Gündem ekonomi politikalarında değişim İhtiyacı

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Seçimlerin geride kalmasıyla ana gündem doğal olarak ekonomiye dönmüş durumda. Ekonominin hem makro hem mikro görünümü, mevcut politika çerçevesinde sürdürülebilirliğin çok zor olduğu bir tabloya işaret ediyor.

Makro açıdan bakacak olursak ekonominin genel dengesini sağlayan tasarruf açığı, bununla alakalı olarak dış açık ve kamu açığı güçlü bir artış eğilimine girmiş durumda. Dün gelen dış ticaret verilerine göre dört aylık açık 43,5 milyar $’a gelmiş durumda. Yıllık bazda 130 milyar doların üzerinde bir açık potansiyeline işaret ediyor. Gerek depremin etkisi gerek seçim öncesi verilen vaatlerin sonucu ücret artışları ile beraber bütçe açığının 1,5 trilyon TL’yi zorlama potansiyeli taşıyor. Bu arada ücret artışlarının çok gerekli olduğunu da vurgulayalım. Hem kamu hem özel sektörün tasarruf edemediğini gösteren bu tablo, üç açıkla sürdürülebilir dengenin uzağında olduğumuzu gösteriyor. Bu makro görünüm, iç talebi düşüren, dolayısıyla tasarrufları yükselten, dış talebi arttıran bir dengelenme ihtiyacını doğuruyor. Bu çerçevede döviz kurlarının ihracatı destekleyici, ithalatı ve iç talebi kısıcı bir hareketlenme içine girmesini beklemek doğal bir sonuçtur. Uzun süredir yönetilen bir kur sistemi içerisinde gidiyoruz. Önümüzdeki süreçte kontrollü bir değer kaybıyla Türk Lirası’nın dış açığı azaltıcı bir eğilime girme ihtimalini yüksek görüyoruz. Bu eğilim ihracat kanalıyla muhtemelen en çok arzu edilen büyüme performansına da destek olabilir.

Döviz kurlarının yönetilebilmesinin en önemli unsurlarından birisi bu süreçte döviz arzının ne yönde olacağıdır. İçeriden ve dışarıdan döviz arzını başlatabilecek bir politika kurgusu, döviz kurlarında sağlıklı dengelenmeye yardımcı olabilir. Merkez Bankası’nın rezerv durumunu da dikkate alacak olursak, döviz arzını sağlamadan kurları dengelemek daha zor olacaktır. Döviz arzını belirleyecek unsur faizlerle ilgili nasıl bir politika izleneceği olacak. Merkez Bankası politika faizinin artırımını beklemek bu noktada çok gerçekçi görünmüyor. Bununla birlikte, bono tahvil faizlerini de mevduat ve kredi faizlerine yakınsatacak bir kurgu düşünülebilir. Yaklaşık on yıl önce uyguladığımıza benzer bir faiz koridoru politikası devreye girebilir. Bilemiyoruz, bunlar sadece aklımıza gelen 1-2 örnek. Eğer kur politikasını destekleyen böylesine hibrit bir para politikası devreye girerse, finansal piyasalarda dengelenmeye katkıda bulunur. Para politikasının devreye girmediği bir çerçevede, döviz kurlarını yöneterek ihracatı ve büyümeyi destekleme çabası ikili ülke ilişkileri ile güçlü bir finansman sağlanması durumunda bir süre götürülebilir.

Özellikle son haftalarda tıkanan döviz ve kredi piyasası makro nedenlerden kaynaklı mikroekonomideki sorunlarımızı arttırmış durumda. Özellikle reel sektörü ilgilendiren mikro bazlı bu tıkanmanın aşılması için para politikasında bir değişim ihtiyacı bulunuyor. Bütçe dengelerini sağlamak için ise gelir tarafını arttırıcı doğrudan ve dolaylı vergi artışları beklemekte çok yanlış olmayacak. Önümüzde yerel seçimler varken harcamalarda kısıntı beklemek çok gerçekçi görünmüyor.

Dengeleri sağlamak amacıyla yukarıdaki çerçevelerde olma ihtimali olan bir politika kurgusu, ilk etapta iç talebi zayıflatabilir. Yaz aylarında ki ücret artışlarından sonra bir miktar iç talep toparlayabilir. Gelecek yılbaşından itibaren gerek döviz kurlarının etkisi ile ihracatın devreye girmesi, gerek yeni ücret ayarlamalarıyla iç talebin tekrar güçlendirilmesi, yine büyüyerek seçime gitme yolunda muhtemel tercih olacaktır. Tüm bu çerçevede, enflasyonun gerek kur, gerek ücret ve beklenti kanalıyla yılın ikinci yarısında yıllık bazda tekrar yükselişe geçmesi çok büyük bir olasılıktır. TÜİK’in doğalgaz fiyatlarındaki yeni uygulama nedeniyle enflasyon hesaplamasında yaptığı değişiklik ve önümüzdeki 1- 2 ay meyve sebze fiyatları yıllık enflasyondaki yükselişi baskılayabilir. Yılın ikinci yarısında artma ihtimali olan enflasyonun ne boyutta kontrol altına alınabileceği uygulanan ekonomi ile alakalı olacaktır. Para politikasının olduğu gibi kaldığı bir senaryoda enflasyonun çok daha yükselme riski bulunuyor. Bu durum bir süre sonra üretim tarafında da tıkanmayı gündeme getirebilir.

Tüm bu soruların yanıtlarını ve olası senaryoları önümüzdeki günlerde çok daha net görebileceğiz. Politika kurgusunda önemli bir değişim olacaksa bu öncelikle döviz politikasında, arkasından da para politikasında gelecektir. Özellikle üretim ve ihracat tarafında tıkanıklığı aşmak için en azından kur politikasında bir değişim olasılığını yüksek görüyoruz. Politika kurgusunda kapsamlı bir değişim olmadan yönetim kadrosunda kredibilitesi yüksek isimlerin olması piyasalarda ancak kısa süreli etkilerde bulunabilir. Önümüzdeki 1-2 gün ekonomi yönetimi ve politika kurgusuna ilişkin gelecek haber akışları piyasalarda dalgalanmaya neden olabilir. Muhtemelen gelecek hafta başında tablo daha netleşecek ve piyasa yönünü bulacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024