Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları - İstanbul: Hayal kuramamanın kökünde yargı sorunu var

DÜNYA gazetesi ve Daha İyi Yargı Derneği işbirliğiyle düzenlenen “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” önerilerinin kamuoyu ile paylaşıldığı “Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları” toplantı serisinin altıncısı Moda ve Hazır Giyim Federasyonu ev sahipliğinde gerçekleşti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları - İstanbul: Hayal kuramamanın kökünde yargı sorunu var

Hasan KUŞ

DÜNYA gazetesi ve Daha İyi Yargı Derneği işbirliği ile düzenlenen “Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları” toplantı serisinin altıncısı “Yenilik, Kalite ve Marka için A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” başlığıyla İstanbul’da yapıldı. Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) ev sahipliğinde, Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi (BOSB) Rapsodi Çorap Fabrikası’nda düzenlenen etkinliğin moderatörlüğünü DÜNYA Gazetesi Üst Yöneticisi Hakan Güldağ gerçekleştirdi.

Hazır giyim ve tekstil sektörlerinde iş dünyasının sorunları ve beklentileri ile hukuk ve yargı konusunda yapılması gerekenlerin tartışıldığı etkinliğe; Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) Başkanı Hüseyin Öztürk, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün ve Daha İyi Yargı Genel Sekreteri Meral Tuğçe Özbilen konuşmacı olarak katıldı.

“TÜRKİYE’NİN, İLERİ REFAH SEVİYESİNE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ YOLUYLA TAŞINACAĞINA İNANIYORUZ”

MERAL TUĞÇE ÖZBİLEN/DAHA İYİ YARGI DERNEĞİ GENEL SEKRETERİ

Daha İyi Yargı Derneği Genel Sekreteri Meral Tuğçe Özbilen, derneği faaliyetlerini anlattığı açılış konuşmasında, siyaseten tarafsız bir düşünce kuruluşu olduklarını kaydetti. Özbilen, “Türkiye’nin ileri refah seviyesine, hukukun üstünlüğü ve tarafsız yargı yoluyla taşınacağına inanan Daha İyi Yargı Derneği, mesleğinde ileri gelen hukukçulardan, iş dünyası temsilcilerinden, fikir önderlerinden ve akademisyenlerden oluşan üyeleriyle Türkiye’yi ileri refah seviyesine yargıyı iyileştirme yoluyla ulaşılmasını sağlamak için çalışmalarını sürdürüyor” dedi.

HUKUK VE GÜVENİN ZAYIFLAMASI, İHRACAT BİRİM FİYATLARINA DAHİ YANSIYOR

HÜSEYİN ÖZTÜRK/MHGF BAŞKANI

Temsil ettiği Moda ve Hazır Giyim Federasyonu'nun (MHGF), 10 binin üzerinde üye sanayicisi ile deri, deri konfeksiyonu, tekstil, hazır giyim ve modayı kapsayan bölgesel ve sektörel 33 derneğin çatı örgütü olduğunu anlatan Hüseyin Öztürk, sektörün, özellikle COVID-19 döneminde önemini bir kez daha gösterdiğini söyledi. Öztürk şöyle konuştu: "Birçok sektör ekonomik sıkıntıya girerken biz pandemide hijyenle, maskeyle, medikalle, dolayısıyla da sağlıkla ilgili herkese siper olan bir sektör olduk. Ayrıca tekstil ve hazır giyim ihracat odaklı bir sektör olarak da öne çıkıyor. Gelinlik ve abiye gibi katma değerli bir alanımız var. Bu, Türkiye’deki bütün ihracat kilogram birimlerinin çok üzerinde seyrediyor. Bugün abiyede 80-100 dolarlık, gelinlikte de 200-250 dolarlık kilogram birim fiyatına ulaşılabiyor. Diğer taraftan istihdamda 3 önemli sektör var. Tarım, turizm ve hazır giyim. Bunun içinde iki tanesi part time’dır. Hazır giyim fulltime çalışan bir sektördür. Avrupa’da alıcı grubunda Afrika’ya gidin 1 hafta tatil yapın denilse kişi güvenlik konusunda bir gün tatil yapmaya gitmez. Aynı teklifi Türkiye için yapsanız, imkanı varsa 1 ay bile kalır. Ama iş yatırım yapmaya, para vermeye geldiği zaman Avrupa bize 1 lirayı yüzde 9 ile veriyor. Afrika’ya ise yüzde 4,5 ile veriyor. Bunun bizi ne kadar olumsuz yönde etkileyen bir faktör olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki enflasyon endeksine baktığımızda son 2003-2019 yılları arasında 16 yılda Türkiye’de fiyat artışı yüzde 799 iken, hazır giyimde 317’de kalmış. Baktığımız zaman hazır giyimin 7 yıl önceki ortalama kilogram birim fiyatı bütün ihracatında 21 dolar, Avrupa ihracatında 23 Euro’lardayken bugün 14,5 dolarlara düşülüyor.

Hukuk ve güven zayıfladıkça ithalat yapan ülkelerin Türkiye’ye bakış açıları değişiyor, bunun da gönderdiğimiz malların kilogram birim fiyatına inanılmaz derecede yansıyan bir yanı oldu. Dolayısıyla değerli düşünürlerin de söylediği gibi, bir ülkenin ayakta kalması 3 temel başlığa bağlıdır. Eğitim, üretim ve hukuk. Biz üretimde direniyoruz."

15 yıl önce sözle borçlanırdık, bugün evrakla borçlanamıyoruz

Yatırımcının, güven sorunu yüzünden yatırım yapmaktan uzaklaştığını kaydeden Öztürk, şöyle devam etti: "Bundan 15 yıl önce biz sözle ciddi borçlanırdık. Bugün ise evrakla borçlanamıyoruz. Bunların hepsinin hukukla bir bağlantısı var. Biz manevi güveni, belgeli güven haline daha getiremedik. Diğer taraftan biz hayatımızı parça parça yaşıyoruz, ama bütün olarak bakıyoruz. İş hayatı, hukuk hayatı, eğitim hayatı ayrı gibi yaşansa da fotoğrafın büyüğüne baktığımızda huzur, mutluluk, barış, sevgi ve kalkınma o bütünün içerisindedir. Bunları birbirinden ayıramayız. Bu taraftan baktığımda hukuk bizi çok yaralamıştır diye düşünüyorum.”

REFAHI ARTIRMAK İÇİN DAHA İYİ YARGIYA VE REFORMA İHTİYACIMIZ VAR

HAKAN GÜLDAĞ/DÜNYA GAZETESİ ÜST YÖNETİCİSİ

Oturumun moderatörlüğünü yapan DÜNYA Gazetesi Üst Yöneticisi Hakan Güldağ, Türkiye'nin lig atlayarak arzulanan seviyeye çıkmasının ancak hukukun üstünlüğüyle olacağını söyledi. Güldağ şöyle konuştu: "Daha fazla refah için daha iyi hukuka daha iyi yargıya ve reforma ihtiyacımız var. Biz de bunun için yola çıktık. Bursa, İzmir, Denizli, Mersin gibi birçok ilde toplantılarımızı yaptık. 22 Anadolu kentinde de bu toplantıları sürdüreceğiz. Şu anda Türkiye’nin CDS primi 700’lerde dolaşıyor. Türkiye’yi çok daha düşük risk primine sahip ülkelerle kıyasladığınız zaman onlardan geri kalır yanı yok. Canlılık olarak da ihracat olarak da onlardan iyi durumdayız. Ama bütün bu ihracatı ve ekonomik faaliyetleri daha da geliştirmek için çok tasarrufl arı olan bir ülke değiliz. Dışarıdan ucuza borçlanmamız gerekiyor. Ama bu tabloda neyle karşı karşıya kalıyorsunuz. CDS priminiz 700. Dolayısıyla size dolar ve Euro bazında yüzde 9’un altında borçlanma yapmıyorlar. Güney Afrika’nın ekonomisi de şu anda sıkıntı çekiyor, ihracatı da bizim kadar değil. Ama CDS puanları 300’ün altında olduğu için Türkiye 9’dan borçalanırken, Güney Afrika yüzde 4,5’ten borçlanabiliyor. Güven meselesi her alana nüfuz eden bir durum.”

TEHLİKENİN FARKINDA MIYIZ? BAŞKALARININ FABRİKASIYIZ

AV. MEHMET GÜN/DAHA İYİ YARGI DERNEĞİ BAŞKANI

“Aynı girdileri kullanarak üretilen bir malın değerini aynısından farklılaştıran şeyin hayal olduğunu" ifade eden Daha İyi Yargı Derneği Genel Başkanı Av. Ahmet Gün, "Hammadde, ara madde, enerji, işçilik, yönetim, tanıtım ve pazarlama faaliyetleri giderleri bir ülkeden diğerine pek az farklılık gösterir. Mikro ve makro seviyede iyi veya kötü yönetim, bu kalemlerin maliyetlerini azaltabilir, satış değerini yükseltebilir, bunlar da görece küçük farklar yaratılabilir. Fakat bu, rekabette öne geçebilmek ve yüksek katma değer ortaya çıkarmak için yeterli değildir. Rekabet gücü kazandıran ve yüksek katma değer elde etmeyi sağlayan unsurlar, yenilikçilik, tasarım ve markadır. Yani hayata geçirilmiş olan hayallerdir" şeklinde konuştu.

"Tehlikenin farkında mıyız?" diye soran Gün, sözlerini şöyle sürdürdü: "Fabrikalarımız ve üretim tesislerimiz başkaları için üretim yapıyor, yani başkalarının fabrikasıyız. Depolarımız, antrepolarımız başkaları için üretilmiş, başkalarının üretip bize sattığı malların deposu, yani başkalarının deposuyuz. Yediğimiz, içtiğimiz, giyinip kuşandığımız şeyler başkalarının tasarımı, başkalarının markası, yani başkalarının mallarını sattığı 85 milyonluk büyük bir pazarız. Moda ve hazır giyim sektöründe kendi hayalimizi neden kurmuyor, neden gerçekleştirmiyor, gözünü bize dikmiş olan ülkelerde kendi bayrağımızı gururla dalgalandırmıyoruz. Başkalarının hayal edip tasarladığı ve gerçekleştirdiği şeyleri taklit etmeyi bırakmalı, yeni ve özgün hayaller kurmalı, özgün ve farklı ürünler tasarlamalı, üretmeli ve insanların hayallerine hitap etmeliyiz. Henüz dikilmemiş bir elbiseyi astronomik fiyata satabilmeliyiz. İsteyen de istediği şekilde giyinebilmeli. Bütün bunların, hayal kuramamamızın kökeninde yargı sorunu var.” Türkiye’deki demokrasiyi "orta seviye" olarak tanımlayan Mehmet Gün, bu durumun yıllardır orta gelir seviyesini aşamamaya neden olduğunu belirterek şöyle dedi: "Ekonominin bir ileri bir geri gitmesinin, yıllar boyunca tırnakla kazınarak elde edilen başarıların bir çırpıda yok olmasının nedeni, Türkiye’de hiçbir zaman özgür olamamış yargıdır. Yargının siyasete bağımlı ve kesin bir vesayet altında tutulması, kendi kendimize kurmuş olduğumuz bir kapandır. Türkiye bu kapanı kırmakta çok geç kalmış, bunun cezasını da yıllardan beri çekmekte ve büyük bedeller ödemektedir. Türkiye yargıyı A’dan Z’ye reforme etmek, kaliteli hizmet verir, şeffaf, hesap verir ve hukukun üstünlüğüne en yüksek derecede riayet eder, tam bağımsızlığını hak eder ve koruyabilir bir yapıya kavuşturmak ve hukukun üstünlüğü ile kusursuz adaleti tecelli ettirebilir hale getirmek zorundadır.

DAHA İYİ YARGI DERNEĞİ'NDEN 9 REFORM ÖNERİSİ

  1. Hakimler Savcılar Kurulu’nu, toplumun tüm kesimlerini temsil eden, hiç bir kişi, grup veya koalisyonun etki edemeyeceği, tam bağımsız hale dönüştürmek. Kaliteli yargı hizmeti üretimine odaklanan düzenleyici bir kurum olarak Adalet Yüksek Kurumu oluşturmak ve bu kurumu tüm paydaşlarla sürekli olarak danışan ve tavsiyeler oluşturan Daimî Hukuk Şûrası ile güçlendirmek.
  2. Yargının idaresiyle ilgili, Adalet Yüksek Kurumu kararları da dahil her türlü karar ve işlemi etkin yargısal denetime açmak ve bu amaçla yargı konularında uzmanlaşmış Adalet Yüksek Mahkemesi oluşturmak.
  3. Anayasa Mahkemesi’nin daire sayısını 3’e çıkarmak, üye sayısını 15’ten 30’a yükseltmek, seç imlerini kamuoyunun katılımına açık, şeffaf ve yargı denetime tabi tutarak kapasitesini artırmak ve siyaseten tarafsızlığını geliştirmek.
  4. Hukuk mesleklerinin her biri için, yönetimleri sadece meslek mensupları tarafından seçilen, tam bağımsız yargısal meslek kuruluşları oluşturmak ve bu kuruluşları anayasa ile güvence altına almak.
  5. Yargı görevlerine kabul ve atamalarında tam liyakati sağlamak; yargı üst organlarına, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danış tay üyeliklerine adaylık ve atamalarda kamuoyunu dahil ederek tam şeffaflığı, seçme ve atama kararlarını gerekçeli açık oya tabi tutup bütün aşamaları yargı denetimine tabi kılarak tam hesapverirliği sağlamak.
  6. Ahi geleneğinin özüne uygun olarak yeknesak hukuk meslekleri kariyer planı oluşturmak ve insan kaynaklarını ihtiyaca uygun olarak geliştirip liyakat esaslı olarak değerlendirmek.
  7. Yargı hizmet birimlerini, mahkemeleri ve insan kaynaklarını 26 kalkınma bölgesi bazında optimum şekilde dağıtmak, uzmanlıkları merkezlerde yoğunlaştırırken hizmeti halkın ayağına götürmek.
  8. Uyuşmazlıkları erken aşamada tespit ederek yargının iş yükünü önceden kestirmek, yargı kaynaklarını ileriye yönelik planlamak, modern uyuşmazlık yönetim usulleri ve dava öncesi dürüst ifşa ve ibraz kurallarıyla sulh ve uzlaşmayı teşvik etmek, buna rağmen yargıya intikal eden en karmaşık davaları en geç üç-dört ay içinde sonlandırmak.
  9. Herkese karşı hukukun üstünlüğü için kamu görevlilerinin suçlarında idari amirlerinin ve kendi kuruluşlarının soruşturma izni vermesi şartını ilga etmek; dokunulmazlıkları hukuk yoluyla güçlendirmek, yasama dokunulmazlığına sahip olanların soruşturmasında Adalet Yüksek Mahkemesi’ni (AYK) münhasıran yetkili kılmak ve siyasi kararla dokunulmazlık kaldırılmasını ilga etmek; yargı ve kamu üst-düzey görevlilerinin suçlarının soruşturmasını münhasıran AYK'ye vermek.