Kanserle savaş için teknoloji
Kansere tanı konulması ve tedavi edilmesi konusunda teknolojinin kullanılma biçimi, diğer birçok alanda geliştirme yapanlara yardımcı olabilecek iş yönetimi deneyimi sağlıyor.
Hayatta bazı şeylerin ardı ardına gelme biçiminin yol gösterici olduğunu düşünür müsünüz? Benim böyle bir inancım var ve bu yazının kurgusu böyle bir deneyimler silsilesi üzerine oturuyor olacak. Önce hikâyeyi anlatarak başlayayım. Geçen haftalarda, mahallemizde herkesin beslediği ve miskin miskin oturan kedilerden birinin akşam vakti bizim evin penceresinin dışındaki çıkmadan sekerek neredeyse uçan kedi formatında hareket ettiğini gördüm. Bir şeyden kaçtığını anladım ve ne olduğunu anlayıp müdahale etmek için terliklerle sokağa fırladım. Üç tane yabancı köpek mahallenin kedilerine saldırıyordu. Kediler de saklanmak yerine kaçışarak hedef haline geliyordu. Yan sokağa girdiklerinde insanların ses çıkarmasından korkan köpekler bizim mahalleye geri döndüklerinde bir kediyi sıkıştırdılar ve kedi tırnaklarını çıkarıp kıhlayınca onu parçaladılar.
Kedi ile köpek birebir karşılaştığında, deneyimli kedi köpeğin burnuna ya da tutturamıyorsa gözüne pençe atıp bunun köpeğe verdiği acı sayesinde kendisini kurtarabiliyor. Ancak birden çok köpek kediyi kenara sıkıştırdığında ya sırtındaki kemiklere dişlerini geçirip silkeleyerek ya da ters çevirip karnından parçalayarak öldürebiliyor. Ben terliklerle olay yerine koşmaya çalışırken yetersiz kaldım. Olayı sonradan fark edip müdahale etmeye çalışan Yemeksepeti kuryesinin elinden de, telefonunu tutturmak için kullandığı kordonu fırlatmanın dışında bir şey gelmeyince kediyi kurtaramadık. Hayatım boyunca unutamayacağım o çığlığı duyduğumda, kedinin geri dönüşü olmadığını anlamıştım ve yanına bile gitmedim.
Benimle birlikte sokağa fırlamış olan iki genç arkadaştan biri, kedinin başına koştu ve “hareket etmiyor, nefes de almıyor” diye arkadaşına bağırarak ölümü tescilledi. Hep beraber diğer kedileri kurtarmak için köpeklerin peşinden koştuk. Köpekler kedileri kovalarken, köpeğini gezdiren bir komşumuzu görünce köpeğin etrafını sardılar. Kadın koca köpeği kucağına alınca da, onunla birlikte yürümeye başladılar. Biz de yanlarına koştuk. Şiddet ortadan kalkmıştı. Bizimle birlikte yürüyorlardı. Komşumuz köpeği ile birlikte eve girince modları değişti ve yeniden kedi ya da hareket eden her şeyi kovalamaya ve kedilerin su ile mama kaplarındaki her şeyi yağmalamaya başladılar. Göz göze geldiğimizde onların da panik içinde olduklarını gördüm.
Evde beslendikten sonra sokağa atılan bu köpekler, hem yemek ve suya hem de sevgiye erişim sorunu yaşadıkları için kanserleşip sağlıklı sistemlere saldırıyorlardı. Son olarak bir kediye kovalayıp sarmaşıktan ikinci kata tırmanmasına neden olduktan sonra ortadan kayboldular. Köpeklerin bu kadar saldırgan olmalarının nedeni, sağlıklı olmalarıydı. Mahallede sahip çıktığımız köpekler, kısırlaştırılmış hayvanlar olarak miskin miskin oturuyor. Su ve mama verenler sayesinde de insanlarla iletişimleri var ve yabancı unsurlara havlamak dışında kimseye bir şey yapmıyorlar yani evciller. Bu köpekler ise, meşhur Ronin filmindeki gibi samuraylarını kaybettikten sonra teröristleşmiş canlılardı. Ben bu edebi tavırla, genç arkadaşlara “silahım olsa üçünü de vururdum” deyip eve girmeye hazırlanırken, gençler “fotoğraflarını çekebildiniz mi?” diye sordu.
John Steinbeck’ten Fareler ve İnsanları okumuş biri olarak köpekleri öldürmenin kaçınılmaz olduğunu düşünüyordum. Konunun travmatik bir boyutu da vardı: Rahmetli babam, mahallede yavrularını korumak için üzerine gelen pitbull’a kıhlayan kedinin bu hayvan tarafından parçalandığını pencereden görmüş ve bir şey yapamadığı için kahrolmuştu. Hayatı boyunca sorumluğunu aldığı her işi çok çalışarak başarmış olan ve hiçbir derdini çevresine anlatmayan adamcağız, bana “Zehirli et alıp köpeği öldüreyim, diye düşündüm ama o da can taşıyor” demişti. Olaydan hiçbir rahatsızlık duymayan karşı komşunun köpeği ile ilgili sorunu çözememesi, babamın değişen ülkede çözemediği birçok ahlaksızlıkla birleşince depresyona giren babam organları sapasağlam olarak aramızdan ayrıldı. Ben o günden beri sevdiklerini koruma hakkına inanıyorum.
Bununla birlikte gençlerin daha doğru bir yaklaşım sergilediklerini düşünüyorum. Köpeklerin fotoğraflarını sosyal medyada paylaşıp sahiplerini ve neden böyle davrandıklarını öğrenemeye çalışıyorlardı. Böylece sahipleri ile sorunu çözmeyi ya da köpekleri yakalayıp sahiplendirmeyi düşünüyorlardı. Bu daha zorlu ama daha geçerli bir çözüm olabilirdi. Bu problemin ucunu açık bırakmakla birlikte bu kadar uzun bir hikâye anlatmamın bir nedeni var. Siemens Healthineers’in davetlisi olarak bulunduğum Almanya’da Erlangen ve Forcheim’da gördüklerimin hayattaki edebi karşılığı bu ve yazdıklarımın, bu olmadan sadece basit bir teknoloji gözlemi olarak kalacağını düşünüyorum.
Ön cephede akciğer kanseri ile savaş var
Mahallede yaşadığımız kadar hızlı bir süreç, kanser ile bağlantılı olarak akciğer kanseri alanında yaşanıyor. Yılda 1,7 milyon kişinin ölümüne neden olan akciğer kanserinin yarattığı günlük zaiyat 5 binin üzerinde. Hıza vurgu yapmamın nedeni ise, ölümün çok ağırlıklı olarak kanser teşhis edildikten sonraki bir yıl içinde gerçekleşmesi.
Bu hastalığın teşhisinde göğüs bölgesinden bilgisayarlı tomografi (CT) alınması geçerli teşhis yöntemini oluştururken yüksek dozda radyasyon uygulayarak kanserin azdırılmaması için konulmuş 3 mGy’lik bir eşik değeri sınırlaması bulunuyor. Piyasadaki CT cihazları, nadir bir iki örnek dışında bu standardı karşılıyor.
Standardın ötesine geçip performans tarafına baktığımızda, lezyonun oluştuğu noktayı tam ve doğru olarak tespit etmek önemli bir konuyu oluşturuyor. Burada gördüğüm üçlü lazer seti ile koordinat belirleme yaklaşımının geçerli bir yöntem sağladığını düşünüyorum. Bir konumu kağıt üzerinde ikili koordinat sistemi ile belirleyebiliyoruz ancak gerçek dünyada üçlü bir koordinat sistemi ile yapmak gerekiyor.
Ancak insan canlı bir varlık olduğu ve nefes aldığı için, konu biraz daha karmaşık bir hale geliyor ve hareket eden bir coğrafyada çalışmak gerekiyor. Burada PET-CT ile sonuç alınıyor. Teşhis tarafından ziyade bu aracın önemli etkisi, tedavide ortaya çıkıyor. Bunun nedeni, uygulanan radyoaktif ışın huzmesinin tam olarak kanserli dokuyu hedef alırken sağlıklı dokulara zarar vermemesinin gerekmesi ve bunun da nefes alan canlı vücut içindeki hareketli nokta takibi ile yapılmasının zorunlu olması. PET-CT burada hem değerlendirme hem de biyopsi aşamalarında işe yarar bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda küçük lezyon oluşumlarının çok kati bir biçimde tespitini de sağlıyor.
Tespitin ardından gelen süreçte, erken aşama akciğer kanseri hastaları için en geçerli çözüm olduğu belirtilen ameliyat ya da ileri aşama akciğer kanserleri için radyoterapi uygulanması aşamasına geçiliyor. Farklı disiplinlerden uzmanların bir arada çalışması ile yönetilen süreçte ameliyat aşamasına geçilirse, süreçlerin birlikte ve tek bir odada yürütülmesi sayesinde riskli süre olarak tanımlanan ameliyat süresinin 216 dakikadan 13 dakikaya düşürülmesi sağlanıyor.
Buradaki mühendislik ilgi çekici. Hastanın nefes almasının gerekmesi ve binalardaki havalandırma sistemlerinin genellikle tavan olması nedeniyle C harfi şeklindeki görüntüleme aracı ameliyathaneye tavandan askı ile yerleştirilmiyor. Bunun yerine bir robot kol kullanılıyor. Bu üç boyutlu ve hareketli görüntü alan aracın, ameliyat masasındaki hastanın etrafında dönecek kadar büyük olmasının gereğini gören Siemens Healthineers, bunu sağlamak için otomotiv üretiminde kullanılan büyük bir robot kolu sürece dahil etmiş. Böylece hastanelerin içinde çok değerli olan metrekarenin daha büyük bir bölümü kullanılırken bunun kayıp sağlamaması, birden çok ameliyathanede yapılması gereken işlemin tek bir odada gerçekleştirilebilmesi ile sağlanıyor.
Açık inovasyon ve yapay zekâ gelişimi belirleyecek
Cihaz tarafında bu gelişmeler olurken Siemens Healthineers inovasyon tarafında hastaya yakın olma, terapide hassasiyet ve beni en çok ilgilendiren dijital, veri ve yapay zekâ boyutlarından oluşan bir sacayağı üzerinde hareket ediyor. 2030’a gelindiğinde dünya üzerinde sağlıkta 10 milyon personel açığı olacağını ve dünya nüfusunun yarısından fazlasının sağlık hizmetlerine erişmede zorluk yaşayacağını öngören Siemens Healthineers, 70 ülkedeki 70 binden fazla çalışanıyla bu tabloya müdahale etmeye çalışıyor.
Büyüme yönünü, sağlık hizmetlerini dijitale dönüştürme ve yakın gelecekte en önemli tehdit unsurları haline gelecek hastalıklarla mücadele olarak belirleyen Siemens Healthineers, kardiyovasküler ve nörovasküler bakım ile kanser bakımına odaklanıyor. Daha alışık olduğumuz bir tabirle ilk bölümü kalp ve damar sağlığı olarak yazıp kanser odağının altını çizmek istiyorum.
2021’de kanser bakımında dünyanın önde gelen şirketlerinden Varian’ı bünyesine katan yeni bir iş segmentini alanına katan Siemens Healthineers, tıbbi teknoloji alanındaki portföyünü genişletiyor.
Belki de bundan daha önemlisi, şirketin bünyesinde Dr. Sebastian Schmidt gibi bilimsel meraka sahip bilim insanlarının bulunması. Siemens Helthineers Strateji, İnovasyon ve Medikal İşlerden Sorumlu Başkanı Schmidt ile ayaküstü sohbetimizde Türkiye’de yaygın olduğunu tespit ettiklerini söylediği akciğer kanseri ile ilgili veri ihtiyacından bahsetti. Büyük resimden ayrıntıya gitme isteği kadar kartını uzatıp “Siz Türkiye’densiniz galiba” diye konuya girmesi, bizdeki bilim dünyasında eksik olan proaktif boyutu anlamayı sağlayan bir tavır. Bilimin rapor yazmakla sınırlı olmadığını ve keşfetme boyutu olduğunu gösteren Schmidt, sorunları çözecek teknolojiyi üzerine inşa etmek için veriye dayanan tanımlamalar yapma gereğini bir kez daha görmemi sağladı. Bu, aynı zamanda yapay zekâ çağında hangi insanların makinelerle rekabet edebileceğini gösteren iyi bir örnek oldu.
Köpeklerin fotoğrafından kim olduklarını tespit edip sorunu çözmeye çalışan bizim gençler ile Schmidt, aradaki yaş farkına karşın aynı kuşak. Ben de kendimi bu kuşağa ait hissediyorum.
Değerli ekonomim.com okurları,
ekonomim.com ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da ekonomim.com sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar ekonomim.com yorum alanında paylaşılamaz.
ekonomim.com yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, ekonomim.com bu sorumluluğu üstlenmez.
ekonomim.com'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.