Teknolojide atılım için odaklanma şart

Faruk TÜRKOĞLU
Faruk TÜRKOĞLU Dün, Bugün, Yarın

Ekonomide, sanayide ve teknolojide 80’li yıllarda ve sonrasındaki başarılı performanslar, tutarlı önceliklendirme ve odaklanma uygulamaları sayesinde mümkün oldu. Küreselleşme döneminde ülkelerin ekonomi yönetimleri tüm sektörlerde aynı dönemde atılım yapmayı tercih ettiklerinde ise sektör başına düşen yatırım sermayesi ve yetişmiş işgücü düşük düzeylerde kaldı. Sınırlı sayıda ürüne, ürün grubuna ve sektöre odaklanma yönteminde mevcut sermaye stoku ve yetişmiş işgücü, az sayıda ama gelişme potansiyeli yüksek olan sektörlere yöneltildi.              

Bu odaklanma ile sağlanan kaynak derinliği dünya çapında üretim ve ihracat başarısı getirdiğinde oluşan sermaye birikimi, bu kez ihmal edilen sektörlere yönlendirildi. Böylece orta vadede sanayinin teknolojik yoğunluğu ve dünya pazarlarındaki rekabet gücü tüm sektörlerde yükseltilmiş oldu. Odaklanma Japonya’nın ve bu ülkenin ardından Güney Kore, Çin, Tayvan ve diğer Doğu Asya ülkelerinin başarılarında rol oynayan faktörlerin başında geldi. Türkiye’de odaklanma, savunma sanayisi, THY, Eti Maden ve benzeri sektör veya şirketlerin başarısında “odaklanma” önemli bir rol oynadı.          

Türkiye’deki odaklanma politikaları

Türkiye’de göreve gelen her sanayi ve teknoloji bakanı yeni bir hamle programı strateji veya yol haritası ile işe başladı. Ancak odaklanma ve önceliklendirme konusunda gerekli adımlar atılmadığı için uygulanan programlar ancak kısmi ve geçici başarılar sağlayabildi. Mustafa Varank’ın Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB) döneminde hazırlanıp 2019’da uygulanmasına başlanan Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi programında teşvik edilecek ürün sayısı 919’a, yenilikçi teknoloji alanı sayısı ise 161’e kadar çıkıyordu. Bu programda odaklanmaya önem verilmemiş, çok sayıda konuda başarılı olmak isteyenin hiçbir konuda başarı sağlayamayacağı gerçeği dikkate alınmamıştı.         

Genel seçim sonrasında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı görevine getirilen Mehmet Fatih Kacır’ın geçen 14 Temmuz tarihinde TOGG ayarında en az 12 dolayında projeye öncelik verileceğini açıklaması, “odaklanma” konusunda önceki dönemlere göre daha gerçekçi bir politika izleneceğini düşündürmüştü.

Yüksek kapasiteli yatırım ihtiyacı

Bakan Kacır, aynı toplantıda Katar’ın teklifiyle 65 nanometrelik çipleri Türkiye’de üretmeye başlayacaklarını ve yatırımın 60 milyon doları geçeceğini açıkladı. Bu büyüklükteki bir çip yatırımının Türkiye’nin özellikle savunma ve otomotiv sanayisindeki yarıiletken malzeme ihtiyacını karşılaması, ayrıca ihracat yapabilmesi zor olacak. Dünya ülkelerinde çip konusundaki yatırımlar için milyarlarca dolarlık kaynak ayrılıyor. Örneğin; Alman Bosch şirketi başlattığı çip yatırımının 3 milyar dolar harcama ile tamamlanacağını açıkladı. Ülkeler arasında çip üretimine en az kaynak ayıran ülkelerden biri olan İspanya’da bile bu konudaki yatırımın hacminin 12 milyar doları bulacağı belirtildi.            

Hedefine bir yüksek teknoloji ülkesi olmayı koyan Türkiye çip üretimi için 3 ile 4 milyar dolar arasında bir tutar harcayarak büyük bir tesis kurabilir. Gereken kaynak, Türkiye Varlık Fonu’ndan ve kurulacak bir yatırım konsorsiyumuna katılacak büyük sermaye grupları, holdingler ve müteahhitlik şirketleri tarafından karşılanabilir.       

Nasıl bir odaklanma politikası gerekiyor

Odaklanma sürecinde aşağıdaki konuların dikkate alınması yarar sağlayabilir:              

■ Tek bir ürünün üretiminin hedeflenmesi yerine sektörler veya alt sektörlerdeki teknolojik yoğunluğu yükseltecek yatırımlara öncelik verilmesi daha akılcı bir tercih olabilir. Örneğin ihracatın ithalatı karşılama oranının bir türlü yüzde 20’nin üstüne çıkarılamadığı elektronik sektörüne odaklanılması ekonominin rekabet gücünü daha kısa bir sürede yükseltebilir. Odaklanılacak sektör veya ürün grubu sayısının dört veya beş olarak belirlenmesi ise sermayenin ve yetişmiş işgücünün daha etkili şekilde kullanılmasına imkân verir.           

■ Odaklanılan ürün grubu ve sektörler için temel bilimler ve teknoloji geliştirme alanlarında araştırmalar yapacak yeni nesil araştırma enstitüleri kurulmalıdır. Bu konuda Alman Fraunhofer veya ABD’de Manifacturing USA kuruluşlarına bağlı olarak kurulan enstitüler örnek alınabilir.          

■ Odaklanılan ürün grubu veya sektörde önce özel sektörün tek başına şirket kurması imkânları araştırılmalıdır. Yüksek tutarda sermaye gerektiren ve riski de yüksek olun bu tür yatırımlara özel sektör ilgi göstermediği takdirde kamu-sektörü-özel sektör ortaklığı gündeme gelebilir. Bu olasılığın da gerçekleşmediği durumlarda devlet yeni tip bir KİT (kamu iktisadi teşebbüsleri) modeli geliştirerek yatırımı başlatabilir.

“Upgrading” sürecinde sorun var

Ekonomide bakış açıları, görüşler, gözlemler de önemlidir ama son sözü istatistikler ve göstergeler söyler. Modern bir sanayi tesisinin açılışında bulunanlar veya ekonomi gazeteleri ile dergilerindeki başarı öykülerini okuyanlar, teknolojik ilerlemenin çok hızlı olduğunu düşünebilir ama bu konuda gerçekçi bir fikir edinmek için teknolojik yoğunluğuna göre sınıflandırılmış ürünlerdeki ihracatın ithalatı karşılama oranlarına bakmak gerekir. Ayrıca farklı teknolojik yoğunluğa sahip ürünlerin üretim ve ihracat içindeki payları da ekonominin teknoloji düzeyini ve yoğunluğunu gerçekçi bir şekilde yansıtabilir. .             

Bir üründe, ürün grubunda veya sektörde teknolojik yoğunluğun artışı çok zaman İngilizcedeki “upgrading” kelimesi ile de anlatılır. Teknolojik yoğunluğu yüksek bir ürün grubu veya sektördeki üretim artışı, ithalatı azaltıp ihracatı yükselterek dış ticaret ve cari işlemler açıklarını geriletir. Ekonominin uzun yıllar boyunca yüksek hızlarda büyümesi ancak teknolojik yoğunluğun her yıl biraz daha artması ile mümkün olabilir. TÜİK’in istatistikleri gıda, tekstil ve konfeksiyon sektörlerini de içeren düşük teknolojili ürün grubunda ihracatın ithalatı karşılama oranlarının yüzde 100’ün üstünde olduğunu ve dış ticaret fazlası verildiğini gösteriyor. Diğer ürün gruplarındaki durum ise aşağıda görüldüğü gibi pek iç açıcı değil:

■ Çimento, cam, seramik, demirçelik, demir dışı metaller üretimini ve petrol rafinerilerini içeren orta düşük teknoloji grubunda karşılama oranı yüzde 100’ün altında bulunuyor ve 2019’dan bu yana geriliyor. 2018 öncesindeki yılların çoğunluğunda bu gruptaki ihracat değeri ithalatın üstündeydi.

■ Kimya, otomotiv, makine-teçhizat ve elektrikli teçhizat sektörlerini de kapsayan orta yüksek teknoloji grubunda da karşılama oranı yüzde 100’ün altında bulunuyor. Bu gruptaki karşılama oranları otomotivde gerilerken, makineteçhizatta duraklama eğilimine girdi. Yalnız kimya sanayisinde sınırlı bir artış var.

■ Araştırma ve geliştirme harcamalarının yüksek olduğu ilaç, havacılık, bilgisayar ve çip üretimi ile telekom cihazlarının bulunduğu yüksek teknoloji grubunda ihracatın ithalatı karşılama oranlarında bir miktar artış gözlense de oran yüzde 30’un altında bulunuyor. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki oranı ise yaklaşık 15 yıldan bu yana yüzde 3 ile yüzde 4 arasından kurtulamadı. Para, kur, faiz ve yatırım politikalarında akılcı uygulamalar ekonomide ancak kısa süreli bir canlanma ortaya çıkarabilir. Ekonominin hızlı ve istikrarlı bir şekilde büyümesi ise devletin bir yeniden sanayileşme programı açıklamasına, teknolojik ilerleme seferberliği başlatmasına ve yeni nesil araştırma enstitüleri kurmasına bağlıdır. Bu konularda adım atılmadıkça ekonomi dış ticaret açığı prangasından kurtulamaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Geleceğe bakış 29 Ekim 2023