Güzellik algısı çok değişti

Yeni reklam kampanyasıyla günün konusu olan Sephora Türkiye’nin Genel Müdürü Berrin Beksaç Özduman ile güzelliğin değişen yüzü, yeni neslin eğilimleri ve kapsayıcılığı konuştuk: “Hem birey olmayı hem de topluluğun gücünü kutluyoruz.”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Güzellik algısı çok değişti

ASLI BARIŞ

Yeni ve etkili bir reklam kampanyasıyla karşımızda Sephora Türkiye… Merve Dizdar’dan, Nebahat Çehre’ye birbirinden ünlü isimler bir arada… Burada vermek istediğiniz mesaj nedir?

Kapsayıcılık bizim için çok önemli bir değer; ama aynı zamanda bireyselliğin güzelliği de var. Bireyselliğin güzelliğiyle topluluğun gücünü birleştiren bir mesaj veriyoruz. Uzun zamandır biz farklı bir dilde yine aynı mesajı veriyorduk. Yeni kampanya filmimizde Merve Dizdar Sehora Partisi’ne katılmak üzere bir asansöre biniyor ve asansör yukarı çıktıkça farklı katlarda, başka isimler O’na katılıyor. En son Nebahat Çehre’nin de asansöre binişiyle kadro tamamlanıyor. Farklı yaşlardan, farklı mesleklerden, farklı güzellik anlayışına sahip bireyler bir araya geldiğinde mutluluk, enerji, pozitif yüzler… Her şey artıyor, yükseliyor. Güzelliğin her hali, bir arada çok daha güzel oluyor. Vermek istediğimiz mesaj bu aslında: ‘We Belong to Something Beautiful/Birlikte çok güzeliz’… Hem birey olmayı hem de topluluğun gücünü hissetmeyi, birlikte olmayı, kutlamayı kutsayan çok güzel bir kampanya.

İsimleri belirlerken neye dikkat ettiniz?

Sephora ekibi olarak uzun zamandır bu kampanya için çalışıyoruz. Bize göre güzellik kişiseldir. Herkesin kendi güzellik kurallarını, özgürce yaşamasını savunuyoruz. Bütün farklılıklarımızla birlikte çok güzeliz ve bu güzelliği kutlamayı seviyoruz. Aslında kampanyamızın temasını bu şekilde özetleyebilirim. Ana kahramanı olarak da gençlere rol model olacak, doğal güzelliğiyle, özgünlüğüyle, uluslararası arenada başarılarıyla öne çıkan Merve Dizdar’da karar kıldık. Sonrasında birbirleriyle tanışan, sinerjileri tutan farklı güzelliklere sahip, Türkiye’nin en beğenilen ve sevilen isimlerinden diğer oyuncularımızı belirledik: Sibil Çetinkaya, Şükrü Özyıldız, Bige Önal ve Enis Arıkan. Ve son olarak da Türk Sineması’nın efsaneleşmiş en ikonik kadınlarından Nebahat Çehre ekibe dahil oldu.

Çeşitlilik ve kapsayıcılık konusu güzellik sektörünün uzun süredir merkezinde. 90’larda bize tek tip güzellik algısı dayatılırdı ve biz kendimizi onlara ‘benzetmeye’ çalışırdık. Yeni nesilde eğilimler nasıl?

Güzellik anlayışımız artık çok farklı, çok bütünsel. Benim için güzellik ruh ve zihnin bedene yansımasıdır... Eğer ruhunla zihnin bedenini yansıtabiliyorsa, birbiriyle barışıksa ve doğru bir düzlemde buluşabilmişse işte o zaman insan gerçekten de iyi hissediyor ve bu da dış görünüşüne yansıyor. ‘Bütüncül yaklaşım’ yeni jenerasyonun çoktan kabul ettiği bir trend. Biz de bunu derinden içselleştirmiş bir markayız. Bir kadının güzel olmak için makyaj yapma zorunluluğu yok.

Bir makyaj malzemesi lideri için ilginç bir yaklaşım…

İnsanlar makyaj yapabilir ya da yapmayabilir. Veya iyi hissetmek için çok makyaj yapabilir ya da tamamen doğal bir makyajı tercih edebilir. Ama bakımlı olmak, kendine değer vermek önemli.  Asıl holistik bakış açısı kendini ifade edebilme… Bence bu yeni jenerasyon bireyselliği, kendini ifade etme isteğini kuvvetli bir şekilde yansıtıyor. Zaten biz de bunu kutsuyoruz. Bireysel olurken topluluklar tarafında da kendini rahat hissedebilmek de önemli bir konu. O yüzden topluluğun da bireyselliğin de gücü ayrı. Bu ikisini beraber kutsuyoruz, birleştiriyoruz; bence güzellik anlayışı da buraya doğru gidiyor. Yeni jenerasyonun böyle bir bilinci var.

Yeni jenerasyondan bahsetmişken: Gençler arasında makyaj trendlerinin erken takip edilmesi, TikTok videoları vb tartışma konuları arasında… Bunun zararlı olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu konuda ekibimiz çok bilinçli. Bizim isteğimiz Sephora’da herkesin istediği gibi gelip araştırma yapabilmesi, ürünleri deneyimleyebilmesi. Biz bir marka eviyiz, iş ortaklarımızla beraber bu işi yönetiyoruz. Türkiye’de 120’den fazla dünyada 500’den fazla marka satıyoruz. Doğru ürünün doğru kişiye ulaşması için aracılık ediyoruz. Ürünlerin hangi cilde hangi ihtiyaca yönelik olduğunu anlatmak için mağazalarımızda danışmanlarımızı, uzmanlarımızı eğitiyoruz. İyi de bir iş yaptığımızı düşünüyorum bu konuda. En çok övündüğümüz şey interaktif servisimiz, kişiyi anlamak ve ona en doğru bilgiyi vermek… Sonrasında seçim zaten kendisinin.

Dijitalleşmeyle beraber makyaj trendleri çok hızlı değişiyor. Mafya eşinden temiz kıza her ay yeni bir trend… Dijitalleşme kadınların makyajla ilişkisini nasıl etkiledi?

Makyaj sektörünün çok hızlı büyümesi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oldu.  İkinci büyük  atağı da  sosyal medyanın interaktif olmasıyla  başladı. Selfie’ler, videolar yüklenmeye başlandı, ekranda güzel görünmek önemli oldu; bu durum makyaj sektörünü çok büyüttü. Fakat sonra ne oldu? Teknoloji de işin içine girmeye başladı. Şu anda kozmetik sektörüyle teknoloji arasında büyük bir bağ var.  Yakın gelecekte en büyük devrim de sürdürülebilirlik, çevreye yararlı içerikler, doğru içerikler, atığın önlenmesi yönünde olacak.

Sephora’nın bu konularla ilişkileri nasıl?

Sephora, hem kendi markalarımız hem de diğer markalar özelinde daha çevreci bir anlayışla üretimden tüketiciye kadar olan süreçte hem kurallar hem de hedefler koyarak çalışıyor. Mesela şu anda mağazalarımızda Clean at Sephora dönüşümünü gerçekleştiriyoruz. Tedarik zincirinde daha çok elektrikli araç kullanımına önem veriyoruz. Havayolunu ne kadar kullanıyoruz? Mağazalardaki elektrik tüketimimiz ne kadar? Bunu düşürmek için neler yapabiliriz? Bunlar hep kafa yorduğumuz konular. Hem tüketicilerimize hem çevreye olan büyük bir bilinçle hareket ediyoruz.

Çok büyük bir büyüme bekliyoruz

Bünyenizde Türk üreticiye yönelik bir önceliklendirmeniz var mı?

Sephora’nın marka günleri var. Yeni çıkan girişimcilerle buluştuğu, onları misafir ettiği, markaları dinlediği ve seçtiği markalara yatırım yaptığı özel günler... Ve biz, çok hızlı bir şekilde bu markaları tüketicilerle buluşturabiliyoruz.

Global anlamda başarılı bir Türk marka çıkabilir mi? Yurt dışında ilgi gören Türk markaları var mı?

Türkiye’de dünya markaları var ve Rebul şu anda bir dünya markası olma yolunda gidiyor. En azından bizim coğrafyamızda çok ciddi bir pazara ulaşmış durumda. Gulsha dört bir tarafa ihracat yapıyor, Nishane var şu anda kasıp kavuruyor. Daha dünya çapında olmasa bile böyle bölgesel markalarımız var ama bir dünya markası olmak için zaman lazım. Zamana yenilmeyen bir isim olmak lazım…

Son olarak 2024 nasıl geçiyor Sephora için?

Türkiye’de yüzde 45 gibi çok büyük bir pazar payına sahibiz. Türkiye pazarı son senelerde çok hızlı bir büyüme kaydetti, 2023 yılına geçerken adet bazında bile neredeyse 3’lü hanelerdeydik. Makro zorluklar var; dünya zor durumda, Türkiye ekonomisi genel olarak zorlanıyor ama biz pazar lideri olarak her sene en trend en ses getiren markaları Türkiye’ye getirip lanse ediyoruz ve tüketicilerle buluşturuyoruz. 2024 sonunda yine çok büyük bir büyüme bekliyoruz. Mart sonuna kadar çok iyi gittik. Senenin geri kalanında da kuvvetli bir turizm sezonu bizi bekliyor. Sephora grubu ülkemize çok büyük yatırım yapıyor, Türkiye’ye çok inanıyor. Bu sene 4 ya da 5 mağaza açacağız.

Ben bir kozmetik uzmanıyım

Biraz da size dönersek, başarılı bir kariyeriniz var… Sephora ile yollarınız nasıl kesişti?

Ben bir kozmetik profesyoneliyim. Fransa’ya gide gele 97 yılında L’oreal’de çalışmaya başladım. Orada çok uzun süre pazarlama ve marka müdürlüğü yaptıktan sonra Mac Cosmetics’e geçtim. Sonra da Sephora ile yollarım kesişti. Benim zaten her zaman çalışmak istediğim hayal markamdı Sephora. Dünyadaki başarısı, duruşu… Çok keyifli bir macera olacağını düşündüm ve kalbim çarpa çarpa geldim.

Kadın yönetici olarak radarınızda cinsiyet eşitliği gibi konular var mı?

Kariyerim boyunca çalıştığım firmalarını seçerken de buna çok dikkat ettim. Ne kadar kadın üst düzey yöneticisi var? Kadınlar hangi seviyelerde hangi görevleri alıyorlar? Çünkü dünyada görünmez duvarlar, belli alanlarda kadınların ulaşamadığı pozisyonlar var. Ancak Sephora bünyesinde çok gurur duyduğum konu var ki o da şuanda yönetim kurulunun %60’ının kadın oluşu. Avrupa’daki genel müdürlerimizin %80’i kadın. Türkiye’deki yönetim kurulumuzun %70’e yakını kadın. Çok güzel yansıtıyoruz, yaşıyoruz fırsat eşitliğini. Bu rakamlara bakınca kadın pozitif gibi görünüyor ama aslında sadece fırsat veriliyor. Bizim için kapsayıcılık, çeşitlilik kesinlikle lafta değil. Eekibimizin içindeki tüm renklere aynı değeri veriyoruz. Kendilerini ifade edebildikleri bir ortamda topluluk birliği içerisinde bunu yaşayabiliyoruz diye düşünüyorum.

Sizin makyajla aranız nasıl?

Makyaj yapmayı iyi bilirim. Çünkü çok uzun süre makyaj markalarına bire bir yönettim. Cilt bakımından çok keyif alırım. Genel olarak kendimi güzelleştirebileceğim bir makyaj yapmaya çalışıyorum. Süslenmek için değil de lekeleri kapatmak, cildi güzelleştirmek...

Rutinleriniz var mı?

Olmazsa olmazım mutlaka ince bir kapatıcı… Cildimi iyi görmek bana iyi geliyor. Bir allık, kaşlarım, kirpiklerim çok görünmediği için bir maskara bana iyi geliyor. Ruj çok fazla kullanmam, tutamıyorum çünkü ama bir kırmızı ruj bütün görüntüyü kurtarır. Kriz, savaş, toplumsal bunalım dönemlerinde kanıtlanmış bir şey var ki o da küçük bir mutluluk olarak ruj satışlarının artması. Şu an ruj satışları yine artıyor ve demek ki dünyanın her yerinde, her döneminde ruhlar bir!