Soyuttan gerçekliğe

Prof. Dr. Güler ARAS
Prof. Dr. Güler ARAS Momentum

50 yılı aşkın süredir, iş dünyası, hükümetler, uluslararası kuruluşlar, bilim dünyası ve sivil toplum liderlerini her yılın başında acil küresel sorunları ele almak ve çözüm üretmek üzere bir araya getiren, Davos Forumu olarak da bilinen Dünya Ekonomik Forumu geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. 2020’de düzenlenen forumdan bu yana, eşitsizlik ve iklim değişikliği gibi mevcut zorlukları daha da şiddetlendiren pandemi sebebiyle 2021’de iptal edilen Forum’un gündemi, bu yıl Ocak ayında bir dizi sanal toplantı ve yıl ortasında ise yüz yüze görüşme olarak ikiye bölünmüş oldu.            

Daha net hedeflere ihtiyacımız var

Afrika, Asya, Avrupa, Orta Doğu, Latin Amerika ve Kuzey Amerika’dan devlet ve hükümet başkanları, şirket CEO’ları, sivil toplum liderleri, küresel medya kuruluşları ve gençlik liderleri olmak üzere yaklaşık 2 bin kişinin katılımı ile gerçekleşen Davos’tan her yıl binlerce fikir çıkıyor. Bazıları gerçekleştirilemese de bazıları önemli adımların atılmasına öncülük ederek dünyayı iyileştirmek için küresel etkiyi ateşleme rolünü üstleniyor. Bu sebeple aslında her yıl Davos, küresel ölçekte bir umut meşalesini yakıyor. Adeta bir dönüm noktasında olan gezegenimiz için bu yılki Davos Forumu’ndan beklentiler de bu doğrultuda her zamankinden fazla oldu. İçerisinde olduğumuz benzersiz ve zorlayıcı koşullar, her zamankinden daha net hedeflere ihtiyacımız olduğunu vurguluyor şüphesiz.               

Eylemsizliğin maliyeti, eylem maliyetinden ağır

Her yıl Ocak ayında Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan, acil küresel eylem gerektiren önemli riskleri ortaya koyan Küresel Riskler Raporu bu yıl da Davos’un gündemini belirledi. Kısa, orta ve uzun vadeli küresel risklerle yüzleşmek için güçlü mesajları içeren Rapor, liderleri üç aylık raporlama döngüsünün dışında düşünmeye ve “risk ile stratejiyi birbirine bağlayan” politikalar oluşturmaya teşvik ediyor. Zira, geçmiş yıllarda, uzun vadeli veya “soyut” olarak algılanan risk alanlarındaki seferberlik eksikliğini acı bir şekilde tecrübe ettik. 2020’de görünüşte belirsiz pandemi riskinin gerçekleşmesi ile eylemsizliğin maliyetinin eylem maliyetinden ne kadar ağır bastığı gerçeğiyle yüzleştik. 2021’de siber riskler, son yirmi yılda en yüksek veri ihlali maliyetine yol açarken; dünyanın dört bir yanında yaşanan sel, yangın ve aşırı hava olaylarının soyut ve uzak görünen bir olasılıktan çok daha fazlası olduğunu gösterdi.             

En acil risk kategorisinin kaynağı: “İklim değişikliği” yani “İnsan”

2022 raporunda da “İklim Değişikliğinin” soyuttan acil risk kategorisine geçtiğini net bir şekilde görebiliyoruz. Zira bu yılki raporda çevresel riskler yine ön planda. İklim eylemi başarısızlığı, aşırı hava olayları ve biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü, önümüzdeki 10 yıl içinde gerçeklemesi olası en büyük 10 küresel riskin ilk üçü olarak tanımlanıyor ve 10 riskin beşi çevresel riskleri temsil ediyor. Rapor, aynı zamanda artan sosyal alandaki risklerin pandemi sebebiyle daha da kötüleşmeye devam edeceği konusunda uyarıyor ve uzmanlar küresel ekonomik toparlanmanın önümüzdeki yıllarda muhtemelen eşit olmayan bir şekilde ve potansiyel olarak değişken olacağına dikkat çekiyor.              

Gelecek kaygısı giderek artıyor

Küresel riskler araştırması çerçevesinde gerçekleştirilen ankete katılanların yüzde 16’sından azı dünyanın görünümü hakkında ‘iyimser’ veya ‘olumlu’. Çevresel kaygılara ek olarak “geçim sıkıntısı”, “sosyal uyum erozyonu” ve “düzensiz bir pandemik iyileşme” en önemli kaygıların başında geliyor. Ankete katılanların yüzde 77’si iklim değişikliğini azaltmaya yönelik uluslararası çabaların “başlamadığını” veya “erken gelişme” aşamasında olduğunu söylüyor.              

Tek başına eylem yeterli değil, eylemin hızı da giderek önem kazandı Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Borge Brende’nin de söylediği gibi “Gezegenimiz yanıyor ve bununla başa çıkmak zorundayız”. Küresel iyileşme için her zaman vurguladığım gibi kararlı, samimi iş birligi ve güç birliği başarının temel anahtarı. Zira, Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) ölçütlerine yönelik küresel kamu-özel sektör çabası, küresel iş birliği potansiyelinin umut verici bir örneği oldu. Bu örneklerin sayısının artması gerekliliğinin yanı sıra, doğru yönde ilerlerken yeterli hıza ulaşmak da başarıya ulaşma yolculuğumuzda büyük önem taşıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kaybedecek vaktimiz kalmadı 27 Ağustos 2021