Döviz kurları ihracat için önemli mi?

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Son günlerin en sıcak tartışma konularından birisi 2024 yılı sonu enflasyonu ve döviz kurunun seviyesi üzerine diyebiliriz. Enflasyonda %30’dan %50’ye kadar tahminler havada uçuşuyor. Bu kadar yüksek sapmanın olması belirsizliğin de yüksek olduğunu gösteriyor. Döviz kurlarına ilişkin ise, örneğin dolar kuru için 25-30 TL bandından 40-45 bandına kadar farklı tahminler bulunuyor. Özellikle yukarıdaki tahminler konusunda daha uç örnekleri de bulmak mümkün.

En çok ticaret yaptığımız 23 ülke parası ve enflasyonundan hesapladığımız reel kur endeksine baktığımızda, Türk Lirası’nın tarihi düşük, yani değersiz noktalarda seyrettiğini görüyoruz. Neredeyse son 10-12 yıldır değer kaybeden ve diplere gelmiş bir TL manzarası var karşımızda. Diğer taraftan sanayi ve ihracatta durgunluk sinyalleri artarken, farklı sektör temsilcilerinden yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle rekabette zorlanma ve TL’nin en az enflasyon kadar değer kaybetmesi gerektiğine dair yorumlar alıyoruz.

Dış talebin önemli olması, döviz kurlarını önemsiz kılmıyor

Öncelikle şu noktayı belirtelim, yapılan birçok akademik çalışma, ülkemiz ihracatının en önemli belirleyeninin ihracat pazarlarımızın büyüme oranı olduğunu ortaya koyuyor. Burada bir şüphe yok. Fakat bu gerçek, ihracatı etkileyen diğer faktörlerin önemsiz olduğu anlamına da gelmiyor. Bu konu sadece Türkiye’de tartışılan bir konu değil. Yeni de değil. Yıllardır konuşulan, tartışılan bir konu (The International Economy, Winter 2016). Bu tartışmalara baktığımızda, ağırlıklı görüşün döviz kurlarının ihracat üzerinde etkide bulunan önemli bir faktör olduğu yönünde olduğunu görüyoruz. Münferit olarak farklı ülkeler için yapılan çalışmalara baktığımızda da, döviz kurlarının ihracatı etkileyen önemli bir faktör olduğu ortaya çıkıyor. Güney Afrika Çin Hindistan, Endonezya gibi birçok ülke için yapılan çalışma döviz kurlarının ihracatı belirlemede önemli bir faktör olduğunu tespit ediyor. Nijerya gibi ağırlıklı enerji ihraç eden bazı ülke örneklerinde döviz kurlarının etkisi daha sınırlı bulunuyor.

Akademik çalışmalar döviz kuru da önemli diyor

Türkiye ile ilgili de yapılan birçok çalışma var. Merkez Bankası’nın araştırma raporlarında son 6-7 yılda yapılmış üç çalışmaya baktığımızda da döviz kurunun önemli bir faktör olduğunu görüyoruz. Merkez Bankası’nın üç çalışması da, diğer akademik yayınlarda olduğu gibi Türkiye’nin ihracatında dış pazarların büyümesinin en önemli faktör olduğunu ortaya koyuyor. Ekim 2023 tarihinde TCMB Araştırma biriminden Demirhan Demir, Selçuk Gül ve Abdullah Kazdal tarafından hazırlanan çalışma tebliği “Üretimin ithal girdi içeriği ve ihracatın reel kur esnekliği; Türkiye örneği” adını taşıyor. Bu çalışma da ihracatın belirleyenlerinden dış pazarların büyüme oranını en önemli unsur olarak tespit etmekle birlikte, döviz kuru hareketlerinin ihracat hacmi üzerindeki etkisinin nispeten sınırlı da olsa var olduğunu söylüyor. Burada sektörel farklara da dikkat çekilerek bazı sektörlerin döviz kurlarına bağımlılığının daha fazla olduğunu da tespit ediyor.

Benzer şekilde, Abdullah Kazdal ve Selçuk Gül ortak çalışması “Türkiye’de ihracat ve reel kur arasında zamana göre değişen ilişki: Sektörel düzeyde güncel bir inceleme” adını taşıyor. 2021 yılında yayınlanan bu TCMB çalışma tebliği, dış pazarların ihracatta asıl belirleyen olduğu vurgusunu yaptıktan sonra, reel kurun ihracat üzerindeki etkisinin yakın dönemde arttığını tespit ediyor. Çalışma 2005-2020 yılları arasını kapsıyor. Etkinin özellikle 2010-2020 arasında arttığını tespit eden çalışma, tekstil giyim, ayakkabı, kimya, makine ekipman gibi sektörlerde kur etkisinin daha güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Uzun dönem etkileri kısa dönem etkilerinden daha fazla bulunuyor.

Merkez Bankası’nın 2018 yılında yayınlanan çalışma tebliğlerinden bir diğeri, Selçuk Gül’ün araştırmasına dayanıyor. “Türkiye’de reel kur hareketlerinin ihracat üzerindeki asimetrik etkileri” adını taşıyor. Bu çalışma da dış pazar büyüklüğünün ihracatta ana faktör olduğundan hareketle kurun etkilerini analiz ediyor 2004-2016 döneminde aylık verilere dayanan çalışma 48 farklı ülkeye olan ihracatımız için analizlere dayanıyor. Kur-ihracat ilişkisinin her ülke ve bölgede aynı boyutta olmadığı, asimetrik olduğu, sektörel farklılıklar görüldüğü de izleniyor. Çalışmanın önemli sonuçlarından bir diğeri ise TL’nin değer kazancının ihracat üzerindeki olumsuzluğunun, uzun dönemde TL’nin değer kaybından elde edilen ihracat artışına göre çok daha fazla olduğunu gösteriyor.

İhracatın kalıcı belirleyenleri teknolojidir, inovasyondur, kalitedir

Çok sayıda çalışmanın olduğu bir alandan vermeye çalıştığımız örnekler, döviz kurlarının ihracat üzerinde önemli bir faktör olduğunu ülkemiz açısından da net bir şekilde ortaya koyuyor. Bir ülke döviz kurlarına dayanarak ihracatını kalıcı olarak arttıramaz. Bu nettir. Orta ve uzun vadede ihracatın ana belirleyenleri sattığınız ürünün kalitesi, teknolojisi, o ürüne olan talep esnekliği ve doğal olarak ihracat pazarlarınızın büyümesidir.

Bununla birlikte, son iki yıldır yaşadığımız enflasyon göreli fiyatları büyük oranda bozdu. Kur artışlarının enflasyonun altında kalması rekabet gücünde zorlanmalara yol açıyor ve birçok sektör temsilcisi tarafından dile getiriliyor. TCMB’nin iktisadi yönelim anketinde, 1700 kadar firmanın AB içerisindeki rekabet gücü ne durumda sorusuna verdiği yanıt, rekabet gücümüzün pandemi dönemine ve 1-2 yıl öncesine göre çok daha düşük olduğunu gösteriyor. AB dışındaki bölgelerde de benzer bir tablo var. Yani sadece sektör temsilcileri değil 1700 firma ve tüm sektörleri içeren bir anketin sonucu da rekabette bir sıkıntı olduğuna işaret ediyor.

Kısa vadede fabrika ayarlarına dönmemiz gerekiyor

Hissedilen enflasyonun farklı olduğunu konuştuğumuz bir süreçteyiz Üretici fiyat endeksinde de farklı sektörlerin, kullandığı girdilere göre farklı ve resmi rakamlardan muhtemelen daha yüksek bir enflasyonla karşılaşmış olma olasılıkları yüksek görünüyor. Reel kur endeksi sektörler için farklılaşıyor olabilir ve düşünülenden daha değerli bir noktada bulunabilir. Tüm dünyada tedarik sorunlarının azalması, enerji maliyetlerindeki düşüşle daha düşük fiyatla teklif verebilen, rekabet gücünü arttıran birçok ülke ve birçok sektörle karşılaştırdığımızda, bizim ihracatçı ve sanayicimizin benzer bir güçte olmadığını görüyoruz. Sanayi ve ihracat verileri son bir yılda yatay ve genelde aşağı yönlü bir seyir izliyor. Ülkemizde yaşanan yüksek enflasyonla beraber göreli fiyatlarda çok büyük artış ve değişimler ortaya çıktı. Fiyatlama davranışları fabrika ayarlarından uzaklaştı ve döviz kurlarının enflasyona geçişgenliği ciddi boyutta arttı. Makro dengeleri tabiri caizse fabrika ayarlarına döndürmemiz gerekiyor. 1 dolar ve 1 Euro’dan oluşan sepet kurun %10 artışının TÜFE üzerine %1,5 kadar arttırıcı etkisi bulunuyordu. Şu anda bunun çok çok üzerinde bir geçişgenlik var gözüküyor. İç talebi gerektiği kadar yavaşlatabilirsek, ihracata destek olabilecek rekabetçi kur seviyesinin enflasyona olan geçişliği çok yüksek olamayacak, muhtemelen fabrika ayarlarına dönecektir. Geçtiğimiz Eylül ayında otomobil sektöründe gözlenen talep düşüşüne, sektörün fiyat indirimleri ile cevap vermesi, üstelik bunu döviz kurlarının artış hızı yükselmişken yapması fabrika ayarlarına dönüşün bir örneği olarak karşımızda duruyor. Bu eğilimi ne kadar çok sektöre yansıtabilirsek makroekonomik dengelerin normalleşmesi de o kadar hızlı olabilir. Elbette temel çözüm enflasyonun önce %5 sonra %2 seviyelerine inerek kalıcı olmasıdır. Böyle bir noktada, döviz kurları ihracat için önemli bir belirleyen olmaktan çıkacak, asıl teknoloji, inovasyon, kalite gibi unsurlar sahnedeki yerini alacaktır.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024