Trump'ın Türkiye ekonomisi ve sektörleri üzerindeki olası etkileri ne olacak?

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Yakup Benli

Toyo Matbaa Mürekkepleri Sanayi ve Ticaret AŞ'de CEO ve Yönetim Kurulu Üyesi 

Öncelikle belirtmeliyim ki, ben bir dış politika uzmanı değilim ve siyaset konusunda akademik bilgiye veya tecrübeye de sahip değilim. Ancak, şirketler ve iş hayatı hakkında farklı sektörleri ve şirketleri kapsayan 33 yıllık bir tecrübem var. Bu nedenle, bu yazıyı siyasete veya dış politikaya yön vermek ya da ihtimalleri ortaya koymaktan ziyade, yönetim kurulları ve iş liderlerine bir beyin fırtınası için başlangıç olarak değerlendirmenizi rica ediyorum.

Sonuçta en basit haliyle yönetim kurulunun asli görevi, görev süresi sona erdiğinde şirketi başladığı noktadan çok daha iyi bir durumda bırakmaktır. Buradaki “daha iyi” kavramını içi boş kalmaması için açmak gerekirse; şirketin piyasa değeri yüksek, daha kârlı, daha verimli ve hem çevreye hem de tüm paydaşlarına daha duyarlı bir hale gelmesi şeklinde özetlemek hatalı olmaz sanırım. 

İş dünyası her geçen gün daha hızlı bir şekilde değişiyor. Düne kadar hayatımızda bir süredir var olan gerçekler ve değişimler -bazen de yeni kavramlar- geçerliliğini aynen sürdürüyor. Son zamanlarda yaşadığımız değişimler aşağıdakilerle sınırlı olmasa da:

- Global büyümenin yavaşlaması 

- Küreselleşmenin yerini yerelleşmeye bırakma eğilimi

- Yapay zekânın başını çektiği dijitalleşme

- Giderek artan ticaret savaşları

- Tüm dünyada, özellikle ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon

- Finansmana erişimde yaşanan zorluklar

- Artan finansman maliyetleri ve buna paralel olarak kârlılıklarda genel bir düşüş

- Döviz kurlarında ekonominin normal akışını yansıtmayan durumlar

- İşgücü maliyetlerindeki artış

- Lojistik sorunlar ve artan maliyetler

Bu değişimler, her ülkeyi, her sektörü ve her şirketi farklı oranlarda etkiliyor. Ancak bu faktörler, pek çoğumuz için iş dünyasında oyunun kurallarını yeniden şekillendiriyor.

Örneğin, finansman zorlukları şirketleri özkaynaklarına göre farklı şekillerde etkiledi. İş gücü maliyetlerindeki döviz bazlı artış ise ihracatçılar ve emek yoğun sektörleri daha fazla etkileyerek bazılarını da rekabet edemez noktaya getirdi.

Yeni bir parametre: Trump 2.0 

Bir yazı dizisi ile epeydir yaşadığımız ve hepimizin kafa yorduğu yukarıdaki konulara bir yeni parametre eklendiğinde nelerin nasıl değişeceğini değerlendirmeye açmak istiyorum: 

Trump 2.0.

ABD gibi dünya ticaretinde önemli bir aktörün başkan değişimi tüm dünyayı bir şekilde etkileyecek şüphesiz ki. Özellikle de Trump’ın seçim döneminde verdiği sözlere bakıldığında bunu öngörmek çok da zor değil sanırım. 

Trump’ın zafer konuşmasında söylediği sözlere bakarak, bu konu üzerinde daha fazla düşünmemiz gerektiğini söyleyebiliriz. Mümkünse sektörler ve şirketler olarak proaktif bir yaklaşım sergileyip, değişen oyun alanında kendimizi oluşacak yeni risklere ve fırsatlara hazırlamamız gerekiyor. Öncelikle Trump’ın zafer konuşmasında ne dediğini hatırlayalım: “Bir tek sloganla yöneteceğiz: sözler verildi, sözler tutuldu. Verdiğimiz sözleri tutacağız.”

Bu durumda, seçim sırasında verdiği sözlerin (en azından dünya ticaretini doğrudan etkileyebilecek olanlarının) şirketler üzerindeki etkilerini değerlendirmek isterim.

 O halde dünya ticaretini en fazla etkileyecek sözle başlayalım:

- İthal ürünlerdeki gümrük vergilerini artırmak

Trump, tüm ithal ürünlere %10-20 oranında, Çin’den gelen ürünlere %60 oranında, Meksika’dan gelenlere %25 oranında, bazı ithal otomobillere ise %200’e kadar ek gümrük vergisi koymayı planlıyor. Bu ek vergiler, ABD ekonomisini koruma, istihdamı artırma, vergi gelirlerini artırma ve ABD otomotiv sektörünü destekleme amacını taşıyor.

Bu politikaların tam olarak uygulanıp uygulanmayacağı henüz net değil. Ancak D. Trump’ın zafer konuşmasında tek slogan şeklinde özetlediği “sözler verildi, sözler tutuldu” taahhüdü doğrultusunda, kamuoyunu tatmin edecek düzeyde bir uygulamaya gitmesi beklenebilir.

Peki, bunun dünyaya, Türkiye’ye ve şirketlere etkisi ne olacak?

1- Tedarik zincirinin yeniden şekillenmesi 

Öncelikle bu oranda ek vergiler ile tedarik zinciri yeniden şekillenecek. Denklemde Çin’in ABD ithalatındaki payının azalması, dünyadaki diğer tüm ülkeler gibi Türkiye’ye de bir fırsat sunabilecek. Tabii ki bu fırsatı ilk görüp kullananlar değerlendirecek. 2023 yılında ABD’nin Çin’den toplam ithalatı 448 milyar dolar iken aynı tarihte Türkiye’nin toplam ihracatının 255 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde, potansiyelin ne kadar büyük olduğu biraz daha anlaşılır hale geliyor sanırım. 

2- Çin’in tepkisi ve rekabetin artışı 

458 milyar dolarlık ABD ihracatı 17,8 trilyon dolarlık Çin ekonomisinin %2,6’sını temsil ediyor. IMF, 2024 yılı için Çin’in büyüme oranını %4,8 olarak öngörmekte. Yani tüm ABD ihracatı yarı yarıya azalsa bile, bu büyüme %3,5’a gerileyebilir. Peki, Çin böyle bir durumu kabullenip bekleyecek mi? Muhtemelen hayır. İlk tepki olarak Çin’in de ABD ürünlerine benzer ek gümrük vergileri getirme riski bulunuyor. Bir yandan da bu ticaret hacmini başka ülkeler ile telafi etmeye çalışacaktır. Bu durumda, ABD ve Çin’in karşılıklı yaptırımları bizim için de olumsuz sonuçlar doğurabilir. ABD’ye satılamayan Çin malları ve Çin’e satılamayan ABD ürünleri, bölgemize ve en büyük dış ticaret partnerimiz olan Avrupa Birliği’ne (2023 yılında 104,3 milyar dolar ihracatla toplam ihracatımızın %41’i) girmek için çok daha rekabetçi olacak. 

3- Stok artışlarının navlun fiyatlarına etkisi

Seçim sonuçlarının belli olması ile ve Çin’in 2 haftalık yeni yıl tatilini de dikkate alarak bazı firmalar çok satılan bazı ürünlere ait Çin siparişlerini olası tarifeler devreye girmeden stok yapabilmek için dramatik miktarlarda artırmaya başladı. Bunu yapan şirketler eğer ek gümrük vergileri devreye girer ise %60 gibi astronomik ekstra karlar elde edebilecek. Bu onların hızlı aksiyonlarının sonucu ama biz dünyaya ve bize etkisine bakalım. Muhtemelen bu kadar beklenmeyen sipariş dünya konteyner trafiğinde anlık bir yığılmaya ve buna bağlı olarak da navlun fiyatlarında artışa yol açacak. Yani 2-3 ay gibi bir sürede navlun fiyatlarında artış bana göre kaçınılmaz. Bir de bunun limanlar bacağı olacak. Bu kadar ön siparişin ABD limanlarına yığılması bu limanların yükleme ve boşaltma kapasite ve sürelerini şüphesiz ki olumsuz etkileyecek. 

Bir an durup olayların ne kadar karmaşık ve birbirini etkiler durumda olduğunu düşünelim. ABD’ye ihracat yapan bir şirketseniz, sevk ettiğiniz malların teslim tarihlerinin gecikme riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz; üstelik bu durum yalnızca yukarıda bahsettiğim neden-sonuç ilişkisine bağlı olarak gelişebilir.

Durumun ciddiyetini anlatmak için bir istatistik daha paylaşmak istiyorum. ABD, 2023 yılında Çin’den ithalatını 2022’ye kıyasla 128 milyar dolar (%22,2) azalttı. Şimdi Trump, gümrük tarifeleri ile bu miktarı daha da düşürme sözü veriyor.

Biraz da sektörel bakacak olursak:

- 2023 verilerine göre ABD’nin Çin’den yaptığı en büyük ithalat kalemi 126,7 milyar dolar ile elektrik ve elektronik malzemeler. Bu veri tabii ki tek başına yeterli değil. ABD bu kalemde 201 milyar dolarlık da ihracat yapıyor. 

- Bunu 85,9 milyar dolar ile makine, nükleer reaktör ve kazan sektörü takip ediyor. Makine ve kazan imalatçıları için oldukça büyük bir potansiyel.

- Organik kimyasallar ithalatı 8,4 milyar dolar. Yani Türkiye’nin toplam ihracatının %3 ü. 

- Çin’in ABD’ye kâğıt karton ihracatı 3 milyar dolar. ABD’nin Çin’den ithalatından %1 pay almak sektörün büyümesi demek olur. Potansiyel bu kadar büyük..

- Listede oldukça geri sıralardaki seramik ürünlerinin ithalatı bile 2,3 milyar dolar. 

- Halı ve tekstil ürünü yer kaplamaları ithalatı 418 milyar dolar. Ülkemizdeki sektör oyuncuları için inanılmaz bir potansiyel. Üstelik en büyük rakibinizden birinin ABD pazarında maliyetlerinin %60 artması durumunda. 

Tabii ki bu ticaret hacminin tamamını Türkiye’den firmalar alamayacak, ancak hazırlıklı olanlar ve zamanında hamle yapabilenler önemli bir pay alma şansına sahip olabilecek. Darwin’in de dediği gibi, en güçlü olan değil, değişime en hızlı uyum sağlayanlar hayatta kalır ve güçlenir.

Bu yazıyı okudunuz, bilgi sahibi oldunuz; belki hoşunuza gitti belki de gitmedi. Ancak bu yazıdan ne aldığınız ya da ne sonuç çıkardığınız önemli. Bu yazıyı ben yazarken, siz de okurken belirli bir süre harcadık. Amaca hizmet edebilmesi önemli.

Stratejilerimizi ve günlük kararlarımızı etkileyen onlarca belki de yüzlerce parametre varken, dünyanın bize 10 bin km uzağındaki bir süper gücünün başkan adayının verdiği gümrük tarifeleri hakkındaki bir söz ne çok şeyi etkileyebiliyor. Bu tabii ki sıradan bir konu değil, görmemek duymamak imkânsız. Ama dünya yüzünde bizi yakından ilgilendirme ihtimali olan pek çok olay yaşanıyor. Burada yönetim kurullarına ve tepe yöneticilere aktarmak istediğim proaktif olmak, gündemleri bu gözle takip edebilmek, stratejik bakış açısını ve bize ne etkisi olur yaklaşımını her konuda uygulayabilmek.

Tabii ki her şeyi takip etmek, ölçmek, değerlendirmek hele de dünya ölçeğinde mümkün değil ama buna da kafa yorulması, eğer yorulamıyorsa da yönetim kurullarında ya da danışman kadrolarda bu bakışa sahip birileri ile çalışılması oldukça önemli.

(Devam edecek)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Endişelendiren belirsizlik 11 Aralık 2024