İstanbul Mobilya Fuarı, yeni ihracatçıya kuluçka oluyor

MOSFED Başkanı Güleç: Gelecek hafta açılacak fuar, Türk mobilyası algısını güçlendirmek için büyük bir fırsat.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İstanbul Mobilya Fuarı, yeni ihracatçıya kuluçka oluyor

Bader ARSLAN

Avrupa’nın en büyük mobilya fuarı, 23 Ocak’ta İstanbul’da kapılarını açıyor. İstanbul Mobilya Fuarı’nın destekçisi MOSFED’in Başkanı Ahmet Güleç, “Fuar, dünyada pazar payımızı artırmak için büyük bir fırsat. Ayrıca, ihracata yeni başlayan ya da başlamak isteyen üreticilerimiz için bir kuluçka etkinliği niteliğinde” dedi.

Mobilya sektörünün en aktif isimlerinden ve kamuoyu önündeki yüzlerinden biri olan Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Başkanı ve TİM Başkan Vekili Ahmet Güleç, 23 Ocak’ta başlayacak İstanbul Mobilya Fuarı öncesinde sektörü ve fuarı EKONOMİ’ye değerlendirdi. Fuar’da 3 milyar dolarlık işlem hacmi beklediklerini söyleyen Güleç, fuarın sadece bir ticaret buluşması olmadığını, Türk mobilyası algısını güçlendirmek için büyük bir fırsat olduğunu söyledi. 2001’de 250 milyon dolar civarında olan Türkiye’nin mobilya ihracatının, geçen dönemde 21 katına ulaştığını belirten Güleç, “Dünya pazarındaki payımız 2001’de binde 3 idi, şimdi yüzde 1,8’e çıktı; yani 6 katına ulaştı. Bu yüzde 1,8’i yüzde 18’e çıkarmanın yollarını aramalıyız” dedi. Güleç, EKONOMİ'nin sorularını yanıtladı.

Gelecek hafta Avrupa’nın en büyük mobilya fuarı İstanbul’da başlıyor. Fuar hakkında beklentileriniz nedir?

İstanbul Mobilya Fuarı bizim gururumuz. Fuar dediğiniz gibi Avrupa’nın en büyüğü. Dünyanın da üçüncü büyük fuarı. Aynı zamanda Türkiye’de tüm sektörler içindeki en büyük fuar.

3000’den fazla yerli ve yabancı üretici, ürünlerini sergileyecek. 30 bini yurtdışından olmak üzere 200 binden fazla ziyaretçi, 3 milyar dolara yakın işlem hacmi bekliyoruz. İstanbul Mobilya Fuarını sadece bir ticaret buluşması olarak görmemek gerekir. Türk mobilyasının dünyadaki algısını güçlendirmek, dünya pazar payımızı artırmak için da büyük bir fırsat. Ayrıca, ihracata yeni başlayan ya da başlamak isteyen üreticilerimiz için bir kuluçka etkinliği niteliğinde.

ZAYIF VE GÜÇLÜ OLDUĞUMUZ SEKTÖRLER, FARKLI ARAÇLARLA DESTEKLENMELİ

2023 küresel ekonomi için çok da iyi bir yıl değildi. Mobilya sektörü 2023 yılını nasıl geçirdi?

Öncelikle şunu söylemek isterim. Gerek üretim gerek tasarım alanında Dünyanın en yetkin ülkelerinden biriyiz. İhracatta uzun vadede en büyük atılımı yapan sektörlerden biriyiz. Türkiye’nin yurtdışı tanıtımına en çok katkı veren sektörlerden biri de mobilya. 200 civarında ülkedeki evlerde bizim ürettiğimiz ürünler kullanılıyor. İçeride firma sayısı, istihdam, etkilediğimiz diğer sektörler ile büyümenin motoru olan bir sektörüz. Yani, mobilya sektörü Türkiye’nin iftihar edilecek sektörlerinden biridir. Diğer ülkeler ile Türkiye arasında bir uygulama farkı var. Biz Türkiye’de genellikle zayıf olduğumuz alanları desteklemeye, güçlendirmeye çalışırız. Oysa iyi performans gösterdiğimiz alanlarda daha da güçlenmek daha da ileriye gitmek için destek vermeyiz.

Diğer ülkeler hem zayıf alanlarını destekler, hem de güçlü alanlarını. Ama ikisini farklı araçlarla yapar. Bizim de Türkiye’de bunu yapmamız gerekiyor.

Bakın ne demek istediğimi birkaç veri ile anlatayım: 2001’de 250 milyon dolar civarında olan Türkiye’nin mobilya ihracatı, geçen dönemde 21 katına ulaştı. Türkiye ihracatındaki payımız binde 8’di, 2022’de neredeyse üç katına çıkarak yüzde 2,3’e ulaştı. 2023’te yüzde 2’ye geriledi. Dünya pazarındaki payımız 2021’de binde 3 idi, şimdi yüzde 1,8’e çıktı; yani 6 katına ulaştı. Bizim ülke olarak “mobilya zaten iyi gidiyor, diğer sektörleri destekleyelim” deme lüksümüz yok. “Hazır böyle bir ivme yakalamışken, bunu pekiştirelim. 1,8’e geldik 18’e nasıl geliriz?” diye düşünmeli, buna yönelik çalışmalar yapmalıyız.

Şimdi sorunuza dönelim. Pandemi sonrasındaki toparlanma döneminde, 2021 ve 2022 yıllarını iyi geçirdik. 2022’de ihracatımızı yüzde 11,2 artırarak 4,7 milyar dolar seviyesinde tamamladık. 2023 yılında üç ana olumsuzluk sektörümüzü etkiledi: Birincisi yılın ilk aylarında yaşadığımız üzücü deprem felaketi. Deprem bölgesi mobilya üretim ve ihracatının yoğun olduğu bir bölge idi ve felaket nedeniyle bölgenin ihracatında birkaç ay süren gerileme yaşandı. İkincisi dünya ekonomisinde ve bizim hedef pazarlarımızda büyümenin yavaşlamış olması. Bu da talebi olumsuz etkiledi ve ihracatımızı aşağı çekti. Özellikle Avrupa’da ciddi bir talep sorunu gördük. Üçüncüsü 2022’nin ikinci ve 2023’ün ilk yarısında TL’nin çok değerlenmiş olmasının getirdiği rekabetçi fiyat verememe sorunu. TL bazında maliyetlerimiz çok yükselmesine rağmen, kurlar artmadığı için maliyetlerdeki yükseliş kârlılığa büyük zarar verdi. Çok sayıda firma ihracatta sıkıntı yaşadı. İşte bu üç nedenden dolayı 2023 ihracatımız yüzde 2 düşüşle 5 milyar 150 milyon dolara geriledi. Türkiye ihracatındaki payımız yüzde 1,7 oldu.

2023’te ihracat pazarlarınız nasıl şekillendi? Türk mobilya sektörü dünyaya paralel bir konjonktür mü yaşadı?

En büyük pazarımız Avrupa ve Ortadoğu. Son yıllarda ABD pazarındaki varlığımızı hızla geliştiriyoruz. 2023’te Avrupa pazarında ciddi bir yavaşlama gördük. Bazı ülkeler resesyona bile girdi. Bunun doğal bir sonucu olarak bu ülkelerin ithalatında çift haneli düşüşler yaşandı. Ama bizim bu ülkelere ihracatımız, bu ülkelerin ithalatındaki düşüşten daha az geriledi. Hatta bazılarına ihracatımızı artırmayı başardık. Ortadoğu pazarında Suudi Arabistan ile siyasi ilişkilerimizdeki normalleşme sayesinde ihracatımızda büyük bir artış yakaladık. Dünya mobilya ihracatının 2023’te yüzde 7 gerilediği tahmin ediliyor. Bizim ihracatımızdaki düşüş ise yüzde 2 düzeyinde gerçekleşti. Dolayısıyla dünya piyasasındaki payımızı 2023’te artırmayı başardık. Birkaç ay sonra net olarak göreceğiz ama öncü veriler payımızın yüzde 1,8 ile şimdiye kadarki en yüksek düzeyine çıkacağına işaret ediyor.

Son dönemde ihracatta yoğunlaştığınız ülkeler hangileri?

Dünyada bilinirliğimiz her geçen gün artarken biz güçlü olduğumuz pazarlar dışında son zamanlarda Ticaret Bakanlığı’nın Uzak Ülkeler Stratejisi kapsamında yer alan ülkelere yönelmeye başladık ve bu ülkelere çeşitli ziyaretler yapıyor, sektörümüzle ilgili etkinliklere katılıyoruz. 2024 ve 2025’te Avrupa’daki toparlanma ile bu pazara biraz daha yoğunlaşacağız. ABD, son yıllarda gücümüzü artırdığımız bir pazar ancak burada kat etmemiz gereken daha çok yol var.

ENFLASYON SORUNUNU ÇÖZMEDEN BAŞKA ALANLARDA BAŞARIYA ULAŞAMAYIZ

Politika faizi ile birlikte kredi faizleri de yükseliyor. Ekonomi yönetiminin iç talebin daha da yavaşlayacağına dair açıklamaları var. Siz 2024’te mobilya sektörü için iç pazarda ve ihracatta ne bekliyorsunuz?

Mobilya imalatı, diğer pek çok sektöre göre emek maliyetinin yüksek olduğu bir sektör. Bu nedenle ücretlerdeki artıştan beyaz-eşya, elektronik, makine, tekstil ve otomotiv gibi sektörlere göre daha fazla etkileniyoruz. Talep tarafına dönünce, bizim ürünlerimizde fiyat esnekliğinin daha yüksek olduğunu, yani fiyatlar arttıkça talep düşüşünün daha sert olduğunu görüyoruz. Dolayısı ile hem üretim tarafında, hem talep tarafında dezavantajlarımız var. 2023 yılında iç piyasaya yönelik üretim ve satışlarımız canlı değildi. Bunun 2024’ün ilk yarısında da sürmesini bekliyoruz. Son birkaç ayda genel iç talepte yavaşlama emareleri belirginleşti. Ocak ayında ücretlerde yapılan artış kısa vadeli olarak iç talebi destekleyecektir. Ancak maliyetlerimiz de aynı oranda artacağı için bu canlanmanın güçlü olmasını beklemiyorum. Yeni konut satışlarında da bir canlanma beklenmiyor. Hem fiyatlar son derece yüksek hem de konut kredisi kullanmak cazip değil. Öncelikle şunu kabul edelim. Bu ülkenin ekonomideki en büyük sorunu enflasyondur. Bu sorunu çözmeden başka alanlarda başarı elde edemeyiz. 2023 boyunca hükümetimizin enflasyonla mücadelesine biz de zam yapmayarak hatta indirimlerimizle destek verdik. Bu yılın ilk yarısında da ekonomide canlanmayı sabırla bekleyeceğiz ve ihracata odaklanacağız. Zaten biz üretimimizin yarısını ihracata dönük yapan bir sektörüz. Bu anlamda sanıyorum Türkiye’de lider sektörüz. Ayrıca imalatta ithal girdi oranımız yüzde 20 civarında ve yine bu oranın en düşük olduğu sektörlerden biriyiz.

İhracat kanalına baktığımızda küresel mobilya talebinin gerilediğini görüyoruz. CSIL verileri, 2023’te Dünya genelinde mobilya ticaretinin yüzde 7 gerilediğini gösteriyor. Ancak sektörümüz açısından son dönemde yaşanan küresel durgunlukta en kötünün geride kaldığını düşünüyorum. ABD ve Avrupa merkez bankaları faiz artışlarında sona gelmiş görünüyor. Her iki ekonomide de enflasyon hızla geriliyor. 2024’ün ikinci yarısında özellikle Avrupa tarafında faiz indirimleri söz konusu olabilir. Euro Bölgesi’nin 2024’te büyüme açısından 2023’ten daha iyi bir performans göstereceği kesin. Biz MOSFED olarak yaz aylarından sonra bir hareketlenme, 2025’te de hem iç hem dış pazarda güzel bir yıl bekliyoruz.

İthal girdi payınızın düşük olduğunu söylediniz. Ticaret Bakanlığı’nın ithalata yönelik getirdiği tedbirler hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin sektörünüzde de ithalat önlemleri uygulanıyor mu?

Evet, Döşemelik kumaş ve metal akşamlarda gümrük vergileri ve gözetim uygulaması var. Bunlar üretim maliyetlerini ve dolayısı ile satış fiyatını artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bakanlığımızın bu konuda iyi niyetli olarak üreticiyi korumak ve desteklemek için hareket ettiğine şüphe yok. Ancak bu uygulamanın pek de amacına ulaştığını söylemek mümkün değil. Sektörü desteklemek için bizim Bakanlıktan beklentimiz bu değil. Kredi kartı taksit sayısının artırılması hem mobilyacılar hem tüketiciler için çok daha faydalı bir düzenleme olacaktır. Zaten konut satışları gerilediği için iç piyasa satışlarımız bundan olumsuz etkileniyor. Türkiye’nin en verimli en dinamik sektörlerinden biriyiz. Bu sektörü ayakta tutmamız gerekiyor.

“ADİL VE GERÇEKÇİ KUR SEVİYESİNE İHTİYAÇ VAR”

Geçtiğimiz iki yılda döviz kuru hep bir tartışma konusu oldu. Siz kurun ihracata etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?

2021 sonunda başlayan “kur yükselsin ihracat artsın” anlayışı da; sonrasında kuru baskı altında tutarak enflasyonu düşürmeye çalışmamız da fayda vermedi. Seçim sürecinin ardından yeni kabineyle birlikte uygulanmaya başlayan rasyonel politikalarla birlikte enflasyon-kur dengesi kurulmaya başladı. Bizim ülke olarak kur takıntısından kurtulmamız gerekiyor. En büyük ihtiyacımız düşük enflasyon. Bununla paralel olarak adil ve gerçekçi bir kur seviyesine ihtiyacımız var. Ne değerli bir TL istiyoruz; ne de değersiz.