Türkiye’de her dört kişiden biri icralık

Zafer Özcivan
Zafer Özcivan Serbest Kürsü

Zafer Özcivan

Ekonomist- Yazar

Türkiye’nin son yıllarda içine sürüklendiği ekonomik darboğaz, artık sadece istatistiklerle değil, sokaktaki vatandaşın yaşadığı somut gerçeklerle daha net ortaya çıkıyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, artan hayat pahalılığı, kredi kartlarına yüklenme ve düşen alım gücü; milyonlarca insanı borç batağına sürükledi. Öyle ki bugün ülkede 23 milyon icra ve iflas dosyası bulunuyor. Bu sayı, 86 milyonluk nüfusun dörtte birine denk geliyor. Başka bir ifadeyle, her dört kişiden biri artık devletin icra takibinde... Bu sadece borcun değil, umutsuzluğun, yoksulluğun ve sosyal çöküşün işareti.

Postacı artık müjde değil, kâbus getiriyor

Eskiden insanlar kapı çaldığında “postacı geldi” diye sevinir, çocuklar “bak postacı geliyor” diye şarkılar söylerdi. Bugün gelinen noktada postacıdan korkulur hale gelindi. Çünkü gelen artık ne sevdiğinden mektup ne emekli promosyonu ne bir iş haberi… Postacı ya icra belgesi getiriyor ya da mahkeme kâğıdı.

CHP Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız da bu gerçeği Meclis gündemine taşıyarak, “Artık vatandaş postacıyı görünce kaçıyor” diyerek sistemin insani yüzünü yitirdiğini dile getirdi. Her geçen gün daha fazla ev, icra tebligatıyla sarsılıyor. Yalnızca 2024 yılında gönderilen tebligat sayısı 143 milyon 884 bine ulaşmış durumda. Bu, neredeyse her vatandaşa yılda iki kez mahkemeden ya da icra dairesinden belge geldiği anlamına geliyor.

Ve unutmayalım: Bu sadece resmi rakam. Tebligatı alan kadar, henüz haberi bile olmayan binlerce kişi de borçlu konumunda.

Muhtarlıklar tebligat deposuna döndü

Artık ülkenin dört bir yanındaki muhtarlıklar adeta adli evrak deposu gibi çalışıyor. Gittiğiniz herhangi bir mahalle muhtarlığında, masaların üzerinde biriken tebligat yığınlarını görebilirsiniz. Pek çok vatandaş tebligat almaktan kaçıyor, çünkü karşısına ne çıkacağını artık biliyor. Borcunu ödeyemediği için, maaşına haciz gelenler, evi icralık olanlar, arabasına el konulanlar…

Bu durum sadece bir borç problemi değil, aynı zamanda toplumsal bir güven ve refah meselesi haline geldi. Ekonomik kriz toplumun tüm katmanlarını sarsıyor ama en ağır bedeli yine dar gelirli vatandaş ödüyor. Üst üste gelen zamlar, düşük maaşlar, kapanan küçük işletmeler ve artan işsizlik nedeniyle insanlar artık “geçinemiyorum” demeyi bırakıp, borç içinde kıvranıyor.

İcra dosyaları neden bu kadar arttı?

Asıl mesele, bu dosyaların neden bu kadar arttığında yatıyor. Çünkü sadece borçlanmak değil, borcu ödeyememek Türkiye’de sistematik hale geldi. Ücretler enflasyon karşısında ezilirken;

- Emekli maaşları temel yaşam giderlerini karşılamıyor,

- Asgari ücret açlık sınırının altında kalıyor,

- Orta sınıf tamamen yok oluyor,

- Gençler borçla hayata başlıyor,

- Kadınlar, evini geçindirebilmek için ikinci işe yöneliyor.

Bu tablo elbette tesadüf değil. Borçlandırma politikası, milyonları icra kapısına sürüklüyor. Yanlış para politikaları, israf ekonomisi, adaletsiz vergi sistemi ve gelir dağılımındaki uçurum, bu tebligatları doğuran temel nedenlerdir.

Bu tablo bir rakamdan çok daha fazlası

Bu tablo sadece 23 milyon dosyadan ibaret değil. Her dosya, bir aile demek. Her tebligat, bir kaygı, bir uykusuz gece, bir çaresizlik demek... Postacı geldiğinde kapıyı açmaktan korkan bir ülke haline geldik. Sadece borçlu değiliz; aynı zamanda güvensiz, umutsuz ve kırılgan hale geldik.

Ekonomik istikrarın sadece büyüme oranlarıyla değil, halkın refahı, huzuru ve yaşam kalitesiyle ölçülmesi gerektiğini unutan bir siyasi anlayışın faturası, icra dosyası olarak yurttaşın eline ulaşıyor. Ve artık bu fatura ödenemeyecek boyutlara ulaştı.

Bu gidişat yalnızca bir ekonomik kriz değil; ahlaki, toplumsal ve yapısal bir iflasın sinyali. Her tebligat bir çöküşün belgesi ve bu çöküşten çıkış, ancak adaletli bir ekonomi, şeffaf yönetim ve halktan yana sosyal politikalarla mümkün olabilir. Yoksa daha çok icra, daha çok mahkeme ve daha çok postacı korkusu yaşanacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gıda fiyatları 28 Mayıs 2025