Demokrasi ve sosyal adalet için kadının hayata etkin katılımı şart

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

“Kadınların bugününü ve geleceğini olumsuz olarak etkileyen kadınlık normları nasıl kurulagelmiştir?”

“Bu normlara karşı kadınlar ne tür yaşam becerileri geliştirir ve hangi yöntemlerle varlıklarını sürdürürler?”

“Kadınların baskı altında olmadan verimli ve doyumlu bir hayat sürdürebilmesi için neler yapılabilir?”

Bu sorular; Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM), Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte 4-5 Kasım tarihleri arasında düzenleyeceği 5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde masaya yatırılacak.

2014 yılından bu yana düzenlenen Kadın ve Adalet zirveleri, kadının giderek artan ve çeşitli alanlarda maruz kaldığı cinsiyete dayalı ayrımcılık konusunu bütüncül bir bakış açısı ile ele almayı amaçlıyor. Zirvenin bu yılki teması ‘’Kültürel Kodlar ve Kadın’’ olarak belirlendi.

“Varoluşta eşitlik, sorumlulukta adalet’ ilkesini benimseyen KADEM, kadın hakları ve aileyi ilgilendiren meselelerde, uygulanabilir ve kalıcı çözümler üreterek, adalet merkezli bir söylem oluşturmak için çalışmalar yapıyor. Toplumsal hayatın her alanında kadının temsilini güçlendirmeyi hedefliyor. Derneğin çalıştığı temel odak noktalar; akademik literatüre kendi özgün söylemiyle katkı vermek, hak savunuculuğu, sivil aktivizm, şiddetin her türüyle mücadele, kadınların fırsat eşitliğine ulaşması olarak ön plana çıkıyor.

KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’dan KADEM’in çalışmalarını ve zirvenin içeriğini dinledik. Buluşmada, öne çıkan başlıklar şöyle:

Kadınlık algıları nasıl oluşur?

“Beşinci Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’ni ‘Kültürel Kodlar ve Kadın’ başlığı altında gerçekleştiriyoruz. Dünya üzerinde birçok kültür, kabul gören ve görmeyen kadınlık algıları üretmiş ve üretmekte. Bu algılardan da bir dizi değer yargısı, davranış kuralları ve beklentiler doğar. Bu yılki zirvemizin ana temasını ‘Kültürel Kodlar ve Kadın’ olarak belirlerken, bazı temel soruları tartışmaya açmak istedik. Kadınlık algıları nasıl oluşur ve hangi amaca hizmet ederler? Farklı coğrafyaların benzer kadınlık tanımları ya da aynı coğrafyanın farklı kadınlık idealleri birbiriyle nasıl bir etkileşim içindedir? Kadın hareketleri bu sorunlara ne kadar çözüm sağlayabildi? Meselenin bir başka boyutu da, kültürlerin kendi kimliklerini zaman zaman ‘öteki’ kadın algıları üzerinden kurma durumu. Ait olduğu kültürün mağduru olarak sunulan kadın imgesinin hangi gerçeği yansıttığını etraflıca konuşmak gerekiyor. Yine bunun tersi durumlarda, yabancı kültürün işgaline karşı kendi kültürünün emanetçisi olarak idealleştirilen yerel kadını görüyoruz. Bu durumda da ‘kadınlık kimliği üzerinden gerçekleşen medeniyet savaşlarında hangi kadınlar ve hayatlar dışarıda kalıyor’ sorusunu sormak gerekiyor.”

Kadınların girişimcilik yeteneklerini destekliyoruz

“Kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasi hayata etkin katılımı artık demokratik haklar ve sosyal adaletin bir gereği. Bu gereğin yansıması olarak kadınların fırsat eşitliğine dayalı eğitim olanaklarına ulaşması, ekonomik anlamda güçlenmeleri, devlet mekanizmalarında yer almaları hem onların toplumsal statüsünün yükselmesine hem de ailenin ve toplumunun kalkınmasına katkı sunar. Kadınların çalışma hayatının her kademesinde var olması ve temsiliyetinin artması adına çeşitli projeleri hayata geçiyoruz. Bu alanda önemli işbirlikleri yapıyoruz. 52 farklı şehirde bulunan il temsilciliklerimiz aracılığıyla Girişimcilik ve Kooperatifçilik faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Kadınların mesleki gelişimine yönelik kurslar ve eğitimler düzenliyoruz. Devlet korumasındaki genç kızların çalışma hayatına güvenle katılabilmelerini sağlamak adına Geleceğe İş Başı projemizi, yine kadınların girişimcilik yeteneklerini teşebbüse dönüştürmelerine imkân sağlayan İnovasyonda Kadın projemizi yürütüyoruz.”

“Toplumsal Cinsiyet Adaleti”

“Kadının aile ve toplumsal hayattaki konumunu, rollerini ve haklarını belirlemede kültür belirleyici unsur. Dünya üzerinde birçok kültür, kabul gören ve görmeyen kadınlık algıları üretiyor. Bu algılardan doğan değer yargıları, davranış kuralları ve beklentiler kadın hakları ihlalinde etkili olabiliyor. Ve ne yazık ki toplumsal cinsiyet kodları çoğu zaman kadından yana bir seyir izlemiyor. Kültürel kodlar ve inanışlar, kadın erkek arasındaki fırsat eşitliği ilkesini bozabiliyor. Bu noktada karşımıza çıkan ‘Toplumsal Cinsiyet’ kavramıyla sosyalleşme sürecinde her kültürün kadın ve erkeğe yüklediği rol ve sorumlulukları ifade ediyoruz. Literatürde ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ şeklinde yer alan bu kavramı ‘Toplumsal Cinsiyet Adaleti’ şeklinde yeniden tanımlıyoruz. Toplumsal cinsiyet adaletiyle hayata bütünlüklü bakan, bireysel alanın farklılığının toplumsal alan adına da zenginlik getirecek özgünlükler barındırdığına inanan bir toplumsal zemin mümkün.”

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar