Venedik Bienali’nin esintisi Londra’ya ulaştı

Gila BENMAYOR
Gila BENMAYOR Nasıl Bir Sanat?

Bu hafta radarımda İstanbullu sanatseverlerin iyi bildiği Irak kökenli Amerikalı Hayv Kahraman’ın son sergisi ‘She Has No Name/Kadının Adı Yok’ ve Afrikalı sanatçı Yinka Shonbire var.

Geçtiğimiz hafta açılan, Adriano Pedrosa küratörlüğündeki 60. Venedik Bienali’nin teması ‘Yabancılar Her Yerde’.

Bienal, sanatçıların daima seyahat ettiklerini, şehirler, ülkeler ve hatta kıtalar arası hareket ettikleri gerçeğinden yola çıkarak mülteci, göçmen, gurbetçi, sürgün edilmiş, yabancı sanatçıları odağına alıyor.

Bu yıl Venedik Bienali’ne gidemedim.

Ancak Londra’daki sanat etkinliklerini sıkı takip ettim.

Tate Modern’deki Yoko Ono Sergisi’nden sonra -ki kendisi Batı’da yabancı bir sanatçı- yolum Londra’nın en ünlü iki galerisine düştü.

Biri işlerini çok beğendiğim, İstanbul’daki galeri ve sanat etkinliklerinden tanıdığım Hayv Kahraman’nın solo sergisini ağırlayan Pilar Corrias Galerisi, diğeri ayrı semtte tesadüfen içeri girdiğim Goodman Galeri.

Her iki galeri Venedik Bienali’nin bu yılki temasına uygun sanatçıları ağırlamıştı.

Londra’da Venedik Bienali esintisi dememin nedeni bu.

Bu arada uzunca bir zamandan beri Batılı sanat çevrelerinin, projektörü yabancı, mülteci, Afrikalı, Amerikan-Afrikalı, eski sömürge ülkelerinden göç etmiş sanatçılara çevirdiğini not düşeyim.

Geçen yıl ki Venedik Mimarlık Bienali’nde örneğin bu trend açıkça görülüyordu.

Öte yandan sanata yeni bir soluğun, yenilikçi bakışın, yeni yaratıcılık biçimlerinin, büyük oranda yüzyıllar boyunca sömürgeciliğin kahrını çekmiş, savaş ve yoksulluk nedeniyle yollara düşmüş sanatçılardan geldiği bir gerçek.

İSVEÇLİYE BENZEMEK İSTEYEN IRAKLI

İstanbul sanatseverlerinin ve koleksiyonerlerin yakından izlediği bir isim olan Hayv Kahraman 1981 Süleymaniye doğumlu Iraklı Kürt bir sanatçı.

Halen Los Ageles’te yaşayan ve üreten sanatçı 11 yaşında Körfez Savaşı sırasında ailesiyle İsveç’in doğudaki küçük bir şehrine göç etmiş ve mültecilik yaşamı başlamış.

“İsveçli gibi olmam gerektiği fikrine kapılmıştım. Kendi mirasımdan, bana benzeyen insanlardan kaçtım. Siyah saçlarımı sarıya boyadım. Ancak yıllar sonra nelere sırt çevirdiğimi anladım” diyor.

Yirmili yaşlarda yolu sanat eğitimi için Floransa’ya düştüğünde eserlerinin odağında olan açık tenli, kırmızı dudaklı, kara kaşlı ve badem gözlü kadınları çizmeye başlıyor.

Kadınları oryantalist stereotip ile Batı’nın yücelttiği kadın imajının hibridi denebilir.

Ancak bu kadınların güzelliği Kahraman’ın sanatında silaha dönüşüyor.

Kimi zaman göğüslerinin yerinde bomba var, kimi zaman başını çevreleyen pembe saçları bağırsak şeklinde, kimi zaman ise uzuvlar yer değiştirmiş.

Gerçek üstü bu kadınlık halleri, sanatçının göçmenliğe, Batı’nın normlarına, kadına şiddete bir nevi isyanı.

Pilar Corrias Galerisi’ndeki ‘She Has No Name/Kadının Adı Yok’ başlıklı sergisinde bu kez kadınlarının gözleri yok.

Daha doğrusu gözlerinin yeri belli ama iris ve gözbebekleri yok.

Sanatçının bu işleri, sınır kapılarında yapılan göz taramalarına bir protesto niteliği taşıyor.

Özellikle bir ülkeden diğerine göç eden mültecilerin iris ve parmak izlerinin hükümetlerin bilgi bankalarına aktarılmasıyla ilgili mücadelelerine dikkat çeken sanatçıya sürekli izlenme durumu yok olma ile eş değerde.

ÖNER KOCABEYOĞLU’NUN KOLEKSİYONUNDA

Referans noktaları İtalyan Rönesansı, Japon ağaç baskı ve Irak mimarisi olan sanatçı bu sergideki işlerinde ebru sanatını da kullanıyor.

10 yıl kadar önce İstanbul Modern’in Komşular karma sergisine katılmış olan Hayv Kahraman’ın işleri ABD ve Ortadoğu’daki pek çok müzede yer alıyor.

Bu arada Havy Kahraman’ın sergisinden Instagram’a koyduğum hikâye nedeniyle  Londra’daki sergiden haberdar Papko Sanat Koleksiyonu’nun kurucusu koleksiyoner Öner Kocabayoğlu anında galeriden sanatçının en güzel sanat eserlerinden biri olan Palm Climbers’ı satın aldı.

Instagram’ın hayatımızdaki faydalarından biri.

MÜLTECİ ASTRONOT

Goodman Galeri’deki karma sergi ‘Standing in the Gap’ Batı’da yaşayan Afrika kökenli ve Afrikalı sanatçılara yer veriyor.

Hyde Park’in içindeki ünlü Serpentine Galerisi’nde işleri sergilenmekte olan multi-disipliner Yinka Shonibare dikkatimi yoğunlaştırdığım sanatçı.

Serpentine’de gördüğüm ‘Askıya Alınmış Durumlar’ solo sergisindeki işleri hayli etkileyici olan sanatçı Kraliyet Nişanı’na sahip ve kendi adına bir vakıf kurmuş.

Goodman Galerisi’ndeki elle boyanmış maskeleri Afrika estetiğinin Batı’da modernist akımı nasıl etkilediğini ortaya koyuyor.

Shonibare, kırk yılı aşkın kariyeri boyunca sömürgecilik ve globalleşme çerçevesinde post-sömürgecilik konularında işler üretmiş.

Irk, sınıf, kültürel kimlikleri inşasını Afrika ile Avrupa ilişkileri üzerinden sorgulamış.

Venedik Bienali’nin en iyi 10 pavyonu arasında gösterilen Nijerya Pavyonu’nda sergilenen Yinka Shonibare’nin işlerinden biri sırtında torbasını taşıyan ‘Mülteci Astronot’.

‘Mülteci Astronot’ evrende yaşanabilir yer yer bulmak derdinde.

Heykellerinde Viktorya tarzı giysiler, Afrika desenlerinin olduğu Hollanda yapımı özel tekstillerle birlikte fiberglas, deri, çelik, boyanmış tahta gibi malzemeler kullanan Yinka Shonibare’nın eserleri Tate, Smithsonian Enstitü, New York Modern Sanat Müzesi, Guggenheim Abu Dabi gibi müzelerin koleksiyonlarında yer alıyor.

SAHA Derneği Venedik’te dört sanatçıyı destekledi

Nil Yalter’e ödülünü veren Adriano Pedrosa, SAHA tarafından geçen Temmuz ayında İstanbul’a davet edildi. Güneş Terkol’un da atölyesini ziyaret eden Pedrosa, sanatçıyı Venedik’e davet etti.

20 Nisan’da kapılarını açan Venedik Bienali’nde bu yıl ilk kez çok sayıda Türk asıllı sanatçı ve küratör işleriyle yer aldı.

SAHA Derneği bienale katılan dört sanatçıyı destekledi.

Türkiye Pavyonu’nda sergilenen Gülsün Karamustafa’nın ‘Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hali’ adlı işine prodüksiyon ve yayın desteği verdi.

Yaşam Boyu Başarı Dalında Altın Aslan’ı İtalya doğumlu Brezilyalı sanatçı Anna Maria Maiolino ile paylaşan Nil Yalter SAHA’nın desteğinden yararlanan başka bir isim.

Ödülü paylaştığı Maiolino gibi birlikte ilk kez Venedik Bienali’ne katılan Nil Yalter’in bienalde iki işi sergileniyor:

1973 tarihli Topak Ev ile Nazın Hikmet’in dizelerinden ilham alan “Şu Gurbetlik Zor Zanaat Zor” işi.

1970’lerde video sanatının ve Fransız feminist sanat akımının öncü isimlerinden olan, enstalasyon, fotoğraf, resim dallarında eser üreten Nil Yalter Kahire doğumlu, İstanbul’daki eğitim hayatından sonra Paris’e yerleşti.

Bienalin küratörü Adriano Pedrosa’nun davetiyle ana sergiye katılan Güneş Terkol de SAHA’nın desteğini almış.

Mardin Bienali’ne de katılacak olan sanatçı ‘Dünyaya Bir Şarkı’ isimli kumaş pankart eseri İtalyan feminist kolektiflerle üretildi.

Bienalin açılışında Venedik sokaklarında kadınların elinde dolaştırıldı.

SAHA Derneği’nin desteğini alan başka bir isim 1992 Ankara doğumlu, Berlin merkezli performans sanatçısı Selin Davasse.

SAHA aynı sanatçıyı 2023 yılında Graz’da düzenlenen Humans and Demons Festivali’ndeki performansını da desteklemişti.

Davasse, Venedik’de Lüksemburg Pavyonu’nda ‘Bite’ isimli performansını bienalin açılış haftası boyunca günde 5 kez tekrarladı.

Arsenale’deki ana sergideki ‘Disobedience Archive/İtaatsizlik Arşivi’nde video işiyle yer alan Türkiye’den diğer bir sanatçı Pınar Öğrenci.

Berlin’de yaşamını sürdüren Öğrenci sanat inisiyatifi MARSistanbul’un kurucusu.

ALMANYA PAVYONU’NUN KÜRATÖRÜ ÇAĞLA İLK

Beral Madra’nın Venedik’ten Instagram postunda görmeseydim haberdar olmayacaktım.

Venedik Bienali’nin en iyi 10 pavyonu arasındaki ilk sırada gösterilen Almanya Pavyonu’nun küratörü mimarlık formasyonundan gelen İstanbul doğumlu Çağla İlk.

Halen Almanya Baden-Baden’deki Staatliche Kunsthalle’nin iki yöneticisinden biri olan Çağla İlk Almanya’da uzun yıllar çeşitli sanat kurumlarında çalışmış.

Venedik Bienali’ndeki ekibinde İsrailli sanatçı Yael Bartana ve Almanya’da yıldızı giderek parlamakta olan tiyatro yönetmeni Ersan Mondtag -tabii ki Türk kökenliP olan Çağla İlk Almanya Pavyonu’ndaki ‘Eşikler’ sergisi Almanya’nın geçmişteki ve gelecekteki bilinmeyen hikâyelerine yolculuğa çıkartıyor.

Eleştirilerde bu yıl Almanya Pavyonu’ndan övgüyle söz ediliyor.

Bravo Çağla İlk’e.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar