Günlük enflasyon güçleniyor

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Enflasyonu etkileyen faktörlerin koşar adım gittiği bir ortamdayız. Bir taraftan döviz kurlarındaki artış diğer taraftan kamunun yönettiği yönlendirdiği fiyatlardaki yüksek oranda artışlar, ücret artışları, özellikle petrol ve doğalgazda ÖTV düzenlemesi ile sıçrayan fiyatlar önümüzdeki süreçte enflasyonu çok ciddi yukarı hareket ettirecektir.

Her türlü maliyet artışının fiyat geçişkenliğinin çok yüksek olduğu bir dönemdeyiz. Elimizde akademik bir çalışma için henüz yeterli veri yok. Bununla birlikte, döviz kurlarındaki her yüzde 10’luk artışın yarısına yakın bir oranda fiyatlara geçişkenlik olduğunu tahmin ediyoruz Örneğin dün döviz kurlarında yaşanan yüzde 2’nin üzerindeki artış, günlük enflasyonu %1’in üzerinde bir seviyeye getirmiş olabilir. Bunlar çok büyük rakamlar ve enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınmasını zorlaştırıyor.

Geçtiğimiz haftalardaki yazılarımızda da belirtmeye çalıştık, para politikasının kesinlikle proaktif olması gerekiyor. Haziran ayı para kurulu toplantısından önce %31 civarında olan 12 aylık enflasyon beklentileri yarınki toplantı öncesi TCMB beklenti anketinde %33’leri geçti. Bu bile oldukça iyimser bir oran kalıyor. Yeterince güçlü olmayan para politikası adımı sonrası döviz kurları beklentilerin üzerinde hareketlenmeye başladı. Para politikasını reaktif olarak uygulamaya devam edersek, beklentilerdeki bozulma önümüzdeki süreçte de muhtemelen devam edecektir. Bu haftaki para kurulu toplantısı ve gelecek hafta yayınlanacak olan enflasyon raporu bu çerçevede beklentileri yönetmek ve Merkez Bankası’nın ne yapmak istediğini anlamak açısından son derece önemli olacak.

Türkiye’de firmaların TL bazında maliyet artışı ile karşılaştığı ama fiyatlama davranışında döviz cinsinden daha fazla düşündüğü bir ortamdayız. TL maliyetlerdeki artış kur artışının önünde olmaya başlayınca, firmalar döviz bazında fiyatı yükseltip, TL olarak ilan etmeye başladı. Dolayısıyla, döviz bazında fiyat artışı yaşayan, dünyanın en pahalı ülkelerinden birisi olmaya başladık. Türkiye ekonomisinin artık çok daha pahalı olduğunu, rekabet gücümüzün olumsuz etkilediğini daha fazla işitir olmamız da bu nedenden kaynaklanıyor. Yaşadığımız enflasyonun ve kur politikasının yarattığı sürdürülmesi çok zor bir fiyatlama davranışı geliştirmiş durumdayız. Mutlaka tersine çevrilmesi gereken bir süreçteyiz. Para ve kur politikamız bu süreci tersine çevirecek yöne girmiş durumda. Fakat bu sarmaldan çıkmak için, politikamızın dolarizasyonu durduracak, kur riskini azaltacak kadar güçlü hale gelmesi gerekiyor. 

Kamunun tasarruf açığı artıyor

Bütçe dengeleri kamunun tasarruf açığını arttırdığını söylüyor. Son gelen rakamlar faiz dışı açığın güçlü arttığını, devletin tasarruf açığının büyüdüğünü gösteriyor. Faiz dışı açık demek, devletin daha fazla borçlanması yani likidite ihtiyacının artması, faizlere yukarı yönlü baskı, özel sektöre kalacak kaynakların azalması, kredi maliyetlerin artması, kamunun yarattığı talep baskısıyla enflasyonda yukarı yönlü risklerin artması anlamını taşıyor. Bu açıdan kamunun tasarruf açığında ortaya çıkan bu bozulmanın kontrol altına alınması da son derece önemli görünüyor. Geçtiğimiz hafta yazdığımız gibi kamunun gelir arttırıcı önlemleri, bir anlamda acı reçeteler çok güçlü geliyor ve gelmeye devam edecek gibi görünüyor. Bununla birlikte kamunun tasarruf tarafında da ciddi önlemler almaya ihtiyacı var Tasarruf genelgesi bu anlamda önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Fakat daha somut, doğrudan ek bütçe ödeneklerinde harcama tarafında kesintiye giden, zorunlu olmayan harcamaları kısan tasarruf önlemlerine ciddi ihtiyacımız var. 

Dünya resesyon ve dezenflasyonu konuşuyor 

Biz içeride enflasyonu konuşurken dünya resesyonu ve dezenflasyonu konuşuyor. Yavaşlama ve resesyon elbette istenen bir durum değildir. Fakat her şeyin bir fırsat maliyeti var. Kalıcı ve sürdürülebilir büyüme için bir süre yavaşlamaya, gerekirse resesyona razı olmamız gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024