'Tarladaki girdi maliyetleri düşmeden tarımdan kaynaklı enflasyon düşmez!'

Antakya Ziraat Odası Başkanı Mehmet Muzaffer Okay, üretim aşamasındaki girdi maliyetleri düşmeden, tarımdan kaynaklı enflasyonun düşmesine ‘imkan ve ihtimal’ olmadığını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
'Tarladaki girdi maliyetleri düşmeden tarımdan kaynaklı enflasyon düşmez!'

Eray ŞEN/HATAY

EKONOMİ’ye konuşan Antakya Ziraat Odası (AZO) Başkanı Mehmet Muzaffer Okay, tarımdaki genel sorunlara Hatay’da deprem nedeniyle ortaya çıkan problemlerin de eklendiğini belirtti. Sorunların ilk halkasında; tohum, ilaç, gübre ve yakıt maliyetlerindeki yüksekliğin geldiğini anlatan Okay, hasattan sonra da nakliye maliyeti ve market karlarının eklenmesiyle, tüketicinin önüne yüksek fiyatlı ürünler geldiğini anlattı. Okay, şöyle devam etti:

“Tarladaki girdi maliyetleri düşmeden, tarımdan kaynaklı enflasyonun düşmesine imkan ve ihtimal yok. Üretici açısından yüksek girdi maliyetlerine rağmen düşük fiyatla satmak zorunda kaldığı ürün, markete aşırı yüksek fiyatla satılıyor. Arada anlamsız bir açılma var. Bunun sebebi belli, denetim yok. Herkes ‘saldım çayıra, mevlam kayıra’ moduna girmiş. Şu anda Türk çiftçisinin üretemeyeceği hiçbir ürün yok. Topraksız tarım da yaparız, susuz tarım da yaparız, askılı sera da yaparız, kapalı sera da yaparız, her teknikle tarımsal ürün üretebiliriz. Gerekli bilgi, beceri ve donanıma sahibiz ama mevcut politikalar ile çiftçi para kazanamaz.”

“Depremden sonra talep eksikliği oldu”

Hatay’da depremden sonra zor koşullara rağmen tarımsal faaliyetlerin devam ettiğini, pamuk, mısır, buğday, sebze ve meyvenin üretildiğini ifade eden Okay, “Ancak talep eksikliği oldu. Hem nüfus gitti hem de çevre iller boşaldı. Depremden etkilenen 11 il arasında ticari geçişler vardı, aksadı. Ahırlar, çiftlik evleri, soğuk hava depoları, küçük sanayi sitemiz yıkıldı. Bir tek Organize Sanayi Bölgemiz ayakta kaldı” bilgisini verdi.

“Su yokluğundan ikinci ürün ekilmedi”

Depremde Asi nehrinde zemin sıvılaşmasından kaynaklı çatlaklar, nehir tabanında kırılmalar oluştuğunu, mendereslerde çökmeler, barajların gövdelerinde sıkıntılar meydana geldiğini anlatan Okay, “Bu da sulama kaynaklı sıkıntılara yol açtı. Bu sene çiftçimize ikinci ürün ekmemelerini şiddetle tavsiye ettik, çünkü yeterli sulama suyu yoktu. Haklı da çıktık, çünkü birinci ürünü güçlükle suladık. Bölgede yaygın olan silajlık mısır, pamuk, soya gibi ikinci ürünler ekilmedi” dedi.

Bölgede nüfus azalmasından dolayı çalışacak kimse kalmadığını, işçi ücretlerinin çok arttığını dile getiren Okay, “Kalanlar da aylık 25 bin lira istiyor, iki adam çalıştırsan 50 bin lira, 6 ay çalıştırsam 300 bin lira eder. Yaptığım işten bu parayı kazansam canı sağ olsun ama ne kazanıyoruz ki ödeyelim” diye konuştu. Nüfus azlığının yanında ‘genç nüfus’ sorunu da yaşandığının altını çizen Okay, “Tarımla uğraşan nüfusun ortalama yaşı artık 50. Bu yaşa gelip de tarlada çalışanlara bir şey diyemem ama arkadan gelen kimse yok” diye konuştu.

“Ürün para etmeyince tarla kiraları düştü”

Son yıllarda tarla kiralarının düştüğünü açıklayan Okay, şu değerlendirmeyi yaptı: “Yıllık kiralar dönümü 6-7 bin liraydı, 4-5 bin lira bandına düştü. Maliyet düştü, iyi oldu diye bakabilirsin ama diğer taraftan ürün para etmediği için sonuçta zarar edecek. Pamuk, biber, mısır, hangi ürünü ekse para etmiyor, bu yüzden kimse tarla kiralamak istemiyor.”

“Belediyeler sözleşmeli tarım yaptırmalı”

Belediyelerin tarıma el atmasını isteyen Okay, şu öneride bulundu: Belediyeler üretici ile yakın temasta olup üretim yaptırmalı. Nasıl ki şirketler sözleşmeli tarım yaptırıyor, bence artık belediyelerin de bu taşın altına elini koyma zamanları geldi de geçiyor, Bunu başarılı bir şekilde yapan belediyeler var. Artık her il kendi etrafında tarımsal üretim yapan, kendi iline çeşitli kalemler altında ürün temin edebilen tarım sektörünü, çiftçiyi desteklemek zorunda.  Sistem artık bunu gerektiriyor.