Kredi faizi “eksi 14” olsa!
Para arzındaki azalmanın;
Ekonomik canlılığı ve üretimi düşürücü etkisi var…
* * *
“Düşük faiz” bu nedenle çok çok önemli…
* * *
Para basmak Merkez Bankası’nın yetkisinde…
(Basılacak para, paranın değerinin düşmemesi için, gayrisafi milli hasıladaki artışa (ihracat getirisi olan dövize, altına…) endeksli olmalı…)
* * *
Yani…
Para arzını, paranın değerini düşürmeden artırmanın yolu, büyük oranda, dış ticarette biriktirdiklerimize bağlı…
* * *
Bir de, bizim buluşumuz var…
Güvene dayalı “çek”, “senet”, “6 ay/9 ay vadeli alımlar…”…
* * *
Para arzını (para basmadan), dolayısıyla ekonomik canlılığı artıran “dahice bir fikir”di bu iki araç…
Yatırımcıya/üreticiye/tüccara sunulan bir tür “para basma yetkisi”ydi…
Ve bu “dahice buluş”…
Üretimden pazarlamaya tüm ekonomik aktörlerin/canlılığın yüzde 90’ına yön veriyordu…
* * *
Yatırımcı, “7, 10, 12 yılda geri dönüşünü alırız.” diyerek, varını yoğunu üretime/geliştirmeye yatırabiliyordu…
Faizler yüksek olsa da, faizleri düşürebilmenin tek yolu olan üretime devam ediyor; daha verimli/rekabetçi üretim için yapısal reformları bekliyordu…
* * *
Bugün?
VELHASIL…
Yatırım iklimi derken…
“Verimlilik”, “araştırma”, “geliştirme”, “sürdürülebilirlik”, “uzun vade” derken…
Ekonominin aktörleri saatlik düşünme zorunluluğu olan, reel ekonomi kurallarından ve dünyadan uzak, bambaşka bir evrende yaşamaya başladı…
Bu süreç üreteni/üretmek isteyeni yıprattı/yıpratır…
Kredi faizi “eksi 14” olsa da, üretimden uzaklaştırır, rasyonel olmasa da kazanç getireceğine inanılan alanlara yönlendirir…