Rasyonel beklentiler

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Uzun süredir konuştuğumuz seçimler sonrası nasıl bir ekonomi politika çerçevesi olacak sorusunun yanıtlarına ilişkin ipuçları gelmeye başladı. Bu köşedeki yazılarımızda sık sık dile getirdiğimiz gibi sürdürülmesi çok zor olan hatta son dönemde imkânsız hale gelen ekonomi politikalarının seçim sonucu ne olursa olsun değişmek zorunda kalacağını bekliyorduk. Hem makroekonomik dengesizlikler hem de finansal piyasalarda yaşanan kilitlenme son dönemde bir değişim ihtiyacını daha da artırmıştı.

Birçok meslektaşımla beraber her fırsatta dile getirdiğimiz ve çokça da eleştirdiğimiz mevcut politika kurgusunun irrasyonel ve sürdürülemez olduğu yeni Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek tarafından da dile getirildi. Özellikle faiz indirimlerinin başladığı Eylül 2021 döneminden bu yana usanmadan ve ısrarla dile getirdiğimiz rasyonel politikalara dönüş ihtiyacının en üst düzeyde kabullenilmesi ve değişim sinyali verilmesi elbette bizleri umutlandırıyor. Geçmişe yönelik söylenecek çok söz bulunabilir. Fakat gelir dağılımını ve makro dengeleri bozan, alım gücümüzü olumsuz etkileyen rekabet gücümüzü zedeleyen bu politikalardan vazgeçmek için bu kadar beklenmeli miydi sorusunu da sormaktan kendimizi geri alamıyoruz.

Sayın Şimşek’in pazar günü bakanlık devir teslim töreninde verdiği mesajlar oldukça olumlu. Toplumsal refahı arttırmaya yönelik şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik, uluslararası normlara uygunluk, kurala dayalı politikalar izleme hedefi elbette çok doğru ve olumlu. Eğer bu sözleri gerçekleştirebilir ve sürdürebilirsek ekonomimiz de de olumlu sonuçlarını görürüz.

 Önümüzdeki süreçte bu çizilen çerçevede bir politika kurgusunun oluşturulup oluşturulamayacağı en önemli soru olacak. Bu çerçevede işin bir finansal piyasa bir de reel piyasa boyutu bulunuyor. Finansal piyasalarda hızlı bir şekilde dengelendirmemiz gereken döviz kurları ve faizlerdir. Döviz kurlarında bir süredir yukarı yönlü izlediğimiz hareket zaten döviz piyasasında dengeleyici yönde işaretini veriyor. Uzun süredir yönetilen bir kur sistemi uygulamaya çalışıyoruz. Enflasyonla mücadele adı altında yatay tutmaya çalıştığımız döviz kurlarının birçok dengeyi olumsuz etkilediğini, dövize önemli bir talep yarattığını zaten net bir şekilde gördük. Hiç sürpriz değildi.

Geçtiğimiz hafta detaylı tartıştığımız gibi döviz kurlarının ihracatı destekleyici ithalatı azaltıcı bir noktada dengelenme ihtiyacı var. Bu dengelenmenin sağlıklı olabilmesi için hem enflasyonda düşüş beklentilerinin güçlenmesi hem de döviz kurlarında artış beklentisinin azalması gerekiyor. Bu ancak güven ortamı ve Türk Lirası varlıkların beklenen enflasyona göre belli bir cazibe kazanması ile mümkün olabilir. Anlamı para politikasında sıkılaşma demektir. Önümüzdeki süreçte en kritik sorulardan birisi de Merkez Bankası’nın yönetiminde bir değişiklik olup olmayacağı ve döviz kurlarında istikrar sağlayabilecek bir para politikası oluşturup oluşturulamayacağı olacak.

 Sayın Cumhurbaşkanı’nın verdiği sinyallere bakacak olursak, önümüzdeki süreçte bir taraftan mevcut politika faizini koruyan bir taraftan da yukarı yönde esneklik sağlayan bir çerçeveye ihtiyaç var görünüyor. Geçmişte deneyimlediğimiz faiz koridoru veya benzer bir çerçeve bu amaca yönelik olarak oluşturulabilir. Son beklenti anketlerine göre %30’lar civarında olan 12 aylık enflasyon beklentileri, faizlerin gerekirse bu noktalar ve hafif üzerine çıkabileceği yönünde sinyal vermesi ve kurgulanmasını gerektiriyor. Faizleri kademeli arttırmak ama çok da gecikmemek belirsizliği minimum tutarak üst bandı net bir şekilde ortaya koymak hem döviz hem kredi piyasalarında dengeleri sağlamak açısından son derece önemli olacak.

 Eğer finansal piyasalarda bir dengeleme sağlanırsa reel sektör başta yatırım olmak üzere kararlarını daha rahat verebilecek ve finansman imkânlarına ulaşabilecektir. Burada kritik noktalardan birisi, bankalara yönelik düzenlemelerin hızla sadeleştirilmesi ve özellikle kredi mekanizmasına yönelik olarak bono- tahvil tutma yükümlülüklerinin kaldırılmasıdır.

 Kısa vadede önemli politika seçeneklerinden birisi de mali disiplini sağlamak açısından ve seçime giderken harcamalardan vazgeçilemeyeceğini varsayarak, gelir tarafına yönelik adımların atılması ihtimalidir. Vergi gelirlerini arttırmaya yönelik adımları ve politikalara hazırlıklı olmak gerekiyor. Eğer uygulanabilirse bu tür adımların makroekonomik dengelere etkisi zamana yayılarak gelecektir. İlk etapta yaz aylarının arkasından enflasyonda bir yükseliş çok olası görünüyor. Sıkı duruş devam ederse hem beklentiler hem de gerçekleşmeler enflasyon açısından aşağı yönde hareketlenecektir. Kurlardaki dengelenmenin ve vergi politikalarının iç talebi zayıflatması fakat üç ile altı ay arasında ihracatı artırması beklenebilir. İç talepteki zayıflığı engellemek ya da sınırlamak açısından özellikle ücret ayarlamaları önemli bir araç olarak kullanılabilecek görünüyor. Seçime yaklaşırken bu tür desteklerin daha da güçlü olmasını bekliyoruz.

Sonuç olarak, piyasalar açısından rasyonel beklentileri oluşturabilmek önemi. Daha önemlisi ise bunları gerçekleştirmek ve sürdürebilmek olacak.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024