Çocuklara tiyatro ile ulaşmak çok kıymetli
Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu, tamı tamına 16 yıldır tiyatronun gücü ile bir yandan çocuklara doğa sevgisi aşılarken diğer taraftan hiç tiyatroya gitmemiş binlerce çocuğun yüzünü güldürüyor. Hedefte; binlercesine daha umut olmak var.
GÜLSEREN ÜST POLAT
Çocuklara dokunmanın, onları bilinçlendirmenin belki de en etkili ve keyifli yöntemi tiyatro… Bosch Ev Aletleri, Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu ile bunu 2008 yılından beri yapıyor. Çocuklara doğa sevgisini, çevreyi korumanın önemini tiyatronun gücüyle anlatan markanın bu yolculuktaki yol arkadaşı da Çolpan İlhan & Sadri Alışık Kültür Merkezi (SAKM)… ‘La Fontaine Orman Mahkemesinde’ adlı oyun ile başlayan macera Aralık ayında prömiyerini yapan ‘Dünya Bizim Evimiz’ oyunu ile devam ediyor.
Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu, 16 yılda, Türkiye’deki tüm illeri en az üç kez gezdi. 600’den fazla temsille 200 binden fazla çocuğa ulaştı. Sadece şehir merkezlerine de değil köylere, kasabalara giderek kimi zaman küçük salonlarda kimi zaman spor salonlarında daha önce hiç tiyatroya gitmeyen çocuklarla buluştu. Onlara, çevre bilincini aşılarken birilerinin onları da hatırladığını hissettirdi. Türkiye’yi sarsan 6 Şubat depreminden sonra çadırlarda oyun sergiledi ve çocuklara umut oldu. Anlayacağınız konuşulmaya değer bir sosyal sorumluluk projesinden söz ediyoruz. Yiğit Pakmen’in yazıp yönettiği, SAKM oyuncuları tarafından sahnelenen yeni oyunun turne hazırlıkları sürerken, sürdürülebilir ve ayakları yere basan bir proje olduğunu 16 yılda kanıtlayan Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu’na dair detayları SAKM Genel Müdürü Sadri Alışık ve Bosch Ev Aletleri Pazarlama Müdürü Özlem Koçdar ve konuştuk.
Projenin 16. yılı… Bu kadar yılın üstüne projenin amacı neydi diye sormayacağım ama bugün geldiğiniz nokta varmak istediğiniz noktaya ne kadar yakın diye sorayım?
ÖZLEM KOÇDAR:
Bosch’un hayatı iyileştiren doğa dostu teknolojiler üretmek gibi bir pusulası var. Gelecek nesillere karşı da sorumlu olduğunun farkında. Dolayısıyla da çevreye duyarlı nesiller yetiştirilmesine katkıda bulunmak için bu proje başladı. Bunu yaparken de tiyatronun gücünü kullanması tabii ki çok kıymetli. Bu projede aslında başarı kriteri sayılarla ifade edilecek kadar basit de değil. Başarı kriteri hayatında tiyatro görmemiş bir çocuğu tiyatro ile bir hikaye anlatmak… Aynı zamanda orada bıraktığımız etki, umut, farkındalık… Çocuklar bu işin içine giriyorlar ve çevre hakkında dertleniyorlar. Kimi tiyatroyu hiç görmemiş binlerce çocuğa ulaştık ve daha binlercesine daha ulaşmak istiyoruz.
SADRİ ALIŞIK:
Gelecek nesillere çevre bilincini aşılamak çok önemli tabii ama bunun tiyatro yoluyla yapılması çok daha kıymetli. Sahne performansı etkiliyor çocuğu. Çocuklar, canlı olarak gördüğü bir performansı zihninde de daha canlı tutuyor ve onu unutmuyor. Tiyatro ile ulaşma gücü çok kıymetli. Bu nedenle bu proje bizim gözbebeğimiz.
5 yaşında tiyatro oyununu izleyen bir çocuk bugün 21 yaşında… Uzun soluklu bir yolculuk. Projenin çıktılarından söz edersek, bugüne kadar kaç oyun sergilendi, kaç çocuğa ulaşıldı. Türkiye’de gidilmedik bir il kaldı mı mesela?
S.A.: Türkiye’de gidilmedik il kalmadı. Bir sezonda en az 70 oyun oynuyorduk.
Gittiğimiz yerler genelde merkezi yerler de değil. Yüzlerce ilçe ve köyde oyunlarımız ücretsiz olarak sahnelendi. Ağrı’dan Edirne’ye, Artvin’den Adana’ya ülkemizi beş kez dolaştık. İlk defa tiyatro seyreden çok çocuk gördük bu süreçte. ‘İyi ki geldiniz’ diye çok geri bildirimler aldık.
Ö.K.: Geride bıraktığımız 16 yıl boyunca tiyatromuz, 600’den fazla temsille 200 binden fazla çocuğa ulaşarak çevreye duyarlı nesiller yetiştirilmesine katkıda bulundu. Oyunun çok modüler ve kompakt bir dekoru var. Girilmeyecek kadar küçük salonlarda bile modifiye edip oyunu oynayabiliyoruz. Ayrıca bu kadar uzun süre turnede kalan başka bir çocuk tiyatrosu olduğunu da düşünmüyoruz.
İlk olarak Yalvaç Ural’ın kaleminden ‘La Fontaine Orman Mahkemesinde’ adlı oyun sahneledi, SAKM oyuncuları tarafından. 6 ay önce de ikinci oyun geldi ‘Dünya Bizim Evimiz.’ Biraz oyundan söz eder misiniz?
Ö.K.: Aslında ikinci oyun pandemide şekillendi diyebiliriz. Proje zaten çok doğru bir projeydi ve hali hazırda devam ederken bir yandan da nasıl daha çok çocuğa ulaşırız diye düşünmeye başlamıştık. Pandemi gelince çözüm kendiliğinden geldi ve podcast yapmaya karar verdik. Eski radyo tiyatroları gibi. Tiyatro da buna çok sıcak baktı. Tamamen gönüllülük esasıyla oyuncular destek verdi. İlk oyunumuz La Fontaine Orman Mahkemesinde’yi değil de yeni bir şeyi ele almak istedik. Daha güncel motiflerin, jargonun olduğu ve çocukların da hayal dünyasını körükleyen bir içerik olsun istedik. Bir yandan da büyüklere ilham veren… Sonrasında da bu iş oyuna ervildi. Bu podcast’ler yeni oyunun bazını oluşturdu diyebiliriz.
S.A.: Oyunumuz çevre sorunlarına, neden ve sonuçlarla değiniyor. Bugünden gerekli önlemler alınmadığı takdirde, gelecekte dünyamızın yaşayacağı olumsuzlukların altını çiziyor. Oyunun kahramanları olan Eylül, Toprak, Mirket, Kurt, Karga ve Papağan, doğa tahribatının izini sürmek üzere dünyanın dört bir yanından gelen yardım çağrılarına karşılık veriyor. Ardından, tüm dünya çocukları ve hayvanlar bir araya gelerek yetişkinlerin bu yardım çağrısını duyup duymayacağını görmek için birleşiyor. Sahnede 12 oyuncu var. Bunun dışında da kreatif anlamda çok destek veren var. Babam (Kerem Alışık) Ulu Çınar karakteri olarak sesi ile destek veriyor.
Yeni oyunun programından da söz edelim biraz? Sırada hangi iller var?
S.A.: Turne planlama aşamasındayız ama öncelikle depremden etkilenen illerle başlamayı hedefliyoruz. Okulların açılmasından kapanana kadar süreçte deprem bölgeleri ağırlıklı bir rota çizmeyi düşünüyoruz.
İlk oyun ile de deprem bölgesine gittiniz. Sanatın iyileştirici gücü kendini orada da gösterdi sanırım. İzlenimleriniz nasıldı?
S.A.: Tüm ekibin ortak kanısı oradaki çocuklara dokunmanın ne kadar önemli olduğuydu. Çocukları o havadan uzaklaştırmanın önemini bir kez daha gördük. Yeni sezonda da orada olmak çok kıymetli. Şuan eskisinden de çok ihtiyaç var.
Peki, Bosch’un yine kültür-sanatla desteklenen başka projeleri var mı?
Ö.K.: Biz marka olarak sanatın iyileştirici gücüne inanıyoruz. Sanatla bir şeyler ortaya koymak gerçekten çok keyifli. Sanatla, fırsat eşitliği sağladığımız bir başka projemiz daha var. İstanbul Modern ile birlikte yürütüyoruz bu projeyi. Eğitimde fırsat eşitliği projesi aslında. Özellikle lise 1. ve 2. sınıf öğrencisi, 40 kadar kızı İstanbul’daki okullardan seçtik. Üst düzey kadın akademisyenlerden sanat dersi aldılar. Sanatçılarla da tanıştılar, atölyelere katıldılar. 1 yıllık bir programdı, bu ay ilk mezunları vereceğiz. Geniş kitlelere ulaşması adına menifesto videosunu da çektik. Böyle bir videoyu Çevre Çocuk Tiyatrosu için de düşündük. Çocuklarda gördüğümüz o etkiyi anlatabileceğimiz bir video, belgesel tadında… Bu tür şeyler yarattığımız değeri görme imkanı aynı zamanda.
Tüm ailede oyuncu ve tiyatrocu. Siz hiç düşünmediniz mi peki sahnede olmayı?
S.A.: Tiyatro kurulduğu zaman 7-8 yaşlarındaydım. Oyuncu gibi her hafta oyuna giderdim. Tiyatroda bilet keserdim, kantinde bir şeyler satardım. Oyunculuk kısmı değil de idari yapım kısmında olmayı tercih ettim ve bundan da memnunum aslında.
Ö.K.: İşin arka tarafı da çok zor bence ve birileri de bunu yapmalı ve genç bir yönetici olarak çok iyi yapıyor bu işi Sadri… Ekibin pozitif enerjisi farkını ortaya koyuyor.