesi. Türkiye dünyanın kriminal ilan ettiklerine vatandaşlık hediye eden, milyonlarca mülteciyi sorgusuz aramıza sokan bir ülke. Nasıl okunur bu ülke kolay kolay. 

BARONLARLA BİZ

Türkiye’yi nereden tutacağınızı bilemiyorsunuz. Kitabının da yazıldığı “Türkiye Baron Cenneti” temalı bir youtube programı sayesinde 1 saatte hızlandırılmış Türkiye okuması yapmanız mümkün. Nitelikli, veriye dayalı olduğundan örnek veriyorum. Kara para-uyuşturucu trafiği gibi konular işleniyor, Dilan Polat, Ayhan Bora Kaplan, Sezgin Baran Korkmaz gibi 100 ünlü Türk Büyüğü irdeleniyor… cinayetlerden Sinan Ateş ele alınıyor. Yakın dönem Türkiye’si bu. Kafanız mı almıyor, bu programa çalışmalarıyla katılan araştırmacı gazeteciler Murat Ağırel ile Timur Soykan’a kulak verin. Araştırmacı habercilik gerekçesiyle ifade vermek üzere karakoldan çıkamadıklarını ifade ediyorlar. Bir de zamanlarını doğru harcayabilseler kim bilir neler ortaya çıkaracaklar? 

KONUŞANLAR ÇOK

Yakın dönemi okumak için elinizi sallasanız ellisi. Ağırlıklı röportaj, yazı, haber… Zaman içinde derlenecek kitap olacaklar belli ki. Başka ne önerebilirim, diye düşünürken geçtiğimiz hafta radarıma takılanları örnek göstereyim. İktidarda olmadıkları ve sorumluluk yüklenmedikleri için daha rahat konuşan, sanki o çorbada tuzları yokmuş gibi davrananlar favorim.  Eski bakan, yeni muhalefet lideri, iktidarın kurucu üyesi Ali Babacan söyleşisi ve ilginç bir siyasetçi profili Ümit Özdağ röportajı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in sistemli sorular karşısında söyleşilerine zaman ayırın. Alın size devlet marifetiyle yaratılan “Sokak Türkiye”sini anlamak üzere hızlandırılmış okuma yazma kursu…

SONSUZ ÜLKE

Hadi gelin bir de farklı açıdan bakalım. The Guardian Gazetesi, bundan bir ay önce “Türkiye hakkında yazılmış en iyi kitap listesi” diye bir derleme yayınlandı. Paylaşmanın tam zamanı. Bir numaralı öneri Sami Kent'in, “Sonsuz Ülke: Türkiye'nin İlk Yüz Yılına Kişisel Bir Yolculuk” adlı kitabı. Picador yayın evinden çıkmış. Sonsuz Ülke, yazarın babasının yıllar önce terk ettiği, kendisinin yetişkin yıllarında geri döndüğü Türkiye'nin geçmişine yolculuk. Kitap, künefe kadar zengin, ince ince açılmış hamuruyla baklava, ağıza dağılan bir börek gibi lezzetli… Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana geçen ilk 100 yılı, birey hikâyesi üzerinden anlatan bir rehber. 

İkinci tavsiye İrfan Orga'dan “Bir Türk Ailesinin Portresi”. Çocukluğunu hatırlayan Orga, Birinci Dünya Savaşı'nın başladığını duyduğunu anı anımsıyor; gümüş bir tabakta buz üzerinde kavun yiyormuş…  Şanslıymış, kısa sürmüş. Bu anı, zaten yıllarca fakirlik, şiddet izlediğini anlatmış. Orga, varlıklı Osmanlı ailesinin yoksulluğa ve aşağılanmaya sürüklenişini konu ediyor.

SAATLERİ AYARLAYIN

Üçüncü kitap Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”! Erken Cumhuriyet dönemi İstanbul'unda geçen romanı, bir yandan özgürleştirici bir yandan da zorlayıcı mı desem, modernleştirme projesinin çığır açan bir hicvi. Bildiğiniz gibi, kitaba adını veren kurgusal enstitü, tüm vatandaşlarının ve onların saatlerinin doğru zamanda tutulmasını sağlamaya çalışır. Ne güzeldir o satırları okumak. Tanpınar’ın Türkçesi, ifadelerin zenginliği… 

Dördüncü seçki, “Nazım Hikmet’in Şiirleri”. Bu kitabı çevirenler ünlü bir çift; Randy Blasing ve Mutlu Konuk. Guardian haberi şöyle diyor: “Hikmet, Türkiye'de hapsedilmiş ve Moskova'ya sürgün edilmiş bir komünistti, eserleri doğduğu ülkede yıllarca yasaklandı. Şiirleri humanistti… Politik bir figürdü ama çok romantikti...”

ARSIZ ÖLÜM 

Geldik beşinciye Latife Tekin'den “Sevgili Arsız Ölüm”. Tekin, “Kendi öz değerlerimi, dilimi ve birlikte doğup büyüdüğüm insanların bana sundukları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Bu roman aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanı” demiş. Sevgili Arsız Ölüm, yoksulluğu benzersiz bir şekilde yansıtmakla birlikte, masallar, türküler, mâniler ve halk hikâyeleriyle örülü birçok dile çevrilmiş tiyatroya uyarlanmış bir yapıt. Guardian seçkisini Ahmet Altan’ın “Dünyayı Bir Daha Görmeyeceğim” başlıklı, hapisteyken yazdığı ve 2019'un En İyi 20 Kitabı'ndan biri seçilen eseriyle noktalıyor. 

OTOKRASİ HOLDİNG

Ben ne kadar anlaşılmaz desem de Türkiye için galiba yabancıların kafası bizden daha net. Nereden bakacaklarını biliyor, dünyalar arasında bizim gibi duygusal git geller yaratmadan Türkiye’nin geleneksek dokusunu ve temellerini okuyunca yolculuğunun da nereye kadar uzanabileceğini görüyorlar. 

Madem mevsimlerden yaz, ben de, bu seriye dolaylı bir öneride bulunacağım; tarihçi gazeteci Anne Applebaum'un yeni kitabı yayınlandı; "Autocracy Inc.the Dictators who want to run the world " (Otokrasi Holding; Dünyayı Yönetmek İsteyen Diktatörler) diye çeviriyorum. Tam sırası bu kitabı okumanın… Diktatörlerin ve otokratların ekonomik ve politik güçlerini nasıl genişlettiklerini, uluslararası şirketlerle ilişkilerini, özellikle enerji, inşaat ve teknoloji sektörlerinde yapılan iş birliklerini inceliyor. Aynı ideolojiye sahip olmasalar da hepsi iktidarlarını korumak ve genişletmek için iş birliği içinde olup birbirlerinin metotlarını kopyalayan, birbirlerinden haz etmeseler de birlikte hareket etmekte sakınca görmeyen, ortak paydaları, küresel ekonomiyi manipüle ederek ve demokratik değerleri zayıflatarak kişisel ve politik çıkarlarını maksimize etmek olan kişilerin hikayesi...

FARKLI TÜRKİYELER

Şimdi sırada Türkiye’yi anlama turunda müthiş bir New York Times rehberi var; sosyoloji, tarih, kültür ve toplumsal çalışmaları içeren zengin bir seçki; Deniz Kandiyoti ve Ayşe Saktanber'den “Modern Türkiye'nin Gündelik Hayatı. Sibel Bozdoğan ve Reşat Kasaba'dan “Türkiye'de Modernite ve Ulusal Kimliği Yeniden Düşünmek”. Meyda Yeğenoğlu'ndan “Sömürgeci Fanteziler”, John Freely'den “İstanbul: İmparatorluk Şehri”, Anastasia Ashman ve Jennifer Gökmen'den “Gurbetçi Hareminden Masallar”. İyi ki bu yabancı yayınlar zaman zaman bu özel insanların özenle hazırladığı seçkileri bize sunuyor. Yanımızda olmasalar da ne zenginiz onlarla diyebiliyoruz. Zaten tuhaflığımız ve anlaşılmazlığımızın üzerine tam da burada parmak basıyoruz. Yeri gelir onlarla övünürüz, fırsatı bulunca suçlar, göndeririz, giderler kıymete binerler. Biz Türküz, Türke dünyayı dar ederiz. Farklı Türkiyeleri anlamanın daha güzel bir yolu var mı?

Financial Times’ın  Türkiye hakkında önerdiği kitaplar arasında Orhan Pamuk ve Elif Şafak eserleri dikkat çekiyor. Onları yakından tanıdığımızı düşünerek diğer önerilere atlıyorum. Soner Çağaptay’ın "Yeni Sultan: Erdoğan ve Modern Türkiye'nin Krizi”adlı kitabı öne çıkıyor. Türk siyasetinde yaşanan değişimlerin detaylı bir analizini sunuyor; günümüz Türkiye'sini anlamak için öneririm. Diğeri, Norman Stone tarafından yazılan “Türkiye: Kısa Bir Tarih”. Başlığından da anlaşılacağı gibi Türkiye'nin Osmanlı İmparatorluğu'ndan modern cumhuriyete uzanan evriminin izini süren kısa ama kapsamlı bir Türkiye tarihi. Stone, ülkeyi şekillendiren siyasi ve sosyal değişimlere dair içgörüler sunuyor.

HABER OLDUĞUMUZ KONULAR

Yazımın girişinde yerel güncel haber seçkilerinden yola çıkmıştım. Bu son bir ayda dışarıda neyimizle dikkat çektiğimize de bir baktım. The Economist Dergisi "Türkiye'deki Ekonomik Zorluklar" ve "Diktatörlük Tehlikesi"  adlı haber derlemeleri yapmış. Financial Times piyasaları anlamaya yarayan "Kurumsal Vergi Reformu", "Gelişen Pazar Yatırımcıları İçin Türkiye", "Enflasyon Trendleri" başlıklarıyla haberleştirmiş bizi… The New York Times ise biraz daha farklı açı geliştirmiş "Erdoğan'ın Güç Konsolidasyon Taktikleri", "Türkiye'nin Orta Doğu'daki Stratejik Hamleleri", "Türkiye'de Sosyal Medya ve İfade Özgürlüğü" başlıkları dikkat çekiyor. Ezber bozmak için eKathimerini’ye baktım; alıntı haber "Türkiye Diktatörlük Eşiğinde" yanı sıra "Türkiye'nin Ekonomik Reformları", "Türkiye'nin Dış Politika Zorlukları" başlıklarıyla konu etmiş bizi. 

Anlaşılan o ki,

 Zengin renkli bir geçmiş var ilgi çeken, bir güncel yönetim var korku salan ve istikrarsız ekonomi… Unutmadan bir de Türkler var tarih yazan. Maalesef bunların arasında bilim insanları, edebiyatçılar kadar baronlar da yer alıyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Siyasallaşan diplomasi 30 Ağustos 2024