Her ne istiyorsan kendinde ara

Beklentilerin iyice arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Kadınlar için durum daha da zor. Onlardan en başarılı yönetici, en iyi anne, en sevgi dolu eş, en iyi çalışan, en güzel olmaları bekleniyor. Üstelik hepsi aynı anda isteniyor ve karşılanmayınca acımasızca eleştiriliyorlar.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Her ne istiyorsan kendinde ara

Tunç DİPTAŞ

Çalıştığınız iş yerinde sürekli en başarılı olmanız bekleniyor mu? En küçük hatanızda acımasızca eleştiriliyor musunuz? Yöneticileriniz, patronlarınız hedeflerinizi tutturduğunuzda sizden daha da fazlasını istiyor mu?

Müşterileriniz iyi bir iş çıkardığınızda “Teşekkür ederim” deyip sizi takdir etmek yerine yeni isteklerini sıralamaya mı başlıyor? Eşiniz, iş hayatınızdaki başarınızı paylaştığınızda neden kendisine yeteri kadar vakit ayırmadığınızı soruyor mu?

Arkadaşınız her buluştuğunuzda arada bir sizi dinlemek yerine sadece kendini anlatıyor mu? Anneniz ya da babanız her onları aradığınızda neden kendilerini yeterince aramadığınızı sorgulayıp size kızıyor mu? Büyüklerinizle buluştuğunuzda sizi sürekli eleştirip hangi durumda nasıl davranmamanız gerektiğini söylüyorlar mı?

Çocuklarınız ya da onların öğretmenleri her gün yeni bir taleple karşınıza mı geliyorlar?

Tüm çabanıza rağmen sürekli daha fazlasının sizden beklendiğini düşünüyor musunuz?

Sorduğum bu soruların bir ya da birkaçına “Evet” dediğinizi duyar gibiyim.

Mentorlük ve koçluk yaptığım yönetici ve girişimciler genelde bu beklentiler konusunda bana fikir danışıyorlar. İnsanların bitmeyen beklentilerinden yakınıyor, bunlara nasıl cevap verebileceklerini bulmaya çalışıyorlar. Hiç kuskusuz beklentilerin iyice arttığı bir dünyada yaşıyoruz. İş hayatında, özel yaşamda, aile içerisinde, arkadaş çevresinde birileri sürekli olarak bizden bir istekte bulunuyor. Biz de bu beklentileri yalnız kalmamak ve sevilmek ihtiyacı ile karşılamaya çalışıyoruz.

Günümüz toplumunda durum, kadınlar için daha da zor. Onlardan en başarılı yönetici, en iyi anne, en sevgi dolu eş, en iyi çalışan, en güzel olmaları bekleniyor. Üstelik tüm bunların hepsi aynı anda isteniyor. Bunları karşılayamadıklarında da acımasızca eleştiriliyorlar. Bu yüzden kaygı ve suçluluk duygusuyla bir oraya bir buraya koşarak, insanların beklentilerini karşılamaya çalışarak yaşamlarını tüketiyorlar.

BEKLENTİLER NASIL YÖNETİLİR?

Peki, insanların bitmek tükenmek bilmeyen beklentilerini daha iyi yönetebilmenin bir yolu var mı?

Dünyanın en başarılı girişimcilerinden biri olan milyarder iş insani Sara Blakely’ye bu soru soruluyor. Liderlik konusunda kendine özgü yöntemleriyle de tanınan Blakely şu yanıtı veriyor: “Kurumsal hayatta ve kendi işimde etrafımdaki insanların benden hep beklentileri oldu. Başarılı olmam, sürekli savaşmam, iyi bir yönetici ve anne olmam beklendi. Ben ise empati kurmaya, insanı anlamaya, insanların ihtiyaçlarını gidermeye ve değer katmaya odaklandım.”

Beklentileri en iyi şekilde yönetmenin yolu Blakely’nin söylediği gibi insan odaklı ve özgün liderlik yapmaktan geçer.

İnsanların ihtiyaçlarını anladığınız, onların kalplerine dokunduğunuz zaman insanların sizden beklentileri yerini takdir etmeye bırakacaktır.

Takdir edilmediğinizde de önemli olan kendi amacınızı ve vizyonunuzu bilmenizdir. “Ben kimim?” ve “Ne istiyorum?” sorularına verdiğiniz net bir yanıtınız varsa insanların beklentilerini karşılamaya çalışmak yerine özgün kalmayı yeğlersiniz.

Aklınızı “Başkası ne der, benden ne beklerler” düşüncesi ile meşgul etmezsiniz. Toplumun beklentilerinin ışığınızı azaltmasına izin vermezsiniz.

Farklı olmaktan, başkalarının kusur olarak gördükleri özeliklerinizi benimsemekten ve güçlü taraflarınıza odaklanmaktan mutlu olursunuz.

Başkalarının beklentilerini gerçekleştirmeye çalışmak yerine kendinizi gerçekleştirmenin huzurunu hissedersiniz.

Böylelikle yeni fikirlere, yeni bilgilere, yeni dünyalara açılmanın keyfini yaşarsınız.

Mevlâna’nın söylediği gibi:

“Her ne istiyorsan kendinde ara.
Senin içinde bir can var, o canı ara.
Eğer yürüyen dervişi arıyorsan,
Onu senden dışarıda değil
Kendi nefsinde ara.”

Var olmak; beklentileri karşılayarak yaşamak değil, kendinizi gerçekten benimseyip, özgün olup dünyaya ilham verebilmektir.