Kitaplar ve anıları

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Kasım Gülek ve kütüphanesi

Kasım Gülek, bir dönemin ünlü ve birikimli siyasetçisidir. 1905 Adana doğumludur.  İlköğrenimini Adana’da tamamlamıştır.  Gülek, orta öğrenimine Galatasaray Lisesi’nde başlamış, Robert Kolej ile tamamlamıştır. Paris’teki ünlü “École Libre des Sciences Politiques“ten 1928’de mezun olmuştur. Doktora derecesini  Columbia Üniversitesi’nden iktisat dalında almıştır. Rockefeller Vakfı bursuyla gittiği Cambridge Üniversitesi’nde İktisat ve Maliye Bölümlerinde öğrenim görmüştür. Berlin ve Hamburg Üniversitelerinde doktora sonrası çalışmalar yaparken hukuk alanında da eğitimini tamamlamıştır. Kendisinin yedi yabancı dile hâkim olduğu söylenir.  Kasım Gülek, bir seferinde çoban kılığına girmesiyle, bir keresinde de hamamda düzenlediği basın toplantısıyla büyük ses getirmiştir. Güler yüzlü politikacı imajını Türk siyasi hayatına sokan kişidir.

Kasım Gülek; Atatürk’ün talimatı ile siyasete atılmış ve  iki dönem Bilecik Millekvekill olarak görev yaptıktan  sonra 1946 yılında Adana’dan milletvekili seçilmiştir. TBMM Ticaret Komisyonu Başkanlığı yapmıştır. Hasan Saka Kabinesi'nin en genç bakanı olarak 1946 yılında Bayındırlık Bakanlığı'na, 1948’de de Ulaştırma Bakanlığı'na getirilmiştir. Kasım Gülek, 1950 ile 1959 yılları arası aralıksız olarak CHP Genel Sekreterliği görevini sürdürmüştür. Gülek, yoğun memleket gezileri sayesinde siyaseti halkla iç içe yapmıştır.   “Çarıklı politikacı“  lâkabı ile anılan bir siyasetçi olmuştur. 1959 yılında parti sekreterliği görevinden istifa etmiştir. 1961 yılında Adana İli temsilcisi olarak Temsilciler Meclisine seçilmiştir. Aynı yıl Lütfü Akdoğan ile Tanin gazetesini çıkarmıştır. 1961 ve 1965 yıllarında Adana'dan milletvekili olmuştur. 1969 -1971 yılları arasında Cumhuriyet Senatosu üyeliği yapmıştır.

Kasım Gülek’in uluslararası kariyerindeki kilometre taşları da şöyledir: Birleşmiş Milletler Kore Komisyonu Başkanlığı, Kuzey Atlantik Asamblesi Başkanlığı, Avrupa Konseyi Kurucu Üyeliği, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi Başkan Yardımcılığı, NATO Parlamenterler Konferansı Başkan Yardımcılığı, Atlantik Enstitüsü Başkanlığı, Doğu Akdeniz Kalkınma Enstitüsü İkinci Başkanlığ

Yazımızın ana konusu Kasım Gülek değildir. Ama eski Türkiye’nin bakanlarının ne kadar liyakatlı ve değerli olduğunu vurgulamak için tanıtımı biraz uzun tuttum. 

İşte Kasım Gülek böylesine renkli ve böylesine birikimi olan bir siyasetçi idi.Evinde zengin bir kütüphanesinin olduğu söylenir. Kasım Gülek’i bir ziyareti sırasında bu kütüphaneden bir kitap, İsmet İnönü’nün ilgisini çeker. İnönü “Kasım, bu kitabı okuyabilir miyim?“ der. Kasım Gülek gülerek cevap verir: “Tabi Paşam, okuyabilrsiniz. Ama bu koltukta. Çünkü ben bu kütüphaneyi bu sayede yaptım“ der.

Kitaplar ve kütüphaneler böylesine değerlidir. Kütüphanenize  sahip çıkmanız gerekir. Çünkü kütüphanenizden  çıkan  kitabın geri dönmesi her zaman mümkün değildir. Kitap geri döndüğünde de onu verdiğiniz biçimde bulmanız da zordur.Kitaplar özen ister.

Ama herkes kitaba sizin gösterdiğiniz özeni göstermez.     

Bu kez ders notunun büyüğü heybede idi

İTÜ’de öğrenci iken düzenli ders notları tutardım. Defterlerim kitap gibiydi. Haziran ayındaki sınavda geçemeyen arkadaşlarım bazen defterlerimi yazın çalışmak için ödünç isterdi. Onların hakkını yemeyeyim;  defterlerim hep geri gelirdi. Ama bir keresinde matematik defterim çok kırışık ve değişik bir koku ile geri gelmişti. Arkadaşım mahçup biçimde “Kaza oldu. Yaylaya eşek sırtında çıkıyordum. Defter heybenin içinde idi. Defterin üstüne yoğurt dökülmüş. Güneşte kuruttum ama bu kadar oldu. Kusura bakma“ demişti.

Tuncer Kitapevi

Her kitabın bir öyküsü vardır.  Ne zaman almışım, nereden almışım, ne vesile olmuş da almışım, nerede okumuşum. Ya da almışım, çok zorlanmışım, ama okuyamamışım. Belki gereksiz bir ayrıntıdır, ama ben çoğunu hatırlarım. Örneğin, arkadaşım Ergin Bakırköy’de otururken komşumuzdu. Ailelerimiz bizler doğmadan önce Sivas’ta  tanışmışlardı. Aynı üniversitede idik, benden iki sınıf ilerde idi. İTÜ’ye derece ile girmişti.Bir petrol şirketinden karşılıksız bursu vardı. Bursunu alır almaz annesine verirdi. Cumartesi günleri sık sık Tınaztepe sinemasına giderdik birlikte. Annesine  “Sinemaya gideceğiz, bana para ver“ derdi. Annesi de cüzdanını çıkarıp  bir kaç bilet parası tutarında para verirdi. Si̇nemada herkes kendi biletini alırdı. İlk sinemaya gittiğimiz gün çıkışta Ergin “Gel Tuncer Kitapevi’ne gidelim. Yeni bir şey gelmiş mi, bakalım“ demişti. Gittik ve oradan ikimiz de birer kitap aldık. Ondan sonra   Ergin ile sinemaya her gidişimizde Tuncer Kitapevi’ne uğrayıp bir kitap almak rutinimiz olmuştu. Aziz Nesin kitaplarını ve Varlık yayını kitaplarımı hep öyle almıştım.

Otobüsteki okuma alanım

Üniversite yıllarında ders kitabı dışındaki kitaplarımı hep otobüste okudum. Okula giderken Ataköy-Taksim otobüsüne binerdim. Taksim otobüsü Bakırköy’deki evimize yakın durağa sabahları dolu gelirdi; ya zor binerdim, ya da binemezdim.  Ben bu yüzden hemen hemen her sabah Ataköy İkinci Kısım’a yürürdüm. Herhalde 2-3 km’lik bir mesafe idi. Çünkü Ataköy-Taksim otobüsünün ilk durağı orada idi. Sabah erkenden gittiğim için de sıranın en önünde olurdum. Ve otobüsün en önünde otururdum. O dönem bu hatta çalışan otobüsler Busing marka idi. Otobüsün arkada ve ortada iki kapısı vardı. Arka kapıdan binilir, orta kapıdan inilirdi. En ön sıra adeta şehirlerarası otobüs gibiydi. Tüm yolculuk boyunca otururdum. Çünkü yaşlıya ya da kadına oraya ulaşıncaya kadar yer veren olurdu. Orası adeta benim özel okuma alanımdı. İşte Tuncer Kitapevi’nden aldığım tüm kitaparı  o ön sıradaki koltukta okudum.  Bir gün Aziz Nesin’in bir kitabını  okurken sesli gülmüşüm. Sürücü “Komik galiba?“ diye sormuştu. Ben de “ Aziz Nesin tabi, güldürüyor işte“ demiştim. Sürücü “Ev bark, çoluk çocuk derken kitap okumaya zamanım yok. Keşke ben de yolcu olsam da o oturduğun sıraya otursam ve okusam“ demişti. Ben de “Ev bark, çoluk çocuk olmadan okuyayım bari. Ne okusam kâr“ diye düşünmüştüm.

Great Expectations

Amerika’da ders kitaplarını ve ders kitabı dışındaki kitapları bizim üniversitenin kitapçısından alırdım. Akademik dönem başlarında  arkadaşım Ali ile Chicago bölgesindeki diğer üniversitelerin kitapçılarını da dolaşırdık. Oradaki hocaların hangi kitapları ders kitabı olarak seçtiklerini merak ederdim. Beğenirsem alırdım. Bir de üniversite kampüsünün bulunduğu Evanston’da “Great Expectations“ adında çok güzel bir kitapçı vardı. Zaman zaman oraya gider yeni gelen kitaplara bakardım. Orada çoğu kez benim akademik danışmanımla karşılaşırdım. Bir gün “Uğur çok ilginç; seninle hep burada karşılaşıyoruz“ demişti. Ben de “Hocam, bizim gibi insanlar meyhanede ya da kumarhanede karşılaşacak değil ya“ demiştim; gülüşmüştük.

İnternetten baktım. Great Expectations  Bookstore, kapanan bir çok kitapçı gibi  kapanmış. Şimdi yerinde bir pizzacı varmış.

“Hocanın kitaptan başka neyi olabilir ki!“

Amerika dönüşü Hardarpaşa gümrüğüne gelen eşyalarımı alıyordum. Bana ait büyük sandığın  (Container) başında idik. Sandığın içinde çeşitli büyüklükte kutular vardı. Gümrük memuru sordu: “Neleriniz var?“ . Ben de “Çoğu kitap“ dedim. Kıdemli gümrük memurunun,   yardımcısına “Açalım“ dediğini duydum. Yardımcı büyük bir iştahla açtı ilk kutuyu. Dizi dizi kitapları görünce iştahı kaçtı. Çıkan kitapları kıdemli memura gösterdi. Kıdemli memur “Devam“  işareti verdi. Üçüncü kutudan da  kitap çıkınca  yardımcı “Bu da kitap“ diye isyankar bir ses tonuyla tepki gösterdi.  Kıdemli memur “Bir hocanın kitaptan başka neyi olabilir ki“ deyip sandığın muayenesini bitirme işareti verdi.

Görücü usülü kitap seçmek

Üniversitede “Endüstri Mühendisliği Bölümü“nde ders vermeye başlamıştım. Dönem başı idi.  Üniversitede ders  kitaplarının satıldığı yere  gittim. Bir pencereden kitap satışını yapıyorlardı. “Endüstri mühendisliğinden ısmarlanan kitapları görmek istiyorum“ dedim. Bana bir liste uzattılar.

Listeden kitap seçmek, bana görücü usulü evlenmek gibi gelmişti. “Ben burada ders veriyorum. Kitapları görmek, onlara dokunmak  istiyorum“ deyince beni içeri aldılar. Mühendislik ve matematik kitaplarından sonra diğer bölümlerinin kitaplarına bakmaya başlamıştım ki, görevli memurlardan birinin diğerine serzenişte buluduğunu duydum: “ Endüstri mühendisliği dedi ama şimdi de tarih kitaplarına bakıyor“

Son söz

İstanbul’dan taşındık. Yeni yerimizde kitaplığımı yerleştirirken kitaplarım tek tek elimden geçti. Kitaplar ve  kokuları bir fotoğraf albümü gibi beni anılarıma götürdü. O güzel günlerin anısını sizlerle paylaşmak istedim. Bu yazımdaki olay budur.

“Delikli demir icat oldu, mertlik bozuldu“ örneği, dijital kitap icat oldu, kağıt baskılar bozuldu.Şimdi ben de tablet kullanıyor, kitapları dijital ortamda okuyorum. Ama eski kitaplarım kütüphanemde duruyor; kokularını ve dokunuşlarını özledikçe elime alıp bakıyorum.

 

 

 

 

 

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trafik cezaları üstüne 17 Haziran 2025
Yaban 27 Mayıs 2025
Her iş insanda biter 13 Mayıs 2025
Esas mesele saat mi? 08 Nisan 2025