Türkiye Yüzyılı'nı iyi okumak lazım

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarını ve demeçlerini dinlemiyorum uzun zamandır. Dinlemiyorum çünkü Erdoğan gibi düşünmeyenlerin çoğu gibi ben de, Sayın Cumhurbaşkanı’nı dinlerken aşağılandığımı ve aptal yerine konduğumu hissediyorum. Sayın Erdoğan’ın 2018 yılında Londra’da uluslararası finans piyasalarına yön veren kişi ve kurumlarla faiz inatlaşmasına girmesi ve Türkiye’yi tehlikeli bir enflasyon – devalüasyon sarmalına sürükledikten sonra bunu bir başarı gibi göstermeye çalışması benim için bardağı taşıran olay oldu. O günden bu yana uzaktan izliyordum kendisini.

Geçen hafta bu perhizi bozdum, Sayın Erdoğan’ın yandaş medya tarafından büyük tantanası yapılan “Türkiye Yüzyılı” konuşmasını baştan sona canlı yayından izledim. Bu konuşma öncesinde iktidara muhalif olduğu bilinen bazı gazetecilere özel davetiye gönderilmiş olmasını da Sayın Erdoğan’ın 2023 seçimlerine giderken siyasi gerilimi düşürme niyetinin bir işareti olarak görüyordu Erdoğan’a yakın çevreler ve davete katılmayanları eleştiriyordu.

Ben de konuşmayı dinlemekle kalmadım, tam metnine erişerek baştan sona okudum. Hiç pişman değilim bunu yaptığıma, “Türkiye Yüzyılı”nın nasıl bir kandırmaca olduğunu anlamak isteyen herkese 24 sayfalık bu metni okumalarını tavsiye ediyorum.

Türkiye Yüzyılı’nı kim yazacak?

Sayın Erdoğan konuşmasına, “Cumhuriyetimizin birinci asrının son yılına girmeye hazırlandığımız şu günde Türkiye Yüzyılının ahdi için bir araya geldik” diyerek başladı. “İstiklal Harbimizin Başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere bizlere üzerinde özgürce nefes aldığımız bu vatanı armağan eden tüm kahramanlarımızı rahmetle, şükranla, minnetle yad ediyorum”, dedi.

Ancak hemen ardından şunları söylemek ihtiyacını duydu Sayın Erdoğan: “Cumhuriyetimiz maalesef bu bir asırlık geçmişin önemli bir kısmında kendi içinde barışık yaşamadı. Emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki hesapları hiç mi hiç eksik olmadı. Bu kirli hesaplarda kullanılan maşalar da hiç eksik olmadı; dün vardı, bugün de var. Ülkemiz milli iradenin üstünlüğüne dayanmak yerine vesayet güçlerinin güdümünde kalan yönetimlerin elinde altın kıymetinde yıllarını heba etti…Biz 2002 Kasım’ında işte böyle bir Türkiye mirası devraldık ve her alanda Cumhuriyetimizin ilk asrının eksiklerini giderecek, ikinci asrın hazırlıklarını tamamlayacak eser ve hizmetler ortaya koyduk. Böylece takip eden değil, takip edilen bir ülke haline geldik. Şimdi de Türkiye Yüzyılı programımızla Cumhuriyetin yeni yüzyılına güçlü bir başlangıç yapmak istiyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “bugün sizlere Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun ruhunu, felsefesini, özünü anlatmak istiyorum” diyerek devam etti konuşmasına. Ona göre Türkiye Yüzyılı (1) Sürdürülebilirliğin, (2)Huzurun, (3) Başarının, (4) Güven ve istikrarın,(5) Üretimin, (6) Verimliliğin, (7)Gücün, (8)Dijitalin, (9)İletişimin, (10)Bilimin, (11)Kalkınmanın, (12) Barışın, (13) Değerlerin, (14) Haklının ve (15) Gençlerin yüzyılı olacaktı Türkiye’de. Bu listeyi daha da uzatmak mümkün kuşkusuz, ne var ki günümüzde hangi bir ülke için geçerli olabilecek olan bu hedefleri Türkiye Yüzyılı’nın özgün hedefi olarak göstermenin, iyi niyetli bir temenni olmanın ötesinde fazla bir anlamı yok. Türkiye’nin Erdoğan’ın iktidarda olduğu son 20 yılda bu başlıklar altında ne kadar ilerleme kaydettiği de vurgulanıyor konuşmada ama ne yazık ki pek inandırıcı olamıyor. Türkiye yukarda belirtilen alanların çoğunda, uluslararası kuruluşların sıralamalarında alt sıralara kayan bir ülke olarak görünüyor. Ayrıca bugünün dünyasında yaşanmakta olan çok boyutlu belirsizliği yakından izleyenler, yüzyıllık hedefler koymanın anlamsızlığını da öğrenmiş bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının son bölümünde ise sanki kapsamlı bir dayanışma çağrısı yapılıyor. “Gelin, 29 Ekim 2023’e kadar Türkiye geleceği vizyonunu konuşalım, tartışalım, tekliflerimizi ortaya koyalım” deniyor. “Gelin, Türkiye Yüzyılı vizyonunu birlikte inşa edelim, yeni bir milli mutabakat zemini haline dönüştürelim”, deniyor. “Gelin Türkiye Yüzyılında demokrasimizi katılımcı demokratik bir Cumhuriyet kimliğiyle taçlandıralım”- deniyor.

İyi güzel de kime yapılıyor bu çağrı? Sayın Erdoğan’ın kendi ifadesiyle “emperyalistlerle ve vesayetçilerle işbirliği yapmış olanlara” mı? Kanal İstanbul projesine karşı çıkmış olanlara mı? Ya da Erdoğan’a muhalefet etme cesaretini gösteren herkese mi? Kanal İstanbul projesine karşı çıkanlara şöyle seslendi Erdoğan konuşması sırasında: “Yaa siz bugüne kadar neye karşı çıkmadınız ki? Her atılan adıma karşı çıktınız, çünkü bir dikili taşınız yok yahu. İstanbul Boğazını çevre tehdidinden kurtacağız Kanal İstanbul’la ama bu muhalefetin kafası basmaz, anlamaz bunlar anlamaz.” Türkiye Yüzyılı projesi Sayın Erdoğan’ın seçime giden süreçte yapacağı hamlelerden biri. Bu fırsatı kullanarak dayanışmadan, birlik beraberlikten söz etmesi de doğal. Kendi planını bozacak bir muhalefete tahammül etmeyeceği ve inatlaşmayı yeni boyutlara taşıyacağı da şimdiden belli.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar