Teknik bir veri politikleşirse

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Merkez Bankası bir süre önce piyasa katılımcıları anketinin Ağustos ayı sonuçlarını açıkladı. Açıklanan verilerle gördük ki 2023 yılsonu enflasyon beklentisi, bir ay öncesine göre 15,64 puan birden yükselerek yüzde 43.82’den yüzde 59,46’ya fırlamış. Temmuzdan sonra ne oldu da 5 ay sonrasına ilişkin tahmin bir anda üçte birden fazla arttı? Bu sorunun mantıklı bir yanıtı yok. Ama hemen herkesin üzerinde anlaştığı “irrasyonel” bir yanıt var: Çünkü Merkez Bankası Temmuz sonunda açıkladığı Enflasyon Raporu ile kendi yılsonu enflasyon tahminini 35,7 puan birden artırarak yüzde 22,3’ten yüzde 58’e çıkartmıştı.

Bu durum, Türkiye’nin ekonomik veriler alanında uzun zamandır yaşadığı ve giderek derinleşen bir kangrenin bir yansımasıydı.

Piyasa katılımcıları anketi, genel olarak gündemde sınırlı bir şekilde yer almasına rağmen Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi açısından önemli ve kritik bir veri. Çünkü enflasyon beklentilerini bilmek ve etkileyebilmek, enflasyonla mücadelenin önemli ayaklarından birisi. Genel olarak toplumda ve özel olarak ekonomi aktörlerinin enflasyon beklentilerini bilmek, en başta Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin kendisinin, enflasyonla mücadelede izledikleri politikaların etkisini, etkinliğini, eksikliğini, dozunu izleyebilmeleri ve değerlendirebilmeleri için çok kritik bir veri. Bu veri sağlıklı değilse, enflasyonla mücadele politikalarını oluşturma sürecinin de sağlıklı olma şansı yok.

Bu gözle Ağustos ayı anketinde olanlara baktığımızda gördüğümüz manzara şu:

-  Ağustos ayı anketi 27’si finans sektöründen, 4’ü reel sektörden 9’u da ekonomistlerden oluşan 40 kişi ile yapılmış. Böyle bir veri için katılımcı sayısının bu kadar düşük tutulması verinin güvenirliğini baştan sorunlu hale getiriyor. 2009-10 yıllarında bu anket 100 dolayında katılımcı ile yapılıyordu. Katılımcı sayısında önceki Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu döneminde yaşanan düşüş dikkat çekici.

- Katılımcı sayısı düşerken verinin kendi iç tutarlılığına ilişkin soru işaretleri artmış. Örneğin ankete verilen yanıtlarda en düşük en yüksek yılsonu enflasyon tahminleri arasında, uçurum denecek farklar var. Temmuz anketinde en yüksek enflasyon tahmini en düşüğün 2,5 katıydı. Bu konudaki rekor, 3,67 kat ile Ocak 2022’de görülmüş.

- Bu durumu, anket yanıtlarının dağılımındaki tutarlılığı yansıtan bir güvenirlik göstergesi olan standart sapma verilerinde de görüyoruz. Kavcıoğlu’ndan önce 1 dolayında seyreden standart sapma, sonrasında zaman zaman 8’in bile üstüne çıkarak ortalama 6 dolayında yükselmiş.

- Temmuz’dan Ağustos’a beklenti ortalamasının sıçrama yapmasında etkili faktör en düşük tahminlerdeki sıçrama. 2023 sonu için yapılan en yüksek enflasyon tahmini bir ay öncesine göre 5 puan artarak yüzde 60’tan yüzde 65’e çıkarken, en düşük tahmin neredeyse ikiye katlanarak yüzde 24’ten yüzde 44’e çıkıyor.

Şimdi soru şu: Temmuz ayı içinde enflasyon tahminlerini bu kadar değiştirecek herhangi bir iç veya dış gelişme olmadığına göre, Temmuz’da en düşük enflasyon tahminini yapanların tahminlerini böyle yükseltmelerinin nedeni, kaynağı ne olabilir?

Bu sorunun herkesin kafasındaki yanıtı, Merkez Bankası’nın, yani ekonomi yönetiminin enflasyon tahminini yükseltmiş olması ve bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla yapıldığı kanaati. Yani ortada teknik bir neden yok, siyasi bir etken var.

Bu aynı zamanda düşük tahmin yapan katılımcıların, daha önceki anketleri de siyasi bir motivasyonla yanıtladıklarının bir işareti. Onları böyle hareket etmeye iten kendi ideolojik-siyasi tercihleri, baskı görmeleri, korkmaları, bir yerlerin gözüne girme istekleri ve daha başka birçok neden olabilir. Konuya kişisel durumların dışına çıkarak bakarsak, ortada ankete katılan “uzmanlar”ın, yanıtlarını verilere ve gözlemlerine dayanarak bilimsel çalışmayla oluşturdukları öz kanaatlerine göre veremediği bir iklim var.

Başta TÜİK olmak üzere kamunun açıkladığı birçok verinin inanırlığının ve itibarının düşük olması da bu iklimin bir ürünü.

Teknik kimliğine bir halel gelmese, ilk önce siyasi iktidarın kendisinin işine yarayacak veri, siyasileşiyor. Önümüzü görmemize yarayacakken, yolumuzu karartıyor. Teknik verinin politikleşerek kirlenmesi ve kimliğini yitirmesinin, bundan yarar umanların bile zararına olduğu, olacağı er-geç acı bir şekilde ortaya çıkar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar