Türkçe konuşmak ve yazmak üzerine…

Hasan ARDIÇ
Hasan ARDIÇ Dünyada Ekonomi

İnsanın kendi dilini, ana dilini doğru konuşması ve yazması kadar güzel bir şey olabilir mi? Bu yarım yamalak tabir edilen bir şekilde olmaz, olamaz ve olmamalıdır da… Bu hususu eğitimli ve profesyonelce yapmayanlara bir dizi yanlışına bir dereceye kadar anlayış gösterilebilinir. Ama aynı toleransı profesyonellere göstermek bana doğru gelmiyor.

Çoğunluk olarak esasen okumuyoruz, giderek okuma istatistiklerimizin hızla düştüğünü görüyoruz, okuma disiplinimiz kayboluyor. Okumayanların, az okuyanların birçok değişik açıdan kayıplarının olduğu, olacağı tabii ki bilinmektedir.

- Kültür eksikliği,

- Kendini güncelleştirememe,

- Olan-bitenlerden bihaber kalma,

- Dili unutma, doğru anlatım olanaklarının azalması, sözcük hazinesinin daralması,

- Çok sık karşılaştığımız gibi “Yanlış anlaşılma” durumunun olması,

ve benzeri tamamı olumsuz deneyimler her an yaşanabilir derecede karşımızda olacaktır.

Bu, işin bir tarafı… Bir de daha farklı yaklaşımlar var. “Giriş yaptı”, “Çıkış yaptı” gibi… Bu türden örnekleri istemeyerek de olsa çoğaltmak olanaklı. Örneğin; “Sizler” gibi. Bilindiği gibi “Siz” çoğul ikinci şahıs kipidir, zaten çoğuldur. İkinci tekil şahıs olarak kullanılması ancak nezaket gereğidir. Ama her halükârda Türkçemizde “Sizler” diye çoğulun çoğulu bir sözcük bulunmamaktadır.

Bu tür örnekler, bilerek ya da bilmeden yapılan yanlışlıklar dilimizde sıkça görülmektedir. “Personel” tekil olabildiği gibi çoğul olarak da kullanılabilir, ama “Personeller” diye daha da çoğullaştırmak uygun değildir. Bu arada kelimelerin telaffuzları, kökenleri, eş anlamlıları, olumsuz olanlarının da tek tek bilinmesi önemli.

Cinayet işleyen kişi katil olarak tanımlanır. Katil kelimesi, katletmek kökeninden türemiş bir sıfattır. Eskiden katil derken a harfi 1 ½ uzatmayla telaffuz edilirdi, şimdi tüm harf ve heceler aynı hızda söyleniyor. Bana tuhaf geliyor. 

Belki biraz nostalji olacak ama; eskinin TRT’sinde haber sunan; Jülide Gülizar, Zafer Celasun, Aytaç Kardüz, Erkan Oyal ve benzeri birçok isim benzeri haber sunumu artık neredeyse hayâl… Elbette çok nadir olsa da hata yapmak olağan karşılanmalı. Burada anlatmak istediğim; bilgi, eğitim, çalışma, özen gösterme ve fazladan zaman ayırma…

Haber spikerlerinden başladık, yazarlardan, her an sosyal medyadan hepimize dersler (!) verenlerden devam edelim. Konuşmayı da, dilin doğrularını da bilmeyenlerin, yazmayı da doğru dürüst çözememiş olduklarını üzülerek görmekteyiz. Tek kelimeyle; Yazık…

Aslında okumak, dinlemek, merak duymak, ilgi göstermek, özenli yaklaşmak gibi son derece sade çözüm yöntemlerinin birini ya da en azından birkaçını birlikte kullanmak zaman içinde gelişmeye yeterli olacaktır. Denemek ve görmek kolay ve yararlı…

Bu arada nedense her konuda olduğu gibi bir ölçüde devlet desteği de gerekli. Örneğin bir dönem TBMM Genel Kurul toplantılarından birinde, alınan bir kararla Türkçe’de de kullanılan “^” kullanımdan kaldırılmıştı. Bu kararı TBMM’nin değil, dil konusunun uzmanı olan Türk Dil Kurumu’nun (TDK) vermesi bana göre çok daha uygundu. Öyle olmadı. Peki, hala ile hâlâ arasındaki yazım farklılığı?

Yazılı basında ve sosyal medyada da çok sık rastladığım bir diğer husus; bazı kısaltmaların küçük harfle yazılması. Fed gibi, Ttb, Çydd gibi. Bana göre doğrusu, ya da yıllardır gördüğümüz şekil; FED, TTB, ÇYDD gibi yazılması. Bazı alışılagelmiş, yanlış olmayanların değiştirilmesi bu kadar gerekli mi? Ayrıca bunun saygı ifadelendirmesi olarak yorumlanmasını da açıkçası garipsiyorum. Ne yani; küçük harf aşağılama, büyük harfle yazmak yüceltme aracı olarak mı kullanılıyor?

Buradaki amacım tabii ki Türkçe dersi vermek değil, öyle bir niyetim olmadığı gibi bu haddime de değil. Üzerinde durmaya çalıştığım, ana dilimizi doğru konuşmak ve yazmak isteği. Hepsi bu… Bu derece sade… Ama bunun için okumak, dinlemek, yazmak, denemek, gayretli olmak gerekli…

Geçtiğimiz son iki gün önce, 200 KELİME İLE TÜRKÇE… başlıklı yazımda bu konuyu yirmi yıl önce yazdığım bir makalede yaptığım değerlendirme ile @HasanArdic7  ve LinkedIn sayfalarında paylaştım. Hazırlıklarını sürdürmekte olduğum yeni kitabım “Çaya çorbaya limon” da bu yazımın daha geniş versiyonu yer alacak.

Sürekli takip ettiğim ve yazılarından yararlandığım Dr. Mahfi Eğilmez (@mahfiegilmez) / Twitter ve benim de yazdığım DÜNYA gazetesi yazarlarından Sayın Alaattin Aktaş (@Alaattin_Aktas) / Twitter ’ın, konuya değinmelerinden esinlendim. 20 yıl önce de Sayın Çetin Altan'ın konuya ilişkin eleştirel bakışı beni etkilemişti. Rahmetli (Bu günlerde ölüm yıldönümü olacak) üstadın deyişiyle “Enseyi karartmayalım” ama yirmi küsur yıl geçti, pek bir değişim olmadığı gibi bazen daha da kötüye gidiş var gibi sanki…

Tabii bir de bugünlerde ekonomi yazmak bana pek enteresan gelmiyor. Ekonomide olup-bitenleri dikkatle izliyorum. Uluslararası ekonomiler her zaman ilgilendiğim bir konu, mesleğimin önemli bir parçası, o başka… 

Özetle şimdilik, yararlı diğer bazı konular üzerinde yoğunlaşmak belki daha doğru.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muhalefet 13 Kasım 2023
Ortadaki Doğu 23 Ekim 2023
Ekonomide 29 Ekim 18 Ekim 2023
… Bundan sonra ? 28 Ağustos 2023
KKM, gelişmeler 25 Ağustos 2023