Yurtta teknoloji, dünyada teknoloji (II)

Kerem ÖZDEMİR
Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

✔Türkiye’nin en büyük yedi şirketinin altısı, petrol ve doğalgaz bulma müjdelerini bir kenara bırakırsak, Türkiye’nin sahip olmadığı bir kaynak ile ilgili iş yapmalarıyla dikkat çekiyor.

Türkiye’nin yeni kalkınma araçlarını yaratması ve bunu ihracat da dahil olmak üzere değer dönüştürmesi konusunda teknolojinin oynayacağı rolü keşfetmek zorundayız. Bu yazıda, TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak’ın, teknolojiyi bütün sektörleri geliştiren bir araç yapma modeli üzerinde derinleşeceğim. Bir önceki yazıda EPİ- AŞ üzerinden Türkiye’nin yarattığı yeni nesil şirket yapısına bir atıfta bulunmuştum. Fortune 500 Türkiye listesinin zirvesine yerleşmiş olan bu şirketin takipçileri, TÜPRAŞ, Türk Hava Yolları, Petrol Ofisi, ve Star Rafineri. OPET ve SOCAR, bu ilk beşe ekleniyor.

Türkiye’nin en büyük yedi şirketinin altısı, petrol ve doğalgaz bulma müjdelerini bir kenara bırakırsak, Türkiye’nin sahip olmadığı bir kaynak ile ilgili iş yapmalarıyla dikkat çekiyor. Bu alandaki rekabet, ileri düzeyde teknoloji kullanımını getirse ve sektörün satın alma gücü teknoloji şirketleri için iyi bir kaynak oluştursa da, 22’nci sıradaki elektronik şirketi VESTEL ve 25’inci sıradaki operatör Turkcell’e kadar listede dikkatimi çeken bir şirket olmadı. Belki VESTEL’i de sanayi ve ihracat şirketi olarak değerlendirmek daha doğru.

Bu durum, ülkemizin bizi ve aynı yıllarda hiç kullanmadığı nükleer enerji ve uçak/uzay mühendisliği öğrencilerini yitirdiği 1980’li yıllardaki bir slogandan ciddi bir sapmaya işaret ediyor. O yıllarda, bizim yer altı kaynakları açısından zengin olmamamız nedeniyle yer üstü kaynaklarımızın yani insan başta olmak üzere üretim kaynaklarımızın çok önemli olduğu ya da bunlara çok önem vermemiz gerektiği söylenirdi. Bu slogan yıllar boyunca tekrar edilse de, Türkiye artık yer altı kaynakları bulmaya odaklanmış ve insan ile ilgili kaynaklarından feragat etmiş bir ülkedir. Bu durumda, ne değişti diye bakmakta yarar var.

2012’deki Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) İnovasyon Haftası’nda modere ettiğim ABD Ulusal İnovasyon ve Girişimcilik Danışma Konseyi Üyesi Kenneth P. Morse ile ABD’nin dijitalleşmesi üzerine sohbet etmiştik. 2000’lere girerken ABD’nin hukuk mevzuatını internete taşıma kararının yarattığı internet (.com) şirketlerinin daha sonra .com patlamasını yarattığını anlatan Morse, balon yaratıp kötü anlamda patlayan bu sektörün ve kaynaklarının daha sonraki dijitalleşmenin altyapısını oluşturduğunu anlatmıştı. Bizdeki MERNİS projesinin benzer bir etki yarattığını söylemeyi çok istemiştim ama böyle bir hikâyemiz yoktu.

Yer üstünde kuraklık ve sel var

Ben bu yazıyı yazarken, finans uzmanlarımız X’te yani eski Twitter’da hararetle tartışıyor. Bin tane laf söylediğimiz Uluslar arası Para Fonu (IMF) ile anlaştı demesinler diye Dünya Bankası üzerinden sağlanacağı söylenen kaynak için 35 milyar dolar telaffuz ediliyor. Diğer yanda, aylardır sıcaktan kavrulan İstanbul’da bu sefer metrekareye 150 kilogramı bulan yağış düşmesi ile ortalığı sel götürüyor. Etkilenen alan, son dönemde yoğun bir biçimde yapılaşan Arnavutköy ve Başakşehir. İkisini birleştirince insan, bu yeni para girişi ile nereleri sel basacağını düşünmeden edemiyor.

Buradan Tombalak’ın bahsettiği bir rapora dönerek farklı bir senaryoya odaklanmak istiyorum. Öncelikle şunu belirteyim: Ülkenin net satış gelirlerini artırma hedefi doğrultusunda satmaya odaklanması, üretmeyi cazip olmaktan çıkarıyor. Değişmesi gereken asıl nokta bu.

Satış odaklılıktan kalkınma odaklılığa

TÜSİAD ve TÜBİSAD’ın “Türkiye’nin 2. Yüzyılında İleri teknoloji için Eylem Çağrısı” raporunda Türkiye’nin dünya ekonomisindeki payı yüzde 1 iken 38,1 trilyon dolarlık dijital ekonomideki payı yüzde 0,1 olarak ifade ediliyor. Türkiye’de dijital ekonominin gayri safi yurtiçi hasıla içindeki yüzde 6’lık payı, bu oranın yüzde 65’in üzerinde olduğu wABD, Birleşik Krallık ve Almanya’nın yüzde 65’in üzerindeki oranlarının onda birinin altında.

Bu oranları, dijital dönüşümün 2025’e kadar dünya ekonomisine sağlayacağı 100 trilyon dolarlık katkıya uyarlarsak, gelişmiş ülke standardını yakalamanın pastadan 900 milyar dolarlık fazladan pay anlamına geleceğini söyleyebilirim. Ancak şimdiye kadarki denemelerimizde bunu neden başaramadığımıza kafa yormamız da gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar