İstanbul’da köklü müzik festivallerinin üç mimarı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) üç önemli yazlık müzik festivallerinin programını aynı anda açıkladı. İstanbul’da üç organizasyonla 50’den fazla konser düzenleyen üç festival direktörü detayları Hafta’ya anlattı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İstanbul’da köklü müzik festivallerinin üç mimarı

Ece ULUSUM

Şehir festivallerinin her geçen gün azaldığı dönemde elimizde kalanlara iyi tutunmak, onları desteklemek ve yeni festival düzenleyeceklere cesaret vermek gerekiyor. Hem müzikseverlere hem de müzik sektörüne yıllardır cesaret veren yarım asrı deviren İstanbul Müzik Festivali, bu yıl 30’uncu yılını kutlayan İstanbul Caz Festivali ve İKSV’nin en genç festivali Gezgin Salon aynı anda programlarını duyurdu.

Ajandalarınıza not edin, 51. İstanbul Müzik Festivali 1-17 Haziran’da 30. İstanbul Caz Festivali 7-19 Temmuz’da ve Gezgin Festival 29-30 Temmuz’da gerçekleşecek. Kalabalık ve her müzikseverin kendine bir şeyler bulacağı programları onlar aynı anda duyurunca biz de üç festivalin direktörü ile aynı anda röportaj yaptık!

İSTANBUL CAZ FESTİVALİ DİREKTÖRÜ HARUN İZER

“Festivalimizin felsefesinde cazın yenilikçi, yaratıcı yaklaşımı hep olacak”

Bu yılın temasında ‘Caz Beraber’ var. Nedir verilmek istenen mesaj?

Festivallerin en önemli özelliği, insanları bir araya getirmesi. Son dönemde zor zamanlar geçirdik, geçiriyoruz. Böyle zamanlarda sanatla, bir araya gelmenin ayrı bir anlamı var. Sanat ve konserler, hem duyguları paylaşmanın, travmaları atlatmanın hem de umut inşa etmenin önemli yollarından biri. Dolayısıyla, bu dönemde festival ajansımızın önerdiği #CazBeraber sloganı bize uygun geldi.

Geçen yıl yerli pop ve rock müzik dünyasından isimlerin yer alması, festivalde caz türü dışında isim görmek istemeyenlerce eleştirilmişti. Bu yıl caz müzisyenlerin oranı daha fazla gibi. Eleştirilerin etkisi oldu mu?

Festival, 30 yıldır geniş yelpazeli bir program izliyor. Caz müzisyenlerinin yanı sıra popüler isimlerin ilk Türkiye konserleri veya özel projeleri genelde İstanbul Caz Festivali ile gelir. İstanbullu seyircilerimiz Bjork, Massive Attack gibi isimleri ilk kez festivalimizde izlemişti. Tabii ki koyu caz dinleyicilerinin eleştirilerini anlayışla karşılıyoruz ve bizim de bazen her şeyi aynı anda yapmaya imkanımız olmayabiliyor. Ancak caz sürekli yaşayan ve değişen bir müzik tarzı ve tabii ki festivalimizin temel felsefesinde cazın yenilikçi, yaratıcı yaklaşımı hep olacak.

Parkorman konserlerinizde Özel Platform bölümü için satış var. Bu, festivalcilere ne vaat ediyor?

Dünyada değişik örnekleri görülen bir uygulama, basit bir kategorizasyon. Bu kategoride alınan biletlerin fiyatları daha yüksek, bunun festivale önemli bir katkısı oluyor. Yani festivallerin sürdürülebilirliğine destek olmak anlamına da geliyor. Buna karşılık bu kategoride ücretsiz ufak bazı ikramlar ve tuvaletlere erişim kolaylığı gibi imkanlar mevcut. Bir de bu alana daha az seyirci alıyoruz. Kimi seyirci, etkinlikleri kalabalık izlemekten keyif alır, kimisi de daha fazla hareket serbestliği tercih eder, seyirciye bunu sağlamış oluyoruz.

Daha fazla parka yayılmak gibi bir hedef var mı?

Şehrin bütün parklarına yaymak istemez miyiz, tabii ki isteriz! Ama bu tabii biraz imkanlarla, bütçelerle bağlantılı... Ücretsiz etkinliklerimizin sayısını artırmaya ve festivali daha erişilebilir hale getirmeye çalışıyoruz. Bu vesileyle, ilgilenen belediyelerimizle görüşmek ve davet etmeleri halinde festivali farklı ilçelere de taşımak isteğinde olduğumuzu belirtmek isterim.

Genç Caz+’ya her yıl ilgi büyüyor. Projeye ilk günden bugüne müzik sektörüne sizce neler kazandırdı?

Festival 21 yıldır süren ve bugüne kadar caz alanında olduğu kadar farklı alanlarda müzik üretimine devam eden birçok önemli ismin müzik kariyerine ilk başladığı etkinlik. Son iki yıldır sevgili Ahmet Uluğ’un erken kaybettiğimiz kardeşi adına oluşturduğu Mehmet Uluğ Fonu desteği ile bir albüm de çıkarabilmekteyiz. Bu yıl albüm projemize İKSV’nin 50. yılı vesilesiyle oluşturulan Genç Sanatçı Fonu da önemli bir katkı sağlayacak.

İKSV’de diğer festival direktörleri arasında nasıl bir iletişim var?

Sıkça birbirimize bir şeyler paslıyoruz, soruyoruz, öneriyoruz, birbirimizden fikir ve ilhan almaya çalışıyoruz. Mesela İstanbul Film Festivali’ne güzel bir müzik filmi önerirsek onlar da bunu mutlaka dikkate alırlar, tam tersi biz de onlardan gelen müzisyen önerilerini mutlaka değerlendiriyoruz.

Festivalin 30’uncu yılı. Sizce en efsane 3 konseri hangisi olmuştur?

Ben bunu kendi açımdan yanıtlayayım, çünkü her türlü seçim tamamen öznel olacaktır. Keith Jarrett’ı ilk izlediğim konser, 1996 idi sanırım. Yakın zamanda kaybettiğimiz Ryuichi Sakamoto’nun 2000’de verdiği konser ve Grace Jones, 2010’da Harbiye Cemil Topuzlu’da izlemiştik.

Bu yıl müziksever olarak sizi heyecanlandıran konserler hangileri?

+1 Sunar: Gezgin Salon Festivali’nin programı çok güzel, bu yıl onların tarihi de bizden sonra olacağı için mutlaka her iki gününe de gideceğim. Bir de Zagreb’de Depeche Mode konserine gideceğim için biraz heyecanlıyım doğrusu!

İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ DİREKTÖRÜ EFRUZ ÇAKIRKAYA

“Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız bir etkinlik içeriği hazırladık”

Nasıl bir festival bizleri bekliyor?

Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız bir festival içeriği hazırladık. Festival programına, Cumhuriyetin en önemli toplumsal reformlarından biri olan eşitlik ilkesi ışığında Cumhuriyetin ilanı ile güçlenen Türk kadını imgesine odaklandığımız bir çerçeve çizdik. Ulu önder Atatürk’ün geleceğimizin teminatı olarak gördüğü gençler de festivalin ana kahramanları.

Bu yıl 18 mekanda konser gerçekleşecek. Mekanları belirlerken nasıl bir yol izlediniz?

Bu yaz kısa sürede çok işler başaracağız! 17 günde 18 farklı mekanda 25 konserlik kompakt bir festival programı hazırladık. Büyük orkestra konserleri için sahne, salon büyüklüğü ve iyi akustiği gözeterek Atatürk Kültür Merkezi’nde 5 konser sunacağız. Süreyya Operası, Cemal Reşit Rey Konser Salonu gibi sesin son derece homojen ve iyi duyulduğu salonlar yine festival mekanlarından. İstanbul öylesine hazineler barındıran bir şehir ki bize her yıl ilk kez kullanma imkanı bulduğumuz şahane sahneler sunuyor. Restorasyonu tamamlanan Mevlanakapı Kara Suları Ziyaretçi Merkezi, Yerebatan Sarnıcı, Balat’taki kiliseler, Özel Fener Rum Ortaokulu ve Lisesi gibi ilk kez konser düzenleyeceğimiz tarihi mekanlar…

Cumhuriyet’in 100’üncü yılına özel etkinlikler ve eser siparişleri de var.

İzleyicilerimizi, asırlar boyunca Anadolu topraklarında yaşamış birçok önemli kadın figürden ilhamla yazılan eser siparişleri; Cumhuriyetimizin ilk yıllarından geleneksel Türk müziği ve İstanbul tangosu besteleri; günümüz klasik müzik dünyasının yıldız solistleri, prestijli orkestralar ve disiplinlerarası projeler bekliyor. Borusan Holding sponsorluğunda gerçekleştireceğimiz festivalde 8 eser dünya prömiyeri, 4 eser ise Türkiye prömiyeri yapacak. Bu yılki eser siparişlerimizin başında Fazıl Say’ın projesi geliyor. Festivalin kadın odağına önemli bir gönderme yapacak.

Bu yıl bir de müzikal tiyatro var festivalde. Bu etkinliğin festivaldeki yeri sizce nedir?

Festivalde müzikseverlerin ilgisini çekeceğini düşündüğümüz klasik dışı işlere, jazzy konserlere ve multi-disipliner işlere de alan açmaya çalışıyoruz. Festivalin bu yılki bir diğer eser siparişi Binboğalar Efsanesi de içinde müziği, dansı, tiyatroyu ve video enstalasyonlarını barındıran çok disiplinli, heyecan verici bir prodüksiyon. Besteci Michael Ellison’ın önderliğinde hayat bulacak. Yaşar Kemal’e hayranlık duyan bir edebiyat tutkunu olarak benim de heyecanla beklediğim Binboğalar Efsanesi, 17 Haziran’da Süreyya Operası’nda matine ve suare şeklinde sergilenecek.

Festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü keman virtüözü Anne-Sophie Mutter’e verilecek. Ödülün kime takdim edileceğine dair süreç nasıl ilerliyor?

Yaşamını sanatına adayan, başarılarıyla ismini efsaneleştirmeyi başaran, kendi dönemi ve sonraki jenerasyonlar için parmakla gösterilecek kıymette katkılar sağlamış olması bizim için en önemli kriterler. Anne-Sophie Mutter; henüz 13 yaşındayken keşfedilmesiyle başlayan sıra dışı kariyerine sayısız konser, albüm ve ödül sığdırdı. Kurduğu Anne Sophie Mutter Vakfı ile yetenekli müzisyenlerin eğitimini ve dünya sahnelerindeki yerini destekliyor.

Bu yıl festival programında DJ kimliğinizle de sizi görüyoruz. Disko Klasik festivalin ilkleri arasında olacak sanıyorum. Nasıl bir sahne bizi bekliyor?

Birkaç yıl önce Salon İKSV’nin bir sezon açılış partisinde ilk DJ’lik deneyimimi yaşamıştım. Bu yaz festivalde ikinci kez DJ’lik şapkamı takıyorum.

Gençlerin kendisini özgür ve rahat hissedeceği bir konser formatı üzerinde çalışıyorduk. Bir konser salonunda en az 40 dakika kıpırdamadan oturarak müzik dinlemek genç jenerasyonlar için zorlayıcı olabiliyor. Elektronik altyapı ve ritim üzerine klasik müzik sazlarıyla çalınan, gençlerin dans ederek katıldığı bu yeni tür Dark Room Disco konserleri gençlere klasik müziği sevdirmemize yardımcı olacak. Hareketli bir repertuvarın seslendirileceği parti havasındaki konser, gecenin geç saatlerine kadar sürecek ve klasik müzikle pekâlâ dans edilebileceğini herkese gösterecek.

İKSV’de diğer festival direktörlerinin keşfettiklerini ilettiği bir WhatsApp grubu var mı?

Elbette, sanatseverlerin ilgisini çekebilecek her türlü yeni fikri herkes birbiriyle paylaşıyor. Tüm Vakıf çalışanlarının olduğu; kimi zaman acil durumların, kimi zaman sektörden haberlerin paylaşıldığı, haftada bir doğum günü kutlaması yapılan bir WhatsApp grubumuz var. Aynı amaç etrafında bir araya gelmiş, yaptığı işe büyük tutku duyan ve çok iyi anlaşan kalabalık bir ekibiz.

FESTİVALDE ÖNE ÇIKAN KONSERLER HANGİSİ?

51. İstanbul Müzik Festivali’nde her gün farklı mekanda bir etkinlik var, sıkı takip ve planlama gerektiriyor. Kaçırılmaması gereken konserler arasında 3 Haziran Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası & Barbara Hannigan, 8 Haziran Fazıl Say & Serenad Bağcan ‘Dünya Anne’, 12 Haziran Brooklyn Rider & Avi Avital, 13 Haziran Anne-Sophie Mutter & Mutter’s Virtuosi, 16 Haziran Disko Klasik var. 30. İstanbul Caz Festivali’nde aynı günde farklı müzikal deneyimler yaşatacak renkli etkinlikler arasında; 8 Temmuz Kovacs // Riff Cohen & Okay Temiz ‘The Ritual’ 9 Temmuz Morcheeba // Alfa Mist, 12 Temmuz The Lumineers // Adamlar, 17 Temmuz Fatoumata Diawara yer alıyor. İki güne yayılan Gezgin Salon’da yeni isimler duyurulacağının müjdesini aldık ancak şu ana kadar listede parıldayan isimler arasında Jon Hopkins, L’Imperatrice, Satori, Agar Agar, Warhaus gibi birçok isim var.

SALON İKSV DİREKTÖRÜ DENİZ KUZUOĞLU

“İyi ve yeni müzik keşfetmek ve keşfettirmek bizim ana amacımız”

Salon’un ‘gezgin’ olma fikri ilk nasıl çıktı?

Gezgin Salon, Salon’un tanıttığı ve seyirci hacminin büyümesi ile daha büyük sahnelere ihtiyaç duyan isimleri şehrin çeşitli mekanlarında gezdirmek fikri ile çıktı. Ama aklımda festivale dönüştürme fikri vardı. Önceki senelerde şehir festivallerinin hem ekonomik hem de toplumsal sıkıntılar sebebiyle yok denecek kadar azalması da bunu bir görev olarak görmemize sebep oldu. Salon’un da Gezgin Salon’un da destekçisi olan +1 ile konuştuğumuzda aynı heyecanda olduğumuzu gördük ve çalışmalara başladık.

Salon, yurt dışından da yeni müzisyenler keşfetmek demek. Nasıl bir programlama ekibi var? Keşif süreçleri nasıl ilerliyor?

Salon, aslında sadece mekana ve festivale çalışan ekibi saydığımızda ofiste üç kişilik dev bir kadro! Program ve genel yönetim bana, mekan ve prodüksiyon yönetimi Ufuk Şakar’a, sanatçı ağırlamamız ise Başak Su Gümrükçü’ye ait. Planlamadan duyuru ve etkinlik aşamasına geçtiğimizde ise pazarlama, iletişim ve satış ekipleri ile kurumsal ekiplerimize, sahne ve teknik de Salon prodüksiyon ekibine emanet. Onlarsız hayallerimiz sadece kâğıt üzerinde kalır.

Programlamayı yapma sürecini özetlemek gerekirse uzun yıllardır süren yurt dışı/ içi ajans ve plak şirketi bağlantıları, hem büyük hem de yeni isimlerin tanıtıldığı showcase festivallerine katılım, daimi takip işimin esasları. Takipten kastım, benim sosyal medya takibim bile buna göredir. Son 15 senedir uyanık kaldığım her an araştırma halindeyim. Programlaya bir diğer en büyük katkı ise seyircimizden. Bize ilettikleri her ‘Peçeteye İstek’i, direkt ya da yaptıkları yorumları takip ediyorum. Salon İKSV’nin yaşayan bir mekan olmasının, var olmasının sebebi onlar, haliyle kulağım her zaman bir de onlarda.

Salon denince akla gelen, mekanla bütünleşen Jakuzi, Palmiyeler gibi isimler var. Sosyal medyada da benzer yorumlarla karşılaştım. Kimi müzisyen ve grupların daha sık bu sahnelerde yer almasına dair yapılan yorumlara ne dersiniz?

Bahsettiğin isimler ve yerli, yabancı nicelerinin İstanbul seyircisi ile ilk iletişim kurduğu mekandır Salon İKSV. Bazı isimlerin bizimle çokça anılır olmasını ise mutluluk verici buluyorum. Jakuzi, Palmiyeler, Islandman, Barış Demirel geçen sene bu sebeple ilk festivalimizde bizimle olsun istediğimiz isimlerdi. Yolu Salon’dan geçmiş isimlere festivalimizde de yer vermeye devam edeceğiz. Keşke 16 milyonluk şehrimizde yerli isimlerin sahne alabileceği daha çok mekan ve festival olsa. Müzik sektörünün üretiminin artabilmesi için bu esas bir gereklilik.

Hem uluslararası hem de İstanbul için çok kıymetli bir mekanın ve bir festivalin direktörü olmak demek ne demek? Bu nasıl bir sorumluluk?

Çok büyük bir sorumluluk, insanın kendine daimi yeni hedefler koymasını, güncel kalmasını, hep ivmeyi yukarda tutmaya çalışmasını gerektiriyor. Hep en son yaptığınız iş kadar başarılısınız çünkü. Ama bir taraftan da çok şanslı olduğumu biliyorum. Asla yalnız olmadığım ve benimle aynı heyecana ve müzik aşkına sahip insanlarla çalışmak kolay kolay bulunamayacak bir şans ve değer.