Biz, toprakla barışabilecek son nesiliz!

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Bu yılki 5 Hazran Dünya Çevre Günü kampanyası “Toprağımız. Geleceğimiz” sloganı altında araz restorasyonu, çölleşme ve kuraklığa dayanıklılık konularına odaklanıyor. Çünkü toprak bizim geleceğimiz.

“Bu yılki Dünya Çevre Günü’nün teması ‘arazi restorasyonu’, çölleşme ve kuraklığa karşı dayanıklılık’. İnsanlık toprağa bağlıdır. Ancak dünyanın dört bir yanında kirlilik, iklim kaosu ve biyolojik çeşitliliğin yok edilmesinden oluşan zehirli bir kokteyl, sağlıklı toprakları çöllere ve gelişen ekosistemleri ölü bölgelere dönüştürüyor. Ormanları ve otlakları yok ediyor ve toprağın ekosistemleri, tarımı ve toplulukları destekleme gücünü azaltıyor.

Bu da mahsullerin azalması, su kaynaklarının yok olması, ekonomilerin zayıflaması ve toplumların tehlikeye girmesi anlamına geliyor, en çok da en yoksullar etkileniyor. Sürdürülebilir kalkınma zarar görüyor. Ve ölümcül bir döngünün içine hapsolmuş durumdayız. Arazi kullanımı gezegenimizi ısıtan karbondioksit emisyonlarının yüzde on birinden sorumlu. Artık kurtulmanın zamanı geldi.

Ülkeler, bozulmuş ekosistemleri ve arazileri eski haline getirme taahhütlerini ve Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi'nin tamamını yerine getirmelidir. Yeni ulusal iklim eylem planlarını, 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı nasıl durduracaklarını ve tersine çevireceklerini ortaya koymak için kullanmalıdırlar. Ve gelişmekte olan ülkeleri; şiddetli hava koşullarına uyum sağlamaları, doğayı korumaları ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemeleri için finansmanı büyük ölçüde artırmalıyız. Eylemsizlik çok maliyetli. Ancak hızlı ve etkili eylem ekonomik açıdan da mantıklıdır. Ekosistem restorasyonuna yatırılan her bir dolar, otuz dolara kadar ekonomik fayda sağlamaktadır. Biz Nesil Restorasyon’uz. Birlikte, toprak ve insanlık için sürdürülebilir bir gelecek inşa edelim.”

Bu sözler Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’e ait.

Evet; Guterres’in dediği gibi, zamanı geri çeviremeyiz ama ormanları büyütebilir, su kaynaklarını canlandırabilir ve toprağı geri getirebiliriz. Toprakla barışabilecek nesil biziz.

Gezegendeki arazilerin yüzde 40’ı bozulmuş durumda

Bu yılki 5 Haziran Dünya Çevre Günü kampanyası “Toprağımız. Geleceğimiz” sloganı altında arazi restorasyonu, çölleşme ve kuraklığa dayanıklılık konularına odaklanıyor.

BM Çevre Programı (UNEP) ve Suudi Arabistan tarafından yapılan açıklamaya göre Suudi Arabistan Krallığı 2024 Dünya Çevre Günü’ne arazi restorasyonu, çölleşme ve kuraklığa karşı dayanıklılık konularına odaklanarak ev sahipliği yapıyor.

BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’ne göre, gezegendeki arazilerin yüzde 40’ı bozulmuş durumda ve bu durum dünya nüfusunun yarı- sını doğrudan etkiliyor. Küresel GSYH'nin ise yaklaşık yarısını (44 trilyon dolar) tehdit ediyor.

Kuraklıkların sayısı ve süresi 2000 yılından bu yana yüzde 29 arttı. Acil önlem alınmazsa, kuraklıklar 2050 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasını etkileyebilir.

Arazi restorasyonu, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmak için kritik öneme sahip olan ve tüm dünyada ekosistemlerin korunması ve canlandırılmasına yönelik bir çağrı olan BM Ekosistem Restorasyonu On Yılının (2021-2030) önemli bir ayağını oluşturuyor.

2024 yılı aynı zamanda, BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesinin 30. Yıldönümü. Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) Taraflar Konferansı’nın (COP 16) on altıncı oturumu 2-13 Aralık 2024 tarihleri arasında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da gerçekleştirilecek.

Türkiye kuraklaşıyor

Sıcaklıkların artmasının ve mevsimlerin gerektiği gibi yaşanmamasının sonuçlarının, tarımdan canlı varlıkların hayatına, susuzluktan turizm faaliyetlerinin aksamasına kadar geniş bir etkisi var.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün (MGM) normalin yüzdesi metoduna göre oluşturduğu, 2024 Şubat ayı meteorolojik kuraklık durumu haritası da Türkiye’deki kuraklık boyutunun endişe verici olduğunu ortaya koyuyor.

Oluşturulan haritaya bakıldığında izlemeye başlanması gereken hafif kurak alanların en düşük seviyede kaldığı, orta şiddette hafif kurak alanların bunu izlediği, orta şiddette kurak alanların üçüncü sırada olduğu ve şiddetli kurak alanların boyutunun arttığı gözler önüne seriliyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, kuraklığı “Yağışların, kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu, arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine ve hidrolojik dengenin bozulmasına sebep olan doğal olay” olarak tanımlıyor.

Her yıl değişik bir tema ile kutlanan Türkiye Çevre Haftası 2024 yılında “Hepimizin bir Dünyası var” temasıyla kutlanıyor.

Dünyada her yıl ortalama 10 milyon hektar orman alanı yok oluyor

Ormanların; erozyonu önleme, su üretimi, iklimi düzenleme ve havayı temizleme gibi birçok ekosistem hizmeti sunduğunu belirten TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Ormanlar aynı zamanda; iklim krizinin etkilerinin azaltılmasında, biyolojik çeşitlilik ve su varlıklarının korunmasında kritik bir öneme sahip. Ancak ormansızlaşma nedeniyle dünyada her yıl ortalama 10 milyon hektar orman alanı kaybediliyor ve orman yangınları sebebiyle yaklaşık 70 milyon hektar alan olumsuz etkileniyor.

Karasal biyolojik çeşitliliğin yüzde 80’ine ev sahipliği yapan ormanlar
ayrıca erişilebilir suyun da yüzde 70’ini sağlıyor. Ormansızlaşmayı azaltmak
ve ormanların tahribatlarını önlemek için yeni yaklaşımlara ve teknolojilere ihtiyaç var. Drone (hava çekimi), uydu teknolojisi, uzaktan algılama ve yapay zekâ uygulamaları gibi yeniliklerin yanında orman yangınlarına karşı kullanılabilecek erken uyarı sistemleri; ormanları koruma, izleme ve sürdürülebilir orman yönetimi konularında önemli bir role sahip” diyor.

Çevresel olayların yıllık maliyeti 2050’de 38 trilyon dolar olabilir

Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü’ndeki (PIK) bilim insanları, son 40 yılda dünya çapında bin 600’den fazla bölgeden elde edilen ampirik verilere dayanarak, değişen iklim koşullarının ekonomik büyüme üzerindeki gelecekteki etkilerini ve bunların kalıcılığını değerlendirdi. Araştırmaya göre, CO2 emisyonları bugünden itibaren büyük ölçüde azaltılsa bile, dünya ekonomisi iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar yüzde 19’luk bir
gelir kaybına uğrayacak. Bu zararlar, küresel ısınmayı iki derece ile sınırlamak için gereken azaltım maliyetlerinden altı kat daha büyük. Genel olarak, küresel yıllık zararın 2050 yılında 19-59 trilyon dolar aralığında olmak üzere ortalama 38 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Bu zararlar temel olarak artan sıcaklıkların yanı sıra, yağış ve sıcaklık değişkenliğindeki farklılıklardan kaynaklanıyor. Fırtınalar veya orman yangınları gibi diğer aşırı hava koşullarının hesaba katılması bu rakamları daha da yükseltebiliyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar