Güneş enerjisini kim engelliyor?

Ussal ŞAHBAZ
Ussal ŞAHBAZ Global İşler

Avrupa’da derinleşen doğalgaz krizinin bir sonucu olarak, önümüzdeki kış, yenilenebilir enerji yerine eski usül fosil yakıtlara ilginin artması öngörülüyor. Kısa vadede, kömür kullanımı artabilir. Ancak yenilenebilir enerjiye, özellikle güneş enerjisine geçiş trendi öyle savaşla ilgili gelip geçici bir durum değil. Hatta, artık doğrudan iklim krizi ile bile ilgili değil. Bu yıl dünyada güneş enerjisi kurulu güç kapasitesinin yüzde 38 artması bekleniyor.

Güneş enerjisinde fiyat / yatırım dengesinde üç farklı dönemden söz edilebilir: 1970’lerden 2015-17’ye kadarki birinci dönemde güneş enerjisi yatırımlarının maliyetini kurtarması, ancak devlet desteği ile mümkündü. Bu dönemde, ABD’den Çin’e kadar bütün ülkeler güneş enerjisini kamu alım garantileri ile destekledi (Türkiye’de YEKDEM uygulaması). Hızla artan yatırımlarla tüm dünya, güneş enerjisi panellerini ucuza mal etmeyi öğrendi. Güneş enerjisi yatırım maliyetleri yıllık bazda neredeyse yüzde 40 oranında ucuzladı.

İkinci dönemde güneş enerjisinin maliyeti yeni doğalgaz veya kömür santrali kurmaktan bile ucuz hale geldi. Böylece “yeni yatırımlarımızı bu alanda yapalım” diyebildik. Güneş enerjisi öyle yayıldı ki, Afganistan’da Taliban elektrik şebekesine güvenmediği için afyon yetiştirmek için güneş enerjisi santralleri kurmaya başladı. Bu arada maliyetler düşmeye devam etti. 2020 yılında güneş enerjisi yatırımlarının maliyeti, mevcut doğalgaz ve kömür santrallerini işletme maliyetinin de altına düştü. Allah güneşi bedava veriyor, kömür ve doğalgaz ise parayla. Böylece güneş enerjisi fiyat / yatırım dengesinde üçüncü döneme girdik. Bazı ülkelerde doğalgaz santralleri kapatılmaya başlandı. Fosil yakıt fiyatları artmaya devam ettikçe artık fosil yakıt santrallerine yatırım yapmanın iktisadi bir anlamı yok gibi görünüyor. Peki, gerçekten öyle mi?

Bugün güneş enerjisi yatırımlarının önündeki en büyük kısıt yatırım maliyetleri değil. Listenin en başında alınması gereken izinler geliyor. Enerjiyle ilgili izinlerden söz etmiyorum. Eğer güneş enerjisi yatırımına niyetlendiyseniz, dünyanın birçok ülkesinde, vaktinizin çoğunu enerji bakanlığında değil, çevre bakanlığı, il tarım müdürlüğü, belediye imar dairesi gibi yerlerde harcıyorsunuz. Kesişen yetkiler, farklı öncelikler derken ortaya çıkan bürokratik atalet ile izinlerin alınması yılları buluyor. ABD’de bu tip projeler için çevresel etki değerlendirme raporları ortalama dört senede hazırlanıyormuş. Sonrasında sesinin yeterince duyulmadığına inanan “paydaş”ların yargı nezdinde çıkarabilecekleri problemler buna dahil bile değil!

İkinci büyük kısıt ise elektrik iletim hatlarının durumu. Malum güneş gündüz var, gece yok. Hava açınca çok enerji üretiliyor, kapayınca az. Bu durum da üretilen enerjiyi iletecek hatların güçlü ve dayanıklı olmasını gerektiriyor. Enerji iletim şirketleri doğal tekel ve birçok yerde devlete ait. Enerji teknolojilerindeki gelişmeler genelde bu şirketlerin reflekslerinden hızlı oluyor. Kaldı ki, devlet şirketleri öngörülü davranıp yatırım yapmak istese bile yarın bir gün Sayıştay gelip hesap sorabilir. Bir bürokratik atalet daha!

Bir diğer kısıt ise oyunun kurallarının oyun başladıktan sonra değiştirilmesi. Mesela, Türkiye’de, yıllarca kendi çatısına güneş enerjisi yatırımı yapanlara ürettiği fazla enerjiyi şebekeye satabilme sözü verildi. Sanayici fabrikasının çatısını güneş panelleriyle donattı. Düşük maliyetle enerji güvenliğimizi artıracak küçük yatırımlar yapılırken, birden çıkan yönetmelikle bu panellerden üretilen fazla elektriğin şebekeye satışı yasaklandı. Panel yatırımı serbest ama fazla elektrik olursa şebekeye bedava vereceksiniz. Bu durum, ne yazık ki, eski kurala göre yapılan yatırımlar için dahi geçerli. Geçen hafta yazdığım gibi, ekonomiyi belli misyonlar çerçevesinde geliştirecek “katalizör devlet” olabilmek zor. Dünyada da devlet bürokrasisi gibi karmaşık yapılar içinde bunu beceren az. Güneş enerjisinin geliştirilmesi de “katalizör devlet” uygulaması için güzel bir örnek. Tabii önce konuyu anlamak gerekiyor. Görünen o ki, biz daha konuyu anlama aşamasındayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar