Depremin Türkiye ekonomisine maliyeti

Hasan ARDIÇ
Hasan ARDIÇ Dünyada Ekonomi

Soruya anında cevap verebilmeyi isterdim. Ama bu, özellikle bizim gibi ekonomilerde zor, hattâ olanak dışı. Herşey kuruşuna kadar kayıtlı değil, belirli bir kayıt düzeni en azından sürekliliği olan, mevcut değil, yüksek enflasyon altında, maliyetler çok değişken, bu konuda önceden hazırlanmış bir devlet politikası da yok. Durum böyle olunca da hesaplama yapmak oldukça zor. İş “Olsa olsa” “Kabaca tahmin..” gibi kendini koruyan ifadelerle yapılıyor.

 Deprem gibi bir afetin, ki bu ölçüde büyük bir afetin, yüklediği maliyetler, sadece mağduriyete konu faturaların alt alta sıralanması ile değil, yakın ve orta vadedeki kayıpların da alternatif maliyet olarak hesaplara dahil edilmesini gerektirmektedir. 

6 Şubat 2023 Depreminin Türkiye Ekonomisine Maliyeti

Önce bir durum saptaması yapalım. 

Deprem gününde geçim şartlarına ilişkin resmi sayılar;

Yoksulluk sınırı (30/1) TL 29.875                                                                          

Asgari ücret                  TL  8.506

Açlık sınırı                   TL  8.865

Kaynak : TÜİK

 Hatırlayanlar olacaktır, THD (Tüketici Hakları Derneği) 2022 Ekim itibariyle tüketicilerin %56’sının açlık sınırı altında olduğunu söylemişti. Deprem(ler) bu koşullar altındayken oldu. Elbette siparişe göre deprem olamayacağı gibi, depremin olacağı zamanın da bilim insanları dahil, kimse tarafından asla tarih olarak verilemeyeceği nettir. Dönem öngörüleri yapılabilir olsa da net tarih verebilmek mümkün değil henüz.

Bu koşullar çerçevesinde hazırlıklı olmak bizim ve bize benzer gelişmişlikteki ülkeler için henüz erken bir fantazidir. 1999 yılından beri bu konu özellikle başta İstanbul için söyleniyor, yazılıp çiziliyor da alınan önlemler nedir. Yani İstanbul, önümüzdeki olası depreme hazırlıklı mıdır? 

Depremde yaşadığı şehri, iş olanaklarını, evini, ailesini yitiren depremzedelerin karşı karşıya kaldığı bedel ve bir o kadar da katlanacakları bedel bilinmemektedir. Yitirilen canların bedelini hiç bir matematik hesaplayamaz. Bu kayıp en üst düzeyde karşılaşılan kişisel ve ulussal kayıptır. Can kaybı telafisi olmayan, bir kayıptır.

Şimdi, aşağıdaki verileri hatırlayalım;

Yoksulluk sınırı TL    29875 (Türk-İş 30/1/2023 belirtti)

Asgari ücret    8 bin 506 TL. 

Açlık sınırı      8 bin 865 TL. 

Tüketici Hakları Derneği, Ekim 2022 itibarıyla tüketicilerin yüzde 56’sının açlık sınırı altında yaşadığını açıklamıştı.

İşte depremler bu ağır şartlarda meydana geldi.

  • Bu durumda depreme uğrayıp da canlarını kurtaran vatandaşlarımız;
  • Kaybettikleri yakınlarını tabii ki asla geri alamayacaklar,
  • Kendi vücutlarında olan yaralanmaların kısmen veya tamamen tedavi olduğunu varsayalım,
  • İş yerlerinin çalışmaya başlaması, kaybolan servetlerin tekrar oluşması ise şüphesiz zaman alacak.
  • Yıkılan tarihi eserleri geri kazanmak da olanaksız… 

Genel ekonomik maliyetler

Eldeki bilgilerin sürekli güncellenmesi, hesaplamayı zora soksa da en azından bir fikir verir. Zaten bu maliyetlerin de tam anlamıyla kuruş kuruş hesaplaması gibi iddiamız yok, bu şimdilik olanak dışı gibi… 

Bu nedenle deprem maliyetlerini iki ayrı kategoride hesaplamaya çalışalım. 

 1- Hasar gören tüm binaların yeniden inşası maliyeti,

 2- Kaybolan üretim kapasitesinin getireceği maliyet.

Bazı hususları varsayımlara, daha doğrusu bir dizi karşılaştırmalara göre yapmak zorunluluğu var. 17 Şubat itibarıyla yıkık ya da ağır hasar gördüğü tespit edilen yaklaşık 333 bin konut sayısını baz alırsak bu hanelerin salt yeniden inşası kabaca 20-25 milyar dolar civarında bir kaynak gerektirebilir. 

Depremde evleri hasar görmüş yaklaşık 1 milyon kişinin bir yıl barınma ve yaşama ihtiyacı için 3-5 milyar dolar, yeniden yapılacak konutlar için de asgari 20 milyar dolar olacak şekilde kısa vadeli acil ihtiyaçlar için yaklaşık 25-35 milyar dolarlık bir maliyet ön görebiliriz.

Karşılaştırmalı bir analiz yaparsak; 1999 depreminin maliyetini Türkiye için $ 5 milyar olarak Dünya Bankası uzmanlarınca hesaplandığı bilinmektedir. Bu değer, GSYH’nın da %2,5 karşılığıdır. 

Şöyle; 1999 depremi bölgesi sınaî üretimin %30’ unu karşılıyordu, muhtemel turizm gelirinin de %40 azaldığı saptandı. Turizm gelirlerinin GSYH’nin yaklaşık yüzde 5’ine karşılık geldiğini düşünürsek, benzer bir düşüşün yaşanması durumunda sadece turizmden kaleminden birkaç puanlık ek bir maliyet yüklenmek zorunda kalabiliriz.

Yukarıda telaffuz edilen rakama uzun vadede enkaz altında kalan servetler, yeniden inşası gereken havalimanları, liman ve yollar, eğer şehir merkezleri taşınacaksa gerekli altyapı harcamaları ve tabii ki kaybolan fırsat maliyetleri (opportunity cost) eklendiğinde fatura elbette ve hızla kabaracaktır.  

Depreme ait hasar tespiti henüz tamamlanmadığı ve yeniden inşa edilecek şehirlere dair bir yol haritası henüz açıklanmadığı için bu rakamların da değişme ihtimali oldukça yüksek. Bununla birlikte halihazırdaki rakamlar ve dışarıdan gelmesi beklenen yardımlar kısa dönemde bir döviz likidite krizi alarmını şimdilik vermiyor.

Tüm belirsizliklerin altını bir kez daha çizerek bugünkü rakamlar itibariyle asgari acil ihtiyaçlarımızın GSYH’nin yaklaşık yüzde 2-3'ü civarı olacağını, genele yayılan maliyetlerin de buna yakın olacağını söyleyebiliriz. Bu, en azından tahmin yoluyla yapmaya çalıştığımız hesaplamalar için net ve daha somut bir kriterdir. 1999 depremi sonrası turizm gelirleri yüzde 40 azalmıştı. Turizm gelirlerinin GSYH' nin yaklaşık yüzde 5'ine karşılık geldiğini söylemek mümkündür.

Karşılaştırma yaparsak, 1999 depremi sonrası Dünya Bankası, söz konusu depremin maliyetlerini yaklaşık 5 milyar dolar ve GSYH'nin yaklaşık yüzde 2,5'i olarak hesaplamıştı. 

Bu oranı bugünkü GSYH rakamlarına uyarlarsak kabaca 20+ milyar dolara yakın bir tutar elde ediyoruz. Öngörülen, saptanan bu sayıların sadece 1999 bütçesi için değil, bugün için bile son derece önemli büyüklükte olduğu görülmektedir.

Bu hesaplamada, ölenler için (~ 41.000 + kişi / şimdilik) yapılan harcamalar, yaralıların tedavi giderleri, evini-işini bırakıp başka kentlere göç edenlerin harcamaları, acil ihtiyaç duyulan giysi, ısınma ve beslenme giderleri vb hesaba katılmalıdır. AFAD vd., kuruluşların bağış kapsamında bedelsiz olarak verdikleri hariç tutularak yapılmış ek ama önemli giderleri içeren bir toplu harcamalar kümesidir.

Morgan & Stanley bu konuda biraz daha pesimist, ama biraz daha gerçekçi sayılarla düzenlediği raporunda; doğrudan konut hasarına ilişkin maliyetin $ 24 milyar, hattâ yukarıda M&S den bağımsız olarak bahsettiklerimizde dikkate alınırsa $ 38 milyar mertebesine çıkabilecektir. Bu durumda GSYİH nın %3,6 sı kadar olması beklenir. Dolaylı maliyetler payı GSYİH nın %0.5 öngörüsü ile hesaplanması doğru olacaktır.

Bu durumda enflasyonda artışın kaçınılmaz olduğu açıktır. 23 Şubat 2023 Perşembe günü saat 14:00’te PPK tarafından açıklanacak yılın II. Toplantısında TCMB politika faiz oranının %9 dan %8 e indirilmesi beklenmektedir.

Özet olarak;

6 Şubat 2023 depreminin manevî kaybı şimdilik yaklaşık 41.000 fazlası can kaybı olarak tarihe geçecektir. Can kayıplarının artarak bu sayının 2-3 katına çıkacağı öngörülmekte ve tabii bundan büyük endişe duyulmaktadır. Telafisi olmayan bir kayıptır. Tarihi eser ve yapıların yok olması da telafisi olmayan diğer bir manevî kayıptır.

6 Şubat 2023 depreminin maddî kaybı yaklaşık $ 38 milyar öngörülmektedir ki son derece önemli bir maddi kayıptır.

Sn. Prof. Dr. Selva Demiralp ve Sn Dr. Mahfi Eğilmez makale ve tablolarından yararlandım. 

Kendilerine teşekkür ederim.  HRA.,

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muhalefet 13 Kasım 2023
Ortadaki Doğu 23 Ekim 2023
Ekonomide 29 Ekim 18 Ekim 2023
… Bundan sonra ? 28 Ağustos 2023
KKM, gelişmeler 25 Ağustos 2023