Küresel iklim değişikliğinin çevresel ve ekonomik zararları

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Mehmet REİS

Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı

  • Yıllardır süregelen su, tarım ve enerji politikalarını değiştirme yönünde karar alınması artık bir tercih değil zorunluluktur. Küresel ısınmayla mücadele için alınması gereken bölgesel, ulusal ve küresel önceliklerin ve politikaların hiç gecikmeksizin uygulanması gerekmektedir.
  • Yüksek emisyonlu şirketlerin iklim değişikliğine yaptıkları katkılardan sorumlu tutulması, hesap verebilirliği için iklim davalarının açılıyor olması doğayı korumanın en önemli anahtarıdır.

Dünyanın dört bir yanında orman yangınları, aşırı sıcaklar ve ani sağanaklar sebebiyle oluşan sel felaketleri gibi ekosistemde yaşanan sıra dışı hava olayları küresel ısınma sonucu iklim sisteminin değiştiğinin göstergesidir. İklim değişikliği uzun vadeli sonuçları itibariyle yerküreyi ve tüm canlıların yaşamını riske atan dünyanın en önemli ortak küresel sorunlarından biridir.

Hayati riskler barındıran iklim krizi her geçen gün derinleşerek yıkıcılığını ortaya koyuyor.

Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınma olağandışı seyrediyor ve dünyanın her yerinde hissediliyor. Küresel sıcaklıklardaki artışa bağlı olarak su kaynaklarının hacminde ve kalitesinde azalma, kara ve deniz buzullarının erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, yaşadığımız seller, kuraklık ve orman yangınlarının gelecekte daha da şiddetli olacağının göstergesidir.

9 Ağustos 2021 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nde insanlık için “kırmızı alarm” koduyla açıklanan raporda küresel ısınmanın korkunç sonuçlarının daha da belirgin hale geldiğine ve iklimin korunmasına yönelik çabaların yetersiz kalındığına dikkat çekildi. Raporda son 5 yıl, 1850’den beri kaydedilen en sıcak yıl olduğu ve iklim krizinin tartışmasız insan kaynaklı olduğuna vurgu yapıldı.

Bilim insanları tarafından, iklim krizinin geri dönülemez bir noktaya geldiğini, sadece çevre ve doğa sorunu değil, tarımsal üretim ve ekonomi açısından da tehdit olduğunu, salgın hastalıkların ve zararlıların artmasına, ülkelerde sosyal ve siyasi sorunlara neden olabileceği vurgulanıyor.

Bilim bizlere acilen harekete geçmediğimiz durumda, bu kriz en olumsuz etkilerini yaşamlarımızda, geçim kaynaklarımızda ve doğal yaşam alanlarımızda görmeye devam edeceğimizi açıkça gösteriyor.

Bu durum hem dünya hem de ülkemiz için doğayı, insan sağlığını, sürdürülebilir yaşamı, tarımsal üretimi gelecek nesillerin haklarını koruyan ve gözeten bir anlayışa ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.

BM’in küresel ısınmanın önüne geçilmezse bazı bölgelerin yaşanılamaz hale geleceği uyarısında bulunması, iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen ülkeleri kaygılandırdı. Aynı rapora göre, iklim değişikliğinin etkisiyle sıcak hava dalgaları, şiddetli yağışlar ve kuraklık şiddetini artıracak ve daha sık görülecek.

Her yıl 12 milyon hektar ekilebilir arazi kaybediliyor

Dünya Gıda Programı (WFP) verilerine göre sadece iklim değişikliğinin etkilerinin yol açtığı kıtlıkla mücadele eden ilk ülke olarak tarihe geçen Madagaskar’da 1 milyon 140 bin kişi karnını doyuracak gıda bulamıyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre 2000-2019 arasında yaşanan 7.300 doğal afet nedeniyle 1.2 milyon insan hayatını kaybetti. Her yıl 12 milyon hektar ekilebilir arazi kuraklık ve çölleşme nedeniyle kaybediliyor, bu durumdan 100’den fazla ülkede 1.5 milyar insan etkileniyor.

Dünyada iklim değişikliği ve küresel sıcaklıktaki yükselişler nedeniyle giderek etkisini artıran orman yangınları, çölleşme, kuraklık ve arazi bozulması her yıl küresel ekonomiye 15 trilyon dolar zarar veriyor.

Atmosferdeki “sera gazlarının” artması nedeniyle oluşan küresel ısınma iklim değişikliğinin en önemli nedenidir. Dünyada toplam karbon salınımlarının yüzde 41.5’ine Çin, AB ve ABD sebep oluyor. Gelişmiş ülkelerin neden olduğu karbon emisyonlarının büyük bir bölümü ulaşım, enerji ve imalat sektöründen kaynaklanıyor. Bugün çok iyi bilinmektedir ki, fosil yakıt yakılması, sanayideki yanlış uygulamalar, ormanların tahrip edilmesi gibi çeşitli insan faaliyetleri sonucunda artan sera gazı atmosferde birikmeye başlamıştır. Yerkürenin ısınma dengesini bozan bu birikimin, iklim üzerindeki en önemli ve en belirgin etkisi, yerküre sıcaklığının artma eğilimi göstermesidir. Bu günlerde sıcaklık artışı tüm dünyada hissedilmektedir.

NASA’ya göre Türkiye çölleşme tehdidi altında

İklim değişikliğinin oluşturduğu olağanüstü hava olayları tarım alanlarının azalmasına, daha fazla su ihtiyacına, bitki ve hayvan hastalıklarına, ekiliş ve hasat dönemlerinde kaymalara, tarımsal üretimde önemli ölçüde verim, kalite ve ürün besin değerlerinin düşmesine neden oluyor.

Ülkemizde yaşanan kuraklık, ani sıcaklık değişimi, yağışların mevsim normallerinin altında olması, tarımsal üretimi olumsuz etkilemeye başladı. Bundan böyle ekilişe karar verirken tarih değil iklim şartları dikkate alınması gerekiyor.

İklim değişikliği ve kuraklık sonucunda yaşanan çölleşme, tuzlanma, erozyon toprak yapısının bozulmasına, tatlı su kaynaklarının kirlenmesine ve azalmasına sebep oluyor. Bunun yanı sıra tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı gibi nedenlerle birçok gıdanın verimi azalıyor ya da üretememe tehlikesi ile kıtlık ve açlık sorunu ortaya çıkıyor. Bu da insanoğlunun geleceğini tehdit ediyor.

NASA’nın yayınladığı haritaya göre Türkiye topraklarının yüzde 13’ü şiddetli, yüzde 52’si orta düzeyde çölleşme riski altında.

Çölleşme demek, biyolojik olarak üretken arazilerin üretemeyen hale gelmesi ve ekonomik olmaktan çıkması anlamına geliyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 40’ı, mera alanlarının ise yarısı erozyon tehlikesi ile karşı karşıya. İklim krizinin yıkıcı etkileri, sınırlı olan doğal kaynakların sürdürülebilir biçimde yönetilmesini zorlaştırıyor. Dünya ekosisteminin işleyişi ve yaşamın döngüsü biyoçeşitliliğin varlığı ile mümkün oluyor. Karada ve denizde yaşanan biyoçeşitlilik kaybı gıda arzı ve sağlık sistemleri üzerinde ciddi sorunlara yol açıyor.

Gıda güvencesi riski oluşturuyor

Küresel iklim değişikliği gıda güvencesi için risk oluştururken beslenme güvenliği açısından da tehdit içermektedir. İklim değişikliği tarım sektörüne ve tarımsal üretime büyük hasarlar veriyor. Böyle giderse önümüzdeki 10 yıl içinde birçok ürün üretilemeyecek hale gelebilir.

Dünya Meteoroloji Örgütü 2020 İklim Durumu Raporu’na göre, iklim değişikliği kaynaklı felaketler nedeniyle gıdaya erişim zorlaşıyor. Uluslararası insani yardıma ihtiyaç duyan kişi sayısı 2030 yılına kadar yüzde 50 artabileceği ifade ediliyor.

Kuraklık, sel, heyelan, fırtına, hortum, dolu, don gibi olağanüstü iklim koşulları, üstü açık fabrika olarak tanımladığımız tarım sektörü için oldukça önemlidir.

İklim değişikliğinin neden olduğu afetler tarım ürünlerine oldukça fazla zarar vermekte ve rekolte kaybına neden olmaktadır. Üretimde meydana gelebilecek miktar kayıpları ve kalitenin düşmesi, üretici gelirlerini azalttığı gibi ulusal ekonomiyi de olumsuz etkilemektedir.

Dünyada iklim değişikliğinin en çok etkilediği bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer alan Türkiye, iklim krizinin tüm olumsuz etkilerini daha sık ve uzun süreli yaşamaya başladı.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre ülkemizde 1940-2008 döneminde yıllık 300’ü geçmeyen meteorolojik olağanüstü olay sayısının 2009’da 461, 2015’de 781, 2018’de 871, 2019 yılında 935, 2020 yılında 984 olarak kaydedildi. 2020 yılı afetlerin yaşandığı en fazla yıl oldu.

Dünya Meteoroloji Örgütü tahminlerine göre küresel çapta aşırı hava olaylarının sayısı 10 yılda ikiye katlandı.

İklimsel değişim çevresel ve ekonomik zarar büyük

Türkiye ve Avrupa sanayileşmenin yayılmaya başladığı tarihlerden bu yana ısınıyor ve 2020 yılı son 40 yılın üçüncü en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti. Gün geçtikçe bir kriz haline dönüşen iklim değişikliği çevresel, ekonomik ve toplumsal sorunları derinleştiriyor, sürdürülebilir yaşam kalitesini düşürüyor ve iklim krizi tarım, sanayi, turizm ve enerji başta olmak üzere pek çok sektörü olumsuz etkiliyor, maliyetleri de artırıyor. Günümüzde küresel iklim değişikliğine karşı alt yapıların ne kadar dayanıklı olduğu sorgulanıyor. Elektrik şebekeleri, su arzı ve atık su sistemleri, telekomünikasyon ve taşımacılık alt yapısının; seller, su baskınları, kasırgalar ve orman yangınları gibi iklim tehditleri karşısında ne kadar dayanıklı olduğu araştırılıyor. Tarım sektörü, iklim değişikliğine neden olan aynı zamanda iklim değişikliğinden de en çok etkilenen sektörlerden birisi. Tarım konusunda yapılacak çalışmalar bu yönüyle de çok önemli. (Avrupa Birliği “Çiftlikten Çatala Stratejisi” çerçevesinde önemli adımlar atıyor.)

Sürdürülebilir gıda güvenliği için sağlıklı ve çevre dostu bir gıda sistemi oluşturulmalı. İklim dostu tarım uygulamaları yaygınlaştırılmalı. Türkiye’de ekilen alanların yüzde 70’i yağışa bağımlı.  Kuraklık yaşandığında tarımsal üretimde verim kaybı rekoltede ise düşüş yaşanıyor.

Tohumculuk konusunda iklim değişikliğine uyum sağlayan, kuraklığa dayanıklı yerli çeşitlerin geliştirilmesi konusunda çalışmaları en üst seviyeye çıkartmalıyız.

Dünyayı ve Türkiye’yi bugün yaşanacaklardan çok daha ciddi boyutlarda su kıtlığı ve çevre kirliliği tehlikesi bekliyor.

İklim krizi ile tek başına mücadele mümkün değil

İnsan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliği ile yaşanan kuraklık, sel, çölleşme, erozyon, su sorunu geleceğimizi, çevreyi, doğal yaşamı, gezegeni tehdit ediyor. Gerekli önlemler alınmazsa yakın gelecekte çok ciddi göçler, sosyal ve siyasal karışıklıklar, su savaşları yaşanabilir.

2021 İklim Değişikliği raporunda fosil yakıtları terk etmek ve daha yeşil büyüme modeline geçmek üzere küresel ölçekte çabalarımızı hızlandırmamız gerektiğine vurgu yapıldı.

İklim değişikliğinin etkilerini çok hızlı bir şekilde yaşamaya başlamış ülkelerden biri olarak Türkiye’nin iklim değişikliği ve olası etkilerine karşı küresel iş birliği çerçevesinde çözüme ortak olması büyük önem teşkil ediyor. Paris Anlaşması’nın ulusal katkı belgesinin güncellenerek onaylanması önem taşıyor.

2021 Haziran ayının ilk haftasında TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu’na sunum yapan TOBB ve TÜSİAD temsilcileri Türkiye’nin iklim değişikliği konusunda etkili çalışmalar yapabilmesi için öncelikle Paris İklim Anlaşması’nı onaylamasını istediler. Onaylanmaması halinde, ticarette ciddi engellerin olacağı uyarısında bulunuldu.

Sonuç olarak iklim krizi ile mücadelede hiçbir ülkenin tek başına kurtuluş şansı yok. Tüm dünya daha fazla zaman kaybetmeden birlikte harekete geçmeli. Yıllardır süregelen su, tarım ve enerji politikalarını değiştirme yönünde karar alınması artık bir tercih değil zorunluluktur.

Küresel ısınmayla mücadele için alınması gereken bölgesel, ulusal ve küresel önceliklerin ve politikaların hiç gecikmeksizin uygulanması gerekmektedir. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için hep birlikte katılımcı ve kalıcı çözümler geliştirmeliyiz. Bütün hayatımızı bu yeni sürece göre planlamalıyız. Tüm okul çağındaki çocuklara ve gençlere küresel iklim değişikliğinin acil durumunu ve ekolojik dengenin bozulması ile ilgili kapsamlı eğitim verilmesi sağlanmalı. İklim krizi ile mücadele sürecine dahil edilmeli.

Bir tarafta artan nüfus ve gıda talebi diğer bir tarafta aşırı sıcaklıkların sebep olduğu kuraklık ve sıra dışı hava olayları. Gıda arzı güvenliğinin tehlikeye girmemesi için iklim değişikliği ile mücadele de önemli adımlar atılması gerekmektedir.  

Olası afetlerin en aza indirilmesi için gereken tüm önlemler önceden alınmalı ve risk yönetimi uygulanmalıdır. Aksi takdirde kriz yönetimiyle yapacak fazla bir şeyimiz yok.

Tüm dünya, olağanüstü hava olaylarını daha sıklıkla ve daha şiddetli yaşamaya başladı. Bu kritik durumu dikkate alarak, kömürden vazgeçerek, temiz enerji kaynaklarına dönerek, doğayı koruyarak gezegenimizin geleceğini güvence altına almalıyız. Aksi halde insanoğlu çaresiz kalacaktır.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı Kasım ayında İskoçya’da bir araya geliyor. Bu zirvede karbon emisyonlarını azaltma planları da ele alınacak. Küresel sıcaklık artışının 1.5 derece ile sınırlı tutma taahhüdü yeniden görüşülecek.

Yüksek emisyonlu şirketlerin iklim değişikliğine yaptıkları katkılardan sorumlu tutulması, hesap verebilirliği için iklim davalarının açılıyor olması doğayı korumanın en önemli anahtarıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kontrolün kontrolü 04 Haziran 2025