Yeni nesil üretim ilişkileri ve egemenlik II

Kerem ÖZDEMİR
Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

Petrokimya sanayiinden bilişime kadar farklı kesimlerde kazandıran yeni üretim trendi, yeni bir lisanslama yaklaşımını gerektiriyor.

Bir önceki yazımda egemen varlık fonlarından (sovereign wealth funds) duymaya alışık olduğumuz sovereign sözcüğünün Vmware’in yeni iş modelindeki bulut kullanım modelinde geçtiğinden bahsetmiş ve yeni üretim ilişkileri ile egemenlik arasındaki ilişkiye bir giriş yapmıştım. (https://www.ekonomim. com/kose-yazisi/yeni-nesil-uretim- iliskileri-ve-egemenlik- i/696450) Bu yazıda bu konuya devam edeceğim.

Vmware, veriye dokunmadığı bir model geliştirerek bu konudaki sert regülasyonların baskısı olmadan işini geliştirebildiği bir model üretiyor. Bu regülasyonlardan en sınırlayıcısı, verinin ülke içinde kalması ile ilgili. Vmware’in benim deyimim ile veri üzerindeki egemenliğinden vazgeçerek geliştirdiği iş ortaklı yapı, şirketler için bir başarı faktörüne dönüşen çoklu bulut uygulamaları alanındaki ayak izini genişletmesini sağlıyor.

Vmware, “Günümüzde şirketler ortalama 2,2 tane genel bulut kullanıyor ve önümüzdeki beş yıl içinde bu ortalamanın 2,8’e çıkması bekleniyor. Ancak çoklu bulutun uygun sayısını bulmak çok önemli çünkü birden fazla bulut ortamını yönetmek de beraberinde karışıklık getiriyor ve yönetilemez hale sokabiliyor” açıklamasını yapıyor. Bu ifade, bu alanda servis sağlamanın bir iş olarak değerini bir süre daha devam ettireceğini gösteriyor.

Vmware’in egemen b ulut modelinde şirket, siber güvenlik dahil olmak üzere çoklu bulut kullanım modelini sunma becerisini test ettiği iş ortaklarına bir anlamda bu iş modelini lisanslıyor. Dünya genelinde 20 bulut servis sağlayıcısı ile uygulanan bu modelin Türkiye’deki ilk iş ortağı Turkcell oluyor. Turkcell’in kurumlara tek noktadan uçtan uca teknolojik çözümler sunduğu Dijital İş Servisleri şirketi, regüle edilen sektörlerde otonom dijital altyapıları sunmayı hedefl eyen bulut sağlayıcılarının bir araya geldiği VMware Sovereign Cloud programına katılıyor. VMware Sovereign Cloud programı kapsamında finans, sağlık ve kamu gibi sektörlerde faaliyet gösteren kullanıcıların hassas ve regülasyonlara tabi iş yükleri, güvenli ve regülasyonlarla uyumlu bulut çözümlerinde barınacak.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta, veri değil iş yükünden bahsediyor olmamız. Öncü uygulamalardan biri olan Hepsiburada örneği, bu yeni yaklaşımın işleri nasıl değiştirdiği konusunda iyi bir fikir veriyor. VMware açıklamasında, “Hepsiburada VMware ile gerçekleştirdiği proje sayesinde daha hesaplanabilir ve sürdürülebilir kapasite yönetimine sahip oldu ve bu sayede gizli maliyetleri en aza indiriyor. Sanallaştırma ve yazılım tanımlı ürünler için ilk yatırım maliyeti yüksek gibi gözükse de orta-uzun vadeli sahip olma maliyeti, azalan operasyonel maliyetler gibi faydalara da sahip oluyor” ifadeleri yer alıyor. Burada, hep “kullandıkça öde” modeli ile pazarlandığını gördüğümüz bulut ekonomisinde yatırım dönüşüne (ROI) yapılan vurgu ile gelen değişimi yönetim kurullarının dikkatle incelemesi gerekiyor.

Model oluşturup lisanslama çağına geç mi kaldık?

Turkcell, egemen ya da otonom bulut modelinde Türkiye’de öncü rolünü oynarken bu modelin çekirdeğinde yer alan ve asıl kârlı operasyonu oluşturan lisanslanacak model oluşturma konusundaki zayıfl ığımız üzerine düşünmemizi de sağlıyor. Turkcell, Kaan Terzioğlu’nun genel müdürlüğü sırasında telekomünikasyon altyapısını ve servislerini paketleyip dünya geneline franchise modeli ile kullandırma planları yapıyordu. Sonraki yönetim değişikliğinin ardından bu planların hayata geçtiğine dair bir bilgi almadık. Bu, bir yandan geleceği belirleyecek modeli uygulamadaki başarımızı, diğer yandan ise asıl büyük işte oyuncu olma yeteneğinden yoksunluğumuzu bir kere daha düşünmemizi gerektiriyor.

Sadece teknolojinin konusu değil

Türkiye’de petrokimya alanındaki bir gelişme bu modelin sadece bilişim sektörü ile sınırlı olmadığını gösteriyor. M Oil’in Valvoline ile yaptığı anlaşmanın distribütörlük boyutunun yanında 50 adet ürünün Türkiye’de lisanslı üretimini içeren modeli, bu konuya biraz daha derinleşmemizi gerektiriyor. Yaşar Grubu’nun açıkladığı Proje Feniks ise Türk sanayicisinin bu modeller içinde takipçi değil yön belirleyici olma gücünü ortaya koyması ile dikkat çekiyor. Devam edeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ödev yok deneyim var 25 Mart 2024