Türk mutfağının motive ettiği girişim: KANTEC

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Sakarya’da kendini kanıtlayan makine üretiminin izini sürmeyi sürdürüyoruz. Sizinle paylaşacağımız girişimi, alınan sonuçları motive eden etken Türk mutfağı. KANTEC’in ofisinde Kurucu Genel Müdür Kaan Akdoğan ile Marka Müdürü Hakan Çetinbaş’la söyleşi yapıyoruz: Kelebek 2.0, Modulus, Robotik Sorter, ROBOTEGG, ambalajsız yumurta paketleme makinelerini dünden bugüne getiren itici gücün neler olduğunu anlamak istiyoruz.

Kaan Akdoğan itici gücün Türk mutfağı olduğunu söylüyor. Şaşkınlıkla soruyoruz, “Mutfağın makine üretimine etkisi hangi özelliğinden kaynaklanıyor?”

Yaşamın içinden süzülen deneyiminin verdiği özgüveni gözlerinden okunan Kaan Akdoğan anlatıyor: “Ürettiğimiz makinelerin arka planındaki itici güç, beyaz et sektöründeki çeşitlilik. Tavuğun ön sırt bölgesinde ’kelebek pirzola’ diye adlandırılan bir bölüm var. Mutfağımız bu bölümün ağız tadı bakımından farklı özellikte olduğunu fark etmiş. Seri kesim ve işlemede et kısmını karkastan ayırmak gerekiyor. Usta kasaplar bunu elle yapıyor; biz onlardan ilham alarak makineyi özel olarak tasarladık.

Merakım artıyor, “Sadece kasapların tavuktaki kelebek bölümünü değerlendirmeleri mi girişiminizi etkiledi. Sizi yüreklendiren başka etkenler yok muydu?” diye soruyoruz.

Kaan Akdoğan kadir bilir bir genç insanımız. “Olmaz olur mu? Şen Piliç’in kurucusu duayen sanayicilerimizden Haşim Gürdamar’ın katkısı büyük. Bize makine üret, bütün tavuk işletmelerine sat” diye girişimimizi tetikledi. O başlangıç noktası bizi bugün 12 ülkeye makine ihraç eder konuma getirdi. Ülkeler arasında Hollanda, İtalya, Fransa, Romanya, Rusya, Ukrayna gibi ülkeler var“ diyor. Sonra şu cümleleri ekliyor: “Ne hazır insanımız ne de yerimiz vardı. En az bu işi yapmak için 150 kadar insan gerekiyordu!”

Birikimlerden yararlanma

Bir insanın özel bir makineyi geliştirmesini organize etmesi için belli birikimlerinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Kaan Akdoğan’a da cesaretini besleyen bilgi kaynaklarının neler olduğunu soruyoruz: “Toyota’da robot konusuna aşina olduk. Babam makineciydi, makinenin ne olduğunu biliyorduk. Eski patronumuz Geyve’de havai fişek üretimi yapan Mustafa Coşkun’un deneyim ve birikimlerinden pay kaptık. Mustafa Coşkun, benim müzikle olan uğraşımın ilgimi böldüğünü anlayınca, ya git müzik yap ya da aklını makineye odakla diye uyarınca bu alana yöneldik” yanıtını alıyoruz.

Ülkemizde makine üretiminin güçlü ve zayıf yanlarını her zaman sorguladığımızı, bir makine üretici olarak kendisiyle baş başa kaldığında aklına nelerin geldiğini soruyoruz: “Bir merkezin, otoritenin bizimle ilgilenmesini hep istedim. Siyasi irade, bürokrasi, üniversite, yerel yönetimler, medya mensupları. Nedense biz zorlamasak, üzerine gitmesek kimse bize gelip de arkadaş imkânın nedir, hangi sorunların var, birlikte bu sorunları nasıl çözeriz?” demiyor. Biraz düşünüyor ve diyor ki, “Birbirimizin işlerini kolaylaştırma konusunda hep birlikte almamız gereken önemli yol olduğunu söylersem abartmış olmam. Bizi başka ülkelerden arayıp işbirliği yapmak isteyenler var. Kendi içimizde yaptığımız işlerin ortak çabayla hepimize kazandıracağı bilincini yükseltmemiz gerekiyor.”

Farklı iş yapmanın önemi

Kaan Akdoğan, “Aranan işleri yapsaydım bu noktaya gelemezdim,” diyerek farklı bir iş yapmanın girişimciye verdiği keyfin önemine vurgu yapıyor.

Sahada değişik iş alanlarında söyleşi yaptığımız herkese sorduğumuz bir soruyu Kaan Akdoğan’a da yöneltiyoruz: Siz, tam yetkiye ve gerekli kaynaklara sahip olsaydınız neler yapardınız?

Genç girişimci Akdoğan sorumuzu yanıtlarken 5 konunun altını çiziyor: Birincisi, bütün şirketleri izleyen, gözleyen ve sonuçları analiz eden birer uzman yetkili görevlendirirdim. Her girişimin bir beyin haritasını çıkartırdım. Bunu sürekli yenileyerek gidişatın yönünü ve hızını iyi kavrardım. Geniş ve dar anlamda bütün teşvikleri ve destekleri o raporlara göre yönlendirirdim. İkincisi, mikrodan makroya giden yolu izlerdim. Yurtdışında rekabet ve işbirliklerini ona göre ayarlardım. Ayrıntıyı iyi bilirsek, bağlantısal bütünlükleri daha iyi kurgularız. Üçüncüsü, faydalı model ve patent alıyoruz ama güven yaratmıyor. Fikri ve sınai mülkiyeti güven altına alacak önlemleri alır ve taviz vermeden üzerine giderdim. Dördüncüsü, yapılan işi ehli olan gerçek uzmanlara sınıflandırmalarını yaptırırdım. Bütün öncelikleri, teşvik sistemlerini ve destekleri bu önceliklere göre yapardım. Katma değer üretmeyen işler için toplumun kaynaklarını israf etmezdim. Beşincisi de, özellikle işe yeni başlayan küçüklerin Ar-Ge heyecanlarını ve becerilerini özel olarak izler, destekler ve soluğumu onlara hissettirdim.

İhtiyacı tanımlamak önemli

Kaan Akdoğan’dan da söyleşi yaptığımız herkesten öğrenmek istediğimiz bir hususu öğrenmek istiyoruz: Gelecek 10 yıl için neler planlıyor?

Önemli bir hususa işaret ediyor Kaan Akdoğan: “Bir işin başarılı olması için mutlaka bir ihtiyaca cevap vermesi lazım. Biz, ülkemizdeki kanatlı sektörünün endüstri 4.0 aşamasına geçerse üretkenlik, verimlilik ve rekabet gücü kazanacağını biliyor; bu temel ihtiyacı karşılamaya odaklanıyoruz. Beyaz et sektörümüzün yerelden küresele taşınması için bizim de teknoloji katkımız olsun düşüncesini kendi iş sevdamız haline getiriyoruz. Bir başka husus, özellikle Hollanda’dan yapılan ciddi bir ithalat söz konusu. Eğer ülkemizin geleceğinden sorumlu hepimiz ciddi işbirliği yaparsak bu ithalatı azaltacak altyapıya sahibiz. Bir başka husus ABD gibi büyük bir pazarın izini sürmeliyiz… Varlıklarımız, değerlerimiz ve birikimlerimiz var ama onları uygulamaya taşırsak anlamlı iş yapmış oluruz.

Sonra tesisi geziyoruz… Soru sırası Kaan Akdoğan ile Hakan Çetinbaş’a geliyor. Diyorlar ki, “Siz ne yapmamızı önerirdiniz?

Hocalarımdan aldığım dersleri kendi deneyim ve birikimimle pekiştirdiğim yargılarımı sentezleyerek diyorum ki: “Ne olursanız olun, önce iyi bir pazarlamacı olun. Hele çağımızda söylentiye dayalı algı oluşturulduğunu bilerek yaptığınız işin tanıtımına önem verin. İletişimin bütün kanallarını kullanarak işinizi başkalarına anlatın. Can Yücel’in çevirdiği şiirde dendiği gibi, “En uzak mesafe iki kafa arasındadır. Birbirini anlamayan”. Siz başkalarının sizi anlamasını beklemeyin. İşinizin anlamlı olduğunu düşünüyorsanız, onu anlatmanın yolunu bulun.

Anladığım kadarıyla Sakarya’da bir makine üreticisini sizlere anlatmaya çalıştık. Üretimin, özellikle yüksek katma değerli üretimin hepimizin geleceğine yatırım olduğunu düşünüyoruz; bu satırları okumuş olan herkesi eksiklerimizi tamamlamaya, yanlışlarımızı düzeltmeye çağırıyoruz… Hiçbir şey yapmadan da dost sohbetlerine meze yapmak için başkalarının yaptıkları hakkında ahkâm kesen kasaba kültürlüleri de ülkeye büyük zararlar verenler olarak değerlendiriyoruz.

KANTEC’in kurucusu ve Genel Müdür Kaan Akdoğan (soldan 3) ve Marka Müdürü Hakan Çetinbaş (soldan 1.) ile Türkiye’de makine üretiminin güçlü ve zayıf yanlarını konuştuk.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar