Siyaset, Türkiye’nin sorunlarına odaklanamıyor
Peş peşe gelen kararlarla Ankara adeta toz duman içinde.
Hamas lideri öldürüldü diye Türkiye’de resmi yas ilan ediliyor, Suudi Arabistan’dan Pakistan’a Mısır’dan Endonezya’ya hiç hir müslüman ülke kılını kıpırdatmıyor. Bir yandan gıyabi cenaze namazları kılınıyor diğer yandan misal Zafer Partisi “ben bayrak falan indirmem yas da tutmam” diyor.
İsrail Dışişleri Bakanı saçma sapan bir paylaşım yapıyor, Türkiye’de İsrail’i işgal etmekten bahsediliyor. Yetmiyor İsrail Dışişleri Bakanı bir kez daha doğrudan Erdoğan’ı hedef alıyor ama ne hikmetse paylaşımında İmamoğlu’nu etiketliyor.
Haniye yayınları nedeniyle instagrama yasak getiriliyor, sonra “mevcut yasalarımıza uymuyorlar o yüzden kapattık” açıklaması yapılıyor. Anayasa Mahkemesi bir kararı sosyal medya üzerinden kamuoyuyla paylaşıyor, BTK devreye giriyor. O paylaşım kaldırılıyor, sonra aslında kaldırılmadı açıklaması yapılıyor.
Aslında bu durum bir süreden beri Ankara’da neredeyse hergün yaşanıyor. Bir süreden beri derken son yerel seçimlerin ardından demek lazım. O tarihten bu yana Ankara’da siyasi istikbal kavgası her geçen gün artıyor fakat bununla beraber idare ile yargı arasındaki uyumsuzluk/çekişme artık saklanamaz boyuta geliyor.
Neredeyse herkesin ve her kurumun kendine ait beklentilerine uygun pozisyon alıp bir diğeri ile çekiştiği, tartıştığı, tavır aldığı ortamda ülke giderek yönetilemez hale geliyor.
Hesap, beklenti derken siyaset de bu halden sonuna kadar etkileniyor.
Misal; son dönemde CHP'nin lider kadrosu arasında "Erdoğan'a sahip çıkma, saygı gösterme" yarışı başladı.
Peki neden böyle oldu?
Daha önce de bir kaç kez işaret ettiğim gibi artık Türk siyaseti "Erdoğan sonrası döneme" hazırlanıyor!
Peki bu beklenti ne kadar gerçek derseniz, ben hayli şüpheliyim. Muhtemelen Türkiye zamanını, şeklini iktidar partisinin belirlediği bir erken seçime yol alacak ve Meclis’in kendini feshetmesiyle Erdoğan’a bir kez daha aday olmasının yolu açılacak. Yani Erdoğan sonrası için plan yapanların bu planları biraz daha ertelemeleri olasılık dahilinde.
Şu an içinse Erdoğan'la yarışarak bir yerlere gelenler, Erdoğan'ın olmadığı bir yarışta, onun şahsi oyunu da almak istiyor. O yüzden Erdoğan karşıtlığını bir kenara bırakmaları, en azından bırakıyor gibi yapmaları lazım. Bu durum muhalefeti kendi seçmeninin istekleri ile AK Parti seçmenini memnun etmek arasında sıkıştırıyor.
İktidar tarafında ise tamamen farklı bir hava hakim. Erdoğan'dan sonra Erdoğan kadar oy alan, onun kadar kişisel oy toplayan bir isim bulunabilecek mi? Bu temel soru nedeniyle iktidar kanadının bir bölümünde Erdoğan sonrası muhalefetin iktidara geleceği bir dönem yaşanacağı fikri hakim. İşte CHP'nin başkan adayları da buna oynuyor. Ancak şu unutulmasın ki iktidar kanadını elindeki güçle muhalefeti be kendisi dışında oluşacak bir iktidarı manipüle ve dizayn etme gücüne sahip.
Buraya kadar anlattıklarım deyim yerindeyse kaotik bir tablo ortaya çıkarıyor.
Peki ama siyaset karmaşası, ekonomik açmazlar, mülteci sorunu, dış politikadaki tercihler/gelişmeler nedeniyle tarihinin belki de en büyük buhranını yaşayan Türkiye, siyaset bu sorunlara odaklanamazken bu kadar kaotik bir durumu kaldırabilir mi?
Malum buhranlar atlatılmak için istikrar, kararlılık ve zaman ister!