Yapay zekâ ve toplumların aptallığı gelişirken
“Akıl almaz kazanımların olduğu bir hafta idi. Bir tarafta Çinlilerin yapay zekâdaki kazanımları, diğer taraftan da Amerikalıların aptallıktaki kazanımları. Özür dilerim ama, Trump yönetiminin geçen haftaki davranışına baktığımda bunu çok isabetli tanımlayacak tek bir kelime var: Aptallık”.
Amerikalı yazar David Brooks, The New York Times gazetesindeki makalesine (The Six Principles of Stupidity) bu sözlerle başlamış. Gerçekten de Trump yönetiminin ve dünyamızdaki diğer yönetimlerin söylemlerini ve eylemlerini bir Netflix dizisi izler gibi izliyoruz. Trump’ın bazı söylemleri çocukça; Kanada’yı 51’inci eyalet yapacağı, ya da Mexiko Körfezi’nin(Gulf of Mexico) adını Amerika Körfezi (Gulf of America) olarak değiştirmek gibi. Öte yandan bazıları da hoyratça ve tehlikeli: Gazze’yi Filistinlilerden arındırıp Riviera yapmak gibi.
Trump gökyüzünden düşmedi; onu Amerikan halkı seçti. Ve bu tür aptallık her yerde başa bela. Bu nedenle, aptallık üstüne yazmak istedim.
Adam Brooks’a göre aptallık
Adam Brooks aptallığı şöyle tanımlıyor: “Şimdi ne olacak?” sorusunu sormayı gözardı etmek. Başka bir deyişle, söylemin ya da eylemin nereye gideceğini hesaplamadan hareket etmek. Yerli ve milli bir anlatımla da “Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi, sen bu işin sonunu düşünmedin mi?” türküsüne sık sık muhatap olmak.
Brooks aptallık konusuna felsefi yaklaşmış ve aptallığın niteliklerini 6 prensip ile anlatmış. Yalnız Amerika’da değil, her yerde geçerli olabilecek bu prensipler şöyle:
Prensip-1: “İdeoloji anlaşmazlık üretir, fakat aptallık şaşkınlık.”
Trump bir başkanlık kararnamesi ile federal hükümetin 3 trilyonluk fonunun kullanımını dondurdu. Bu Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük şaşkınlığa neden oldu. Ama orada yargı bağımsız olduğundan, yargı bu eylemi durdurdu.
Prensip-2: “Çoğu kez aptallık kişilerde değil organizasyonların özündedir.”
“Bir organizasyonda bir tek kişiye tüm gücü (yetkiyi) verir ve onun önyargılarına övgüler düzerseniz aptallık kaçınılmaz sonuçtur.”
Burada Brooks, Alman teolog Dietrich Bonhoeffer’den bir alıntı yapmış: ”Bir kişinin gücünün, diğerlerinin aptallığına ihtiyacı vardır”. Bizim kültürde buna “Şeyh uçmaz, müritleri uçurur” deniyor.
Prensip-3: “Aptalca hareket edenler, kötü niyetle hareket edenlerden daha tehlikelidir”.
“Kötü niyetle hareket edenler, en azından kendi çıkarlarını düşünürler. Bu, onlara set koyabilir. Aptallar ise çok cüretkârdır. Aptallar bütün cevapları zaten bilir.”
Prensip-4: “Aptalca hareket edenler, eylemlerinin aptalca olduğundan habersizdir.”
Brooks, bu ilke için “Dunning-Kruger etkisi”nden söz ediyor. Yetkin olmayan kişilerin, yeteneksizliklerini anlayacak yetkinlikleri yoktur. Dunning-Kruger etkisi, bir görevde düşük yeterliliğe sahip kişilerin yetkinliklerini abarttığı durumdur. Bu duruma, halk arasında “Aptal dağında olmak” denir. Şimdi merakla bekliyorum: Bakalım Trump “ Ben bilim adamıyım” diyecek mi?
Prensip-5: “ Aptallığa karşı koymak hemen hemen olanaksızdır”.
Brooks, burada da Alman teolog Dietrich Bonhoeffer’den bir alıntı yapmış. “Biz aptallığa karşı korumasızız. Çünkü aptalca eylemler anlamsızdır, çoğu kez bir sürpriz olarak gelir. Mantıklı tartışmalar sağır kulaklara çarpar. Karşı deliller kenara itilir. Aptal kişi, kötü niyetli kişinin tersine son derece kibirlidir; kolayca sinirlenir ve tehlikelidir.”
Prensip-6: “Aptallığın karşıtı zekâ değil, rasyonelliktir.”
“Populist kafa yapısındaki insanlar, rasyonelliğin faydalı elementleri olan uzmanlık, akıl ve deneyime önem vermezler. Komplo teorilerine, halk efsanelerine ve internette gördüklerine inanırlar.”
Dietrich Bonhoeffer’e göre aptallık
Amerikalı yazar David Brooks’un sözünü ettiği Dietrich Bonhoeffer kimdir? Bonhoeffer, 1906-1945 yılları arasında yaşamış bir Alman teoloğudur. Seküler bir toplumda dinin rolü konusunda çalışmıştır, din adamlığı yapmıştır. Tam bir Nazi karşıtı direnişçidir. Bu rejime karşı dini cephede savaş vermiştir. Ama sonunda 1943 yılında Gestapo tarafından tutuklanmıştır. Önce cezaevine sonra da toplama kampına konulmuştur. Kendisi 20 Temmuz 1944 tarihinde Hitler’e karşı düzenlenmiş başarısız suikast teşebbüsü ile ilişkilendirilmiş ve ölüme mahküm edilmiştir. Ve 9 Nisan 1945 günü asılarak idam edilmiştir. Dietrich Bonhoeffer, "Hapishane Mektupları ve Yazıları" adlı eserinde aptallığı yalnızca zekâ eksikliği olarak değil, ahlâki ve manevi bir zaaf olarak ele alır.
Bonhoeffer’e göre aptallığın temel özellikleri:
1- Ahlâki ve manevi bir sorun: Aptallık, entelektüel bir eksiklikten ziyade ahlâki ve manevi bir zaaftır. Aptallık, gerçeklerle yüzleşmeyi reddetmek ve eleştirel düşünceden kaçınmakla ilişkilidir.
2-İradi cehalet: Aptal kişi, gerçekleri ve mantığı görmezden gelir. Önyargılarına aykırı olan kanıtları reddeder veya önemsizleştirir.
3-Kendinden memnuniyet ve saldırganlık: Aptal kişi genellikle kendinden emindir ve değişime kapalıdır. Eleştirildiğinde savunmacı veya saldırgan hale gelebilir, bu da onu tehlikeli yapar.
4-Toplumsal boyut: Aptallık bireysel bir sorun olmanın ötesinde toplumsal bir sorundur. Nazi Almanyası'nda olduğu gibi, insanlar kolayca kitleler halinde aptallığa kapılabilir ve eleştirel düşünceden vazgeçebilirler.
Uyanık olma çağrısı
Bonhoeffer, aptallığa karşı uyanık olmamız gerektiğini söyler. Aptallık, adaletsizliğe ve kötülüğe sessiz kalmanın bir aracı haline gelebilir.
Sonuç
Gördüğünüz gibi aptallık, yalnızca zekâ eksikliği değil, ahlâki ve manevi bir sorundur. Gerçeklerle yüzleşmeyi reddetmek, eleştirel düşünceden kaçınmak ve ahlâki sorumluluktan uzaklaşmak, aptallığın temel özellikleridir. Bu tanım, özellikle otoriter rejimler altında insanların nasıl kolayca manipüle edilebileceğini ve kollektif aptallığa nasıl kapılabileceğini anlamak açısından önemlidir.
Dünyadaki popülist ve otoriter liderler arttıkça, korkarım ki, kollektif aptallık da artacaktır. Kollektif aptallık ve yapay zekâ, adeta atbaşı yarışıyor.