Yeni Bir Söz, ‘Nasıl Bir Ekonomi’

Cem Ali Çinkılıç
Cem Ali Çinkılıç

“Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Ne güzel ifade etmiş Mevlânâ…

Bugün geçmişin yükünden sıyrılarak, geleceğe dair yeni ve umut dolu sözler söylemek gerekiyor. Ama asıl önemli olan, “Artık sözleri hayata geçirme vaktidir’’ Tam da bu düsturla, Ekonomim.com ailesine katıldığım ilk yazımda siz değerli okurlarımızla buluşmanın heyecanını yaşıyorum.

Ekonominin zorlu virajlardan geçtiği bu dönemde, sadece rakamlarla değil, değerlerle; sadece eleştiriyle değil, çözümle konuşmamız gerektiğine inanıyorum.

Ekonomim.com olarak, sadece haber veren değil; sesi duyulmayanın sesi olan bir yayın anlayışını benimsiyoruz.

Bugün yaşadığımız ekonomik tablo, sadece bir sektörün ya da bir kesimin değil; toplumun her ferdinin gündeminde. Enflasyon, yüksek girdi maliyetleri, kur baskısı ve belirsizlikler, sanayiciden çiftçiye, esnaftan memura kadar hepimizi doğrudan etkiliyor. Ancak böylesi dönemlerde; teknoloji, bilim, üretim ve en önemlisi de insanın insana hayatı kolaylaştırma çabasıyla yeniden yol almak mümkün.

Sektörel bir bakış

Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyonun baskısı altında sadece alım gücünü değil, aynı zamanda planlama ve yatırım kabiliyetini de zorlayan zorlu bir süreçten geçiyor. Sanayi ve hizmet sektörleri, artan maliyetler ve belirsizliklerle mücadele ederken, üretim verimliliğini korumaya, finansmana erişimi kolaylaştırmaya ve fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyor. Turizm ve gıda gibi kritik sektörler, pandemi sonrası toparlanma sürecinde küresel ekonomik dalgalanmalardan ve jeopolitik risklerden etkilenirken; üretim girdilerinin döviz bazlı fiyatlanması, lojistik sorunlar ve artan maliyetler hem üreticiyi hem de tüketiciyi zorluyor. Özellikle küçük ölçekli işletmelerin desteklenmesi ve sürdürülebilir bir üretim modeli oluşturulması, ekonominin yeniden dengelenmesinde kritik önem taşıyor. Enerji, işçilik ve hammadde maliyetlerindeki artışlar ise sektörlerin rekabet gücünü koruyabilmesi için yeşil dönüşüm ve dijitalleşme yatırımlarını zorunlu kılıyor. Tüm bu zorluklara rağmen, dayanışma ve ortak üretim kültürüyle Türkiye ekonomisi yeniden güçlenme yolunda ilerleyebilir.

Birlikte güçlü

Her ne kadar tablo zorlu görünse de, Türkiye ekonomisi geçmişte de birçok sınavdan geçti ve çıkış yollarını bulmayı başardı. Bugün de devlet ve milletin el ele vermesiyle, teknoloji ve üretim odaklı, insanı merkeze alan bir ekonomik modelle yeniden dengelenme mümkün.
“Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok.” diyen Yunus Emre’nin asırlar önce işaret ettiği toplumsal dayanışma ruhu, tam da bugünlerde yeniden hatırlanmalı. Çünkü gerçek kalkınma, sadece büyüme rakamlarında değil; birlikte ürettiğimiz, birlikte güçlendiğimiz bir gelecekte gizlidir.

Modern dünyada da bu birliktelik örneklerini görmek mümkün. Çin'in ekonomik başarısında, farklı bölgelerde ortak üretim kümeleri ve tedarik zincirlerinin koordinasyonu büyük rol oynamıştır. Çin'in üretim gücü, iş birliği ve ortak kaynak kullanımının somut bir sonucudur. Benzer şekilde, Afrika’da bölgesel ekonomik topluluklar, ülkeler arası iş birliği ile tarım ve sanayi sektörlerinde ortak projeler geliştirerek kıtadaki ekonomik büyümeyi desteklemektedir. Avrupa Birliği ülkeleri ise ortak pazar ve üretim alanları oluşturarak rekabet gücünü artırmış ve dayanışmayla ekonomik krizlere karşı daha dirençli hale gelmiştir.

Bu örnekler, Türkiye’nin de Ahilik geleneğinden aldığı güçle, sektörler arası ve bölgesel iş birliğiyle ekonomisini daha dayanıklı, üretken ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturabileceğini göstermektedir. Çünkü ancak birlikte üretmek ve paylaşmak, ekonomik zorlukların üstesinden gelmek için en güçlü reçetedir.

Bu vesileyle ilkyazımı, ortak bir çağrıyla noktalamak isterim:
Birlikte; düşünerek, üreterek yol alınır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar