Artan riskler ortamında TCMB kararı
Bu hafta merkez bankaları haftası.
Salı günü Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) faiz kararı vardı ve BoJ beklendiği gibi faizi değiştirmedi. Japonya Merkez Bankası, haziran toplantısında temel kısa vadeli faiz oranını yüzde 0,5'te sabit tutarak 2008'den bu yana en yüksek seviyeyi korumuş oldu. Karar oybirliği ile alındı. BoJ; artan jeopolitik riskler ve ABD’nin gümrük tarifelerine yönelik politikasındaki belirsizlik ortamında temkinli durmayı tercih etti. Japonya ve Amerika gümrük tarifeleri konusunda bir ilerleme kaydedemedi.
Hep söylüyorum. Gümrük tarifeleri konusunda sadece Amerika tarafını dinlememek lazım. Çünkü onların tarafından bakınca sanki tüm sorunlar çözüme kavuşmuş ve bir anlaşma sağlanmış gibi sunuluyor. Oysa diğer tarafları da dinleyince gerçeğin hiç de anlatılan gibi olmadığı anlaşılıyor.
Çarşamba günü ise Amerika Merkez Bankası (Fed) kararı geldi. Fed’den faize ilişkin bir hamle beklemiyorduk ancak Haziran ayı toplantısında yılın ikinci projeksiyonlarını göreceğimiz için önemli bir toplantıydı. Bir de tabii soru cevap kısmı ve Başkan Powell’ın cevapları hep ilgi çeker.
Fed’in mart projeksiyonunda 2025 yılı için yüzde 1,7 olan büyüme beklentisi haziranda yüzde 1,4 düşürülmüş. 2026 için büyüme beklentisi de yüzde 1,8’den yüzde 1,4’e çekilmiş durumda.
Mart projeksiyonunda yüzde 2,7 olan enflasyon beklentisi haziranda yüzde 3’e çekilirken, 2026 yılı için yüzde 2,2 olan beklenti yüzde 2,4’e çekilmiş.
Fed; Ekonomik görünümle ilgili belirsizliğin azaldığını ancak yüksek kalmaya devam ettiğini söylüyor. Fed beklendiği gibi Eylül ayında faiz indirecek gibi duruyor. 18.Haziran.2025 tarihli toplantı metni bu faiz indirimine hazırlandığı izlenimini uyandırdı bende.
Fed’in bu yıl için faiz indirim beklentisinde bir değişiklik yok ancak önümüzdeki yıl (2026) için faiz indirimi beklentisi 2’den 1’e inmiş durumda.
İçeride ise dün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararını ve Para Politikası Kurulu metnini karşıladık.
Bizde milat 19 Mart 2025
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından bu yana ekonomik türbülansı aşmak adına TCMB bir dizi önlem aldı. Yıllar sonra ara toplantı yapmak zorunda kaldı Merkez Bankamız.
06 Mart 2025 tarihli toplantıda yüzde 45’ten yüzde 42,5’e düşürdüğü politika faizini 20 Mart 2025 toplantısı ile yüzde 42,5’te aynı seviyede tutarken, borç verme faiz oranını (koridorun üst bandı) yüzde 46’a çekti ve fonlamayı koridorun üst bandından yapmaya başladı. Sonra planlı toplantı olan 17.Nisan.2025 toplantısında ise haftalık repo faizini (politika faizini) yüzde 46’a çekerken, koridorun üst bandını da yüzde 49 olarak belirledi. Fonlamayı uzun zaman bu seviyeden gerçekleştirdi.
17 Mart 2025 tarihinde TCMB için nisan toplantısında faiz indirimi yapar ve faizi yüzde 40’a çeker derken nisan toplantısında kendimizi yüzde 49’da bulduk. Aslında bu noktadan baktığınızda Merkez Bankası 900 baz puan faiz artırmış oldu.
Tabii bunu keyfinden yapmadı Merkez Bankası. Bu oranda bir faiz artışını izin almadan yapabilecek bir ortam da yok ülkede maalesef.
Referansımız hep Merkez Bankası eski Başkanı Naci Ağbal.
Hatırlayalım lütfen; Dönemin Merkez Bankası Başkanı, 5 ayını doldurmadan yine bir 20 Mart günü (20 Mart 2021), 18 Mart 2021 tarihindeki TCMB faiz kararı toplantısında (PPK toplantısı) politika faizini yüzde 17’den yüzde 19’a yükselttiği için görevden alınmıştı.
Yüzde 19’a yükseltilen politika faizine şimdi Türkiye’nin bir daha ne zaman yakınsayacağı meçhul. Bugünün hüngür hüngür ağlayan ve sürekli Merkez Bankası’nı ve uygulanan ekonomi programını eleştiren bir kesim iş dünyası temsilcisinin o gün bu görevden alınmaya zemin hazırladığını herkes unutsa da bizler unutmadık.
İş dünyasının bazı temsilcileri için Merkez Bankası’nı ve ekonomi yönetimini eleştirmek kolay ve risksiz. Üstelik de konforlu. O nedenle sıklıkla hedefe konulmaları normal.
Merkez Bankası’nın da ‘süreç yönetimi’nde çok başarılı olduğunu söylemek bence mümkün değil.
19 Mart 2025 sabahı kura müdahalede geç kalınması, para politikasının sadece kuru belirli seviyede tutmaya dayanması, yıl sonu enflasyonu için kontrol edemeyeceği unsurlar olan enerji ve gıda fiyatlarını çok hafife alması, senaryosunu hep aşırı olumlu tarafta oluşturması, modellemelerinde TUİK enflasyonunu esas alması, yılda 8 toplantı romantizmine düşmüş olmaları vs. aklıma ilk gelenler.
Sebepleri görmeden sonuçları tartışıyoruz
Ancak bunların hiç birisi sebep değil. Merkez Bankası, ülkenin öngürülemez ortamında, rasyonalitenin sadece kendisinden beklendiği, kamunun harcama politikasından asla ödün vermediği bir süreçte, tek başına enflasyonla mücadele etmeye çalışıyor.
Özetle ülkede tüm yaşanan ve bize yaşattırılanlar sebep, Merkez Bankası’nın mücadelesi ise sonuç. Bizler ise sebepleri görmezden gelip sonuçları tartışıyoruz.
Enflasyona ilişkin tüm öngörüler Merkez Bankasının tahmin ettiği gibi gitseydi bile (22.Mayıs.2025 tarihli Enflasyon Raporu- Petrol Fiyatı Öngörüsü- 2025: 65,8 / 2026: 60,6) yıl sonu enflasyonun yüzde 30-35 aralığında olması bekleniyordu.
Para Politikası Kurulu, politika faizini yüzde 46’da sabit tutmaya karar verdi. Koridor olarak bildiğimiz, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 49’da gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 44,5’te sabit tuttu. Yani burada da bir değişikliğe gitmedi.
PPK metninin bence en önemli kısmı; ‘Jeopolitik gelişmelerin ve küresel ticarette artan korumacılığın dezenflasyon sürecine olası etkileri yakından takip edilmektedir. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir.’ ile ifade edilen kısım.
Merkez Bankası’nın reel getiri vermekten vazgeçmeyeceğini düşündüğümüzde yıl sonunda politika faizinin gelmesi beklenen nokta yüzde 35 gibi gözüküyor. Yüzde 46 oranından 11 puan aşağıda bir beklenti. Bundan sonra 4 toplantı kaldı. Her şey yolunda giderse her toplantı başına yaklaşık 250 baz puanlık bir indirim demek bu.
Temmuz da 350 baz puanlık bir indirim ile başlayabilirler.
İlk indirimin kredi faizlerine yansıması 3 ila 6 ay arasında olacaktır.
Değerli ekonomim.com okurları,
ekonomim.com ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da ekonomim.com sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar ekonomim.com yorum alanında paylaşılamaz.
ekonomim.com yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, ekonomim.com bu sorumluluğu üstlenmez.
ekonomim.com'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.