Taahhüt süresi bitti, artık aksiyon zamanı
DÜNYA Gazetesi ve Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından TİM iş birliği ve TÜSİAD stratejik içerik ortaklığı ile düzenlenen İklim Değişikliği Zirvesi "COP26 Ardından Net Sıfıra Doğru" teması ile gerçekleştirildi. Zirveye, iş dünyası ve sivil toplum temsilcileri katıldı.
DÜNYA Gazetesi ve Sürdürülebilirlik Akademisi iş birliğiyle gerçekleşen İklim Değişikliği Zirvesi, “COP 26 Ardından Net Sıfıra Doğru” ana temasıyla gerçekleştirildi. Kamu, iş dünyası ve sivil toplumun önde gelen temsilcilerinin yer aldığı zirvede iklim krizinin geldiği boyut, verilen taahhütler ve yapılması gerekenler masaya yatırılırken, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede attığı adımlar ve hedefl eri de ele alındı. Zirvenin açılış konuşmasını gerçekleştiren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele yolunda attığı adımları ve hedefl erini anlattı. İklim Değişikliği Zirvesi’nin iklim değişikliği ile mücadelesine önemli katkılar sağlayacağını söyleyen Kurum, iklim değişikliği ile mücadeleye artık tüm dünyanın en önemli gündem maddesi olduğunu kaydetti. Türkiye’nin iklim değişikliğinin en yoğun hissedildiği Akdeniz Havzası’nda yer aldığına dikkat çeken Kurum, bu anlamda iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için topyekün bir seferberlik yaparak çalışmaların yürütüldüğünü söyledi.
Kurum, iklim değişikliğiyle ilgili hayata geçirilen uygulamalardan bazılarını şu şekilde paylaştı: “İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı ile 541 eylem ve bu eylemlerden sorumlu kuruluşları belirledik. Ülkemizin yedi bölgesine dair bölgesel iklim değişikliği planları uygulamaya başladık. Şubatta iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarının ve adımların yer aldığı 14 maddelik İklim Değişikliğiyle Mücadele Sonuç Bildirgesi’ni paylaştık. Ekim ayında Paris İklim Anlaşması’na onay verdik. 2053 net sıfır çalışmalarına başladık. İklim değişikliğiyle mücadele için atılan adım önemli bir kilometre taşı niteliğinde. Bu mücadeleyi daha güçlü, daha kararlı yürütmek ve süreçleri hızlandırmak adına İklim Değişikliği Başkanlığı’nı kurduk. Bu konuda temel ilkelerimizi de içeren İklim Değişikliğiyle Mücadele Raporu’nu Meclis’e sunduk. Meclis çalışmalarını sürdürüyor. 2022’de çıkacak İklim Kanunu ile etkin ve karalı mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu konuda politika, strateji ve eylemleri belirlemek için koordinasyon kurulunu yeniden yapılandırdık. Böylece tüm paydaşların bir arada olduğu önemli bir koordinasyon merkezi görevi üstlenecek.”
Ocak ayında iklim şurası gerçekleşecek
Önümüzdeki yılın ocak ayında bir ‘iklim şurası’ gerçekleştirileceğini bildiren Kurum, iklim değişikliğiyle mücadelede uzun dönemli strateji ve eylem planı hazırlıklarının yapıldığını vurguladı. Çeşitli sektörlerde düşük karbon salımı için gerekli yatırımların finansman ihtiyacı üzerine gerçekleşen çalışmalara da değinen Kurum, Yeşil İklim Fonu’ndan sağlanacak 3 milyar 159 milyon dolarlık finansmanın Türkiye’nin yeşil kalkınmasını destekleyecek tüm sektörlerde kullanılacağına dikkat çekti. Yenilenebilir enerji yatırımlarıyla temiz enerji kullanımının yaygınlaştırılmasını da istediklerini aktaran Kurum, “Yeşil dönüşüme maruz kalan değil, etki eden, yöneten ülke olma hedefiyle çalışıyoruz” dedi.
Gündemde yeşil OSB var
Türkiye’nin yenilenebilir enerji, yerli otomobil, sıfır atık ve temiz enerji gibi konularda büyük potansiyeli olduğuna dikkat çeken Kurum, yeşil kalkınma hamlesiyle bunu daha da yukarıya taşıyacaklarını ifade etti. 32 maddelik Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın yayınlandığını hatırlatan Kurum, AB’nin Döngüsel Ekonomi Eylem Programı’na adaptasyon sağlayan Döngüsel Ekonomi Eylem Planı’nı da uygulamaya koyacaklarını dile getirdi. Hedefl er arasında tüm organize sanayi bölgelerini (OSB) ‘yeşil OSB’ye dönüştürmenin de yer aldığını belirten Kurum, yeşil kalkınma hamlesi ile çevreyle uyumlu, sürdürülebilir adımları kararlılıkla atılacağını ifade etti. Yeşil kalkınma hamlesi çerçevesinde her yatırımın yeni istihdam alanı yaratacağının altını çizen Kurum, “Türkiye’yi yeşil kalkınmanın öncü ülkesi” yapacaklarını da sözlerine ekledi.
Kaslowski: İklim krizi ile mücadele, bir tercih değil zorunluluktur
● Zirvede konuşan Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, Türkiye açısından kritik önem taşıyan iklim krizi ile mücadele konusunda tüm kesimlerde farkındalığın artırılması gerektiğini söyledi. Küresel bir sorun olan iklim krizinin çözümünün küresel iş birliğinden geçtiğini vurgulayan Kaslowski, “Ekosistemde geri dönülemez etkiler yaratılmaması için IPCC Raporu, sıcaklık artışını 1.5 derece ile sınırlamamız gerektiğine işaret ediyor. Paris Anlaşması'nın temelleri ülkelerin ulusal katkı beyanlarının bu hedefi gözetmesi üzerine kurulu. Oysa analizler, Glasgow’daki yeni taahhütlerle bile küresel ısınmanın 2.4 derece mertebelerine ulaşacağını gösteriyor. Geldiğimiz noktada iklim değişikliği ile mücadeleyi kalkınma ve ekonomi politikalarının merkezine almak artık tüm ülkeler için tercih olmanın çok ötesindedir, bir zorunluluktur” dedi.
“Karbon azaltımı yatırım planlamalarının merkezinde olacak”
Bu noktada COP 26 ve Glasgow İklim Paktı’nın önemine işaret eden TÜSİAD Başkanı Kaslowski, 2 derece yerine 1,5 derecenin artık ön plandaki hedef olduğunu belirterek, “Kömür azaltımı ile ilgili bir hüküm uluslararası mutabakatın parçası olmuştur. Paris Anlaşması’nın ruhunu yansıtan umut verici ortak inisiyatifl er açıklanmıştır. Bu kapsamda finans, yatırım ve sigorta kurumlarının açıkladığı stratejiler karbon azaltımını yatırım planlamalarının merkezine taşıyacak. Çok farklı kesimlerden gelen katılımcı profili etki alanının giderek genişlediğini ve baskının daha da artacağını göstermektedir. Ülkelerin katkı beyanlarına ve küresel durum değerlendirmesine yönelik takvim sıkılaşmıştır. Bu süreç, uygulama etkinliğine yönelik takibin ve beklentinin de güçleneceğine işarettir. Bu gelinen aşama ülkemizde yapılan çalışmaların önemini ve zamanlamasını daha da stratejik kılmıştır” ifadelerini kullandı.
“Yol haritamızı ortaya koymalıyız”
Paris Anlaşması'nın onaylanması ve 2053 karbonnötr hedefinin açıklanmasıyla son derece önemli bir adım atıldığına işaret eden Simone Kaslowski, şöyle devam etti: “Yüzyılın ortasında karbon nötr bir Türkiye için atmamız gereken adımları bilimsel temellerle tarifl emeliyiz. Önümüzdeki 30 yılda uygulamaya geçireceğimiz iklim değişikliği ile mücadele yol haritamızı ortaya koymalıyız. Bu yol haritası tüm politika alanlarında somut eylem tedbirlerini içermelidir. Bu tedbirlerin etki analizleri üzerine inşa edilmesi bütüncül bir yapının tesisine ve etkili uygulamaya katkı yapacaktır. Ülkemizin Ulusal Niyet Beyanı bu yol haritası temel alınarak güncellenmelidir. Bu çerçevede oluşacak takvim yatırım ortamının öngörülebilirliği açısından da kritik önemde olacaktır. Kamu kurumlarımızın çalışmalarına iş dünyasının, STK’ların ve akademinin katılımının uygulama etkinliği açısından son derece kıymetli olduğuna inanıyoruz.”
Güldağ: “Şirketler ve sivil toplum mücadeleye daha fazla sahip çıkıyor”
● İklim Değişikliği Zirvesi’nin açılışında konuşan Üst Yöneticimiz Hakan Güldağ, yaşanan sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çok özel bir döneme tanıklık edildiğini söyleyen Güldağ, tarihçilerin ileride ‘yeni bir dönem’ olarak adlandıracakları bir 10 yılın yaşandığını, ana eksenin ise iklim değişikliği ve ona bağlı dönüşüm olduğuna dikkat çekti. Başta pandemi olmak üzere farklı gelişmelerin yaşandığına ve etkilerinin de hissedildiğine değinen Güldağ, “Gezegenin yaşama ilişkin bir film olduğunu düşünürsek salgın bunun bir ön gösterimi gibiydi. Asıl tehlike iklim krizi. Bu kriz derin ve yıkıcı bir tehdit olarak önümüzdeki döneme damgasını vuracak. Kendini göstere göstere geliyor” ifadelerini kullandı. Her yıl iklim değişikliğinin etkilerinin daha fazla görüldüğünü, artık daha fazla hissedileceğine dikkat çeken Güldağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Umutla geleceğe bakma istiyorsak ekonomiyi sürdürülebilirlikle birleştirmek zorundayız. Zaten bu da oluyor. COP26’da buna şahit olduk. Hatta şirketler ve sivil toplum hükümetlerden daha fazla sahip çıkıp adım atmaya başladı. Ekonomi ve ekonominin aktörleri siyasetten önde yer almaya başladı. Her biri bu alandaki değişikliklerin ne anlam ifade edeceğini kavradı. Bunun romantizm olmadığını, hayatın yeniden şekilleneceğini, istihdam, büyüme ve kalkınma meselesi olduğunu kavradı. Her adım iklim krizi ile birlikte düşünülüp tasarlanmak zorunda. Hem dünyada hem de Türkiye’de öncü şirketler bunu yapıyor. Konuşmaktan eyleme geçmek için üzerimize düşeni yapmak zorundayız.”
Bursa: “İklim değişikliği değil iklim kriziyle karşı karşıyayız”
● Sürdürülebilirlik Akademisi Başkanı Murat Sungur Bursa, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada Türkiye’nin iklim kriziyle mücadele serüvenini paylaştı. Bursa, 1992’deki Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı sırasında bir İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin imzaya açıldığını, zirve öncesi Türkiye’nin belgeyi imzalama niyetini taşıdığını ancak sonrasında imza atmama kararı aldığını hatırlattı. Bursa, şu ifadeleri kullandı: “Sözleşmenin yer aldığımız eklerine göre, o dönem iklim değişikliğinde tarihi sorumluluğu olan ülkeler arasında yer alırken, aynı zamanda iklim değişikliği fonundan istifade edememekle kalmayıp fona katkı sağlayacak ülkeler arasında yer alıyorduk. O gün ‘Bu sözleşme imzalanırsa bizim için ekonomik Sevr olur’ denildi. Emisyonları bırakın durdurmayı geriye çekmemiz gerekiyordu. Bu da hiçbir yatırımın yapılmaması anlamına geliyordu. Bu nedenle imzalamadık. İklim Değişikliği Sözleşmesi bizim için yıllarca uluslararası platformda doğru listeye geçme mücadelesiyle geçti. Özel sektörün, üreticinin gündemine hiç gelemedi. Ülke gündemine uluslararası ilişkiler bağlamında geldi sadece.” İklim değişikliği ifadesinin doğrusunun iklim krizi olması gerektiğini savunan Bursa, “İklim değişikliği diyerek yıllarca yanlış algı uyandırdık. ‘Değişim’ kelimesi gizli bir iyimserlik yaratmış olabilir. İklim değişikliği sözü yanlış, biz iklim krizi yaşıyoruz. Sadece sıcaklığın biraz artması problemimiz yok; problem iklim değişikliğinin, iklim anomaliliklerinin artmış olması. Doğru ismi koyduk, adı iklim krizi. Aynı zamanda dünyanın sürdürülebilirlik krizi. Bu krizin sebebi de insanlar… İnsanoğlu davranış, üretim ve tüketim kalıplarını değiştirmedikçe bu kriz en önce onu vuracak. Tüm çalışmaları el birliğiyle yapmalıyız” ifadelerini kullandı.
Landrut: Türkiye cesur davrandı, yeşil dönüşümü ekonomik programına dahil etti
● Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, zirvede yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği olarak, COP26'da iki hafta süren yoğun müzakereler sırasında, uzlaşmaya varılması için çok çaba sarf ettiklerini, sonuçların tüm tarafl arın çıkarlarını dengeli bir şekilde yansıttığına değindi. Öncelikle, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırma umudunun pekiştirildiğine değinen Landrut, “COP26 sırasında ülkeler tarafından yapılan duyurularla birlikte, azmimizi ve kararlılığımızı muhafaza edecek olursak, küresel ısınmayı 1.8 derece ile 2.4°C arasında sınırlandırma yolundayız. COP26'dan önceki durum bizi 2,7 dereceye götürüyordu. Bu nedenle tarafl ar, Paris Anlaşması kapsamındaki üst sınırın korunabilmesi için 2022'de Mısır'da yapılacak bir sonraki Tarafl ar Konferansı’na kadar, taahhütlerini yeniden gözden geçirme konusunda mutabık kaldılar. Sürdürülebilir bir gezegen için azmimizi halen korumamız ve ekonomilerimizin yeşil dönüşümüne yönelik çabaları daha da güçlendirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
İlave fon vurgusu
COP26’nın, Paris Anlaşması'na resmen taraf olan Türkiye için çok önemli olduğuna dikkat çeken Landrut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Açık konuşmak gerekirse diğer ülkeler gibi Türkiye'nin de iklim eylemi çalışmaları kolay olmayacak. Ama şu an, her zamankinden daha yakın bir şekilde birlikte düşünebilir ve çalışabiliriz. Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı hazırladınız, cesur bir karar alarak yeşil dönüşümü ekonomik programınızın bir parçası haline getirdiniz. 2053 yılında iklim-nötr olma hedefi ve Paris Anlaşması uyarınca yeni bir mevzuat üzerinde çalışıyorsunuz. CO2 fiyatlandırması meselesi bu anlamda hayati öneme sahip olacaktır. Yeşil yatırımları desteklemek için ilave fonları harekete geçirmeniz gerekecek. Bu kolay olmayacak ancak ortak geleceğimiz için yurttaşların ve doğanın korunması bakımından hayati önem taşıyor. Bu girişimler, sosyal, kültürel, siyasi alanlarda yıllardır sağlamaya çalıştığımız ABTürkiye entegrasyonuna şüphesiz hizmet edecek. Önümüzdeki aylar ve yıllarda, yüzyılın ortasında iklimnötr olma hedefimize ulaşabilmek üzere Türkiye ile komşu ve yakın ticaret ortakları olarak birlikte çalışmayı bekliyoruz. Türkiye’nin, çok yıllı araştırma programı Horizon (Ufuk)’a katılmasıyla araştırma ve geliştirme alanında iş birliği, ortak çalışmalarımızın önemli bir bileşenini oluşturacak.”
Gülle: Türkiye, bu dönüşüm sürecinde öncü olmak için elini taşın altına koydu
● Zirvenin açılışında konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, iklim değişikliğinin küresel bir güvenlik sorunu olduğunu söyledi. İnsanlığın gelecek nesillere bugün sahip olduğu pek çok değeri aktaramama tehdidiyle karşı karşıya kaldığını belirten Gülle, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin bu süreçte daha farklı bir durumla karşı karşıya olduğunu dile getirdi. Dünyayı bu noktaya getiren ana unsurun, gelişmiş ülkelerin kar maksimizasyonu odaklı yaklaşımları olduğuna dikkat çeken Gülle, “Küresel karbon emisyonu rakamlarını incelediğimizde, en çok emisyon üreten ilk 3 ülke olan Çin, ABD ve Hindistan’ın toplam emisyonun yarısından fazlasını tek başına gerçekleştirdiklerini görüyoruz. Küresel karbon emisyonunda Türkiye’nin payı ise sadece yüzde 1. Dünyada kişi başına karbon salınımı 4,9 ton. Türkiye, 4,7 ton ile bu ortalamanın altında. Bazı gelişmiş ekonomiler, bu ortalamanın şu anda bile 2, hatta 3 katından fazla kişi başı karbon salımı gerçekleştiriyorlar. Bugün geldiğimiz noktada, küresel ekonomi ve ticaretten istedikleri seviyede paya ulaşan ülkelerin, bir anda gelişmekte olan ülkelere sıfır karbona geçişi tavsiye etmeleri, zorlu bir süreci beraberinde getirmektedir. Çünkü dönüşmek, her anlamda maliyetlidir.”
Gelişmekte olan ülkelerin bir yandan ekonomik olarak büyümeye çalışırken, diğer yandan dönüşüm mücadelesi vermesinin büyük bir sorun olacağını kaydeden TİM Başkanı, ticari noktada, tüketicilerin, sözlü olarak yeşil üretimi desteklerken; bundan doğan maliyetlere katlanmak istemediğini, eski alışkanlıklarını sürdürmek istediğini belirtti. Bu kısır döngüde insanlığın iklim krizini bugünlere kadar taşıdığını ancak, artık daha fazla zaman kalmadığına dikkat çeken Gülle, “Çünkü bu ateş artık üfl eyerek sönmeyecek bir boyuta ulaştı. Türkiye, bu dönüşüm sürecinde öncü ve marka olmak üzere, elini taşın altına koymuş durumdadır. TİM olarak biz de, düşük karbonlu üretim ve sürdürülebilir ihracatı önceleyen projelerle bu dönüşüm sürecine katkıda bulunuyoruz” ifadelerini kullandı. İhracat ailesi olarak TİM’in elini taşın altına koyduğuna dikkat çeken Gülle, sözlerini şöyle tamamladı: “Eylem planlarımızdaki hedefl eri bir bir gerçekleştirerek Türkiye’yi sürdürülebilirlik alanında marka ülke haline getireceğiz. Bu yükselen trendi, yeşil dönüşümle taçlandırarak, ‘Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’ hedefine ulaşacağımıza inanıyoruz. Ülkemize yatırım noktasında oldukça büyük bir talep var. Özellikle yükselen sektörlerde, yeni yatırımların ilk kurulum aşamasında çevreci bir anlayışla ele alınması oldukça önemli. Böylece, doğrudan düşük karbonlu üretim yapan tesislere, fabrikalara ve zamanla organize sanayi bölgelerine kavuşacağız.”
İklim değişikliğiyle mücadele; kamu, iş dünyası ve sivil toplumun önemli temsilcilerinin katıldığı gün boyu süren 12 panelde ele alındı
‘Enerji verimliliği potansiyelini artırmak'
■ TÜSİAD Görev Gücü Başkanı ve Siemens Grup Müdürü Hakan Olcay: Türkiye’de enerji verimliliği etütleri destek kapsamına alınmalı, enerji verimliliği finansmanı ve sigortasının piyasada oluşturulması ve bunu kullanan firmaların ekstra teşvik alması, verimlilik artırıcı projelerde yüzde 50 bedeli uygulama esnasında alınmalı, solar ve atık ısı verimlilik projesine katılmalı.
■ Entek Elektrik Enerji Çözümleri Direktörü Volkan Gerdan: Enerji dönüşümünde üreticiler kadar tüketiciler de verimli olmalı. Daha az enerji tüketen ama daha ucuz olmadığı için evlere giremeyen ürünler var. Bunu kullanan kullanıcılara faydayı artırıcı destekler lazım. Belirli az enerji tüketen ürünleri kullanıyorsanız, yakıtında ya da enerjisinde KDV indirimi olur. Mesela beyaz eşyada enerji sınıfına göre ÖTV’sinin kademelendiği, az kullanılan üründe ÖTV ödenmemesi gibi destekler lazım.
■ Shura Enerji Analisti Ayşe Ceren Sarı: Enerji verimliliği için yeşil politika ve finansman modellerinin belirmesi için çalışma yaptık. Baz senaryoda 2030 yılı elektrik talebi ortalama 460 terawatt/saat iken şura senaryosunda 417 terawatt/saate düştü. Bu tasarruf miktarı, 18 milyon hanenin ya da tekstil ve ana metal sanayinin günümüzdeki toplam elektrik tüketimi ile aynı. Bu tasarruf için 10 yılda 54 milyar dolarlık bir yatırım gerekli. Bu Ulusal Eylem Planı’nda söylenenin 4 katı kadar.
Sektörlerin iklim değişikliği ile uyumlu yeni iş modelleri
■ TİM İklim Komitesi Üyesi | İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhr. Birliği YK Üyesi Necat Altın: Yeşil ekonominin olmazsa olmazı yenilenebilir enerji kaynakları. İşletmeler, Çatılara GES kurarak kendi elektriğini üretmek için de yatırım yapıyorlar. Bu zorlu ekonomik şartlarda bu yatırımların finansmanı önem kazandı. Bu tür yatırımları işletmeler ağırlıkla kendi öz kaynaklarıyla yapıyor. Bu durum teşvik edilmeli. Ticaret Bakanlığı’nın Yeşil Mutabakat Eylem Planı var. Bu çerçevede yeşil ve endüstriyel dönüşüm için Avrupa Birliği’nde sağlanan teşvik mekanizmalarını da dikkate alarak ulusal teşvik sistemimiz gözden geçiriliyor.
■ TİM Kadın Konseyi Başkan Yardımcısı & İklim Komitesi Üyesi Nilgün Özdemir: Türkiye’de ilk sürdürülebilir eylem planı ve yol haritası TİM tarafından yapıldı. TİM olarak Birleşmiş Milletler’in 17 maddelik hedefl erine bağlı olarak 12 maddelik bir yol haritası tespit ettik. İlk eylem planını açıklayan sektör tekstil oldu. Başta otomotiv ve tarım sektörü olmak üzere diğer sektörler de yoğun bir çalışma içinde. 12 maddenin içerisinde bütün sürdürülebilirliği konuşmamız gerekiyor. Öncelikle durum tespiti olarak neredeyizi görmemiz lazım. Eylem Planı hakkında bilim kurulu oluşturduk. Her kesimden paydaşlarımızı bu kurulun içerisine aldık ki birbirimizle entegreli çalışmalar yapalım.
İklim çalışmalarında devrime hazır mıyız?
■ PepsiCo Türkiye Sürdürülebilirlik Kıdemli Direktörü & Yönetim Kurulu Üyesi Esra İren: Şirketlerin karbon sıfır taahhütleri çok olumlu bir gelişme. Bunun tekil çözümden kolektif çabaya gelmesi önemli. İklim değişikliği konusunda bir finansman sorunu var. Ancak soru işaretleri olsa da umut verici gelişmeler var. Bizler gibi etki alanları geniş olan şirketlerin kritik rolü var. İş dünyasının dönüşüme girmesi gerekiyor, topluma ön ayak olması gerekiyor.
■ Schneider Electric Türkiye, Orta Asya ve Pakistan Bölge Başkanı Bora Tuncer: Cop26’da iş dünyası ağırlıklı mesaj verilse de tüm paydaşların katılması önemliydi. Küresel ekonominin bir parçası olmak için yeşil dönüşümün gerekliliklerini hepimiz yapmalıyız. Şirket olarak yayınladığımız bir raporda artık hızlanmamız gerektiğinin altını çiziyoruz. İklim değişikliği ile mücadeleyi, iş stratejilerimizin tam ortasına koymalı ve entegre etmeliyiz.
■ Sabancı Holding İnsan Kaynakları ve Sürdürülebilirlik Grup Başkanı Hakan Timur: sürecin uyum riski ve süreçler diye iki sifh ası var. Uyum riski sadece yasal mevzuat değil piyasaya uyum riskleri de var. Üretici ve tüketici arasındaki rol yeniden yazılıyor. Bu davranış değişikliği Türk tüketiciyi de etkileyecek. Bu süreçte ekosistem bütünlük içinde hareket etmeli. Bizim bu konularda detaylı acil yol haritasına ihtiyacımız var.
Liderlerin net sıfıra doğru eylem planları
■ BSH Türkiye CEO’su Gökhan Sığın: Bizim için 4 başlık var. Emisyon azaltımı, adaptasyon finansman ve iş birlikleri… Bu dördüne makro bakınca devletlere olduğu kadar şirketlerin üzerine de düşenler var. Şirketlerin maksadının buna uygun olmasını bekliyorum. Bizim maksadımız hayatı iyileştirmek, yaşam kalitesini artırmak. Sürdürülebilirlik kapsamında bu projelerin arkasında durursak iş döngüsü de daha başarılı olacak.
■ Yaşar Holding CEO’su Dr. Mehmet Aktaş: Bu yıl Türkiye’de kuzeydeki sel felaketleri, güneydeki orman yangınları, kuraklığın getirdiği kısıtlar üretimdeki gıda enfl asyonu gibi önümüzde duruyor. Bütün bu meseleler o büyük olayla ilişkili. Ülkeler nezdinde büyük bir irade kondu. Biz bu konuyu 5 unsurla ele aldık. Bunlar farkındalık, aksiyon, kapsayıcılık, finansman ve teknoloji ile değer zincirlerinde iyileşmeler… Bu mesele çözülmezse gıda arzında büyük sorunlar yaşanacak.
■ Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO’su Can Çaka: Hep birlikte aksiyon almamız lazım. Problem küresel, çözüm ise küresel iş birliği... Bireysel bakış açısını geliştirmemiz ve aksiyon almamız çok önemli. Gelecekte çocuklara yaşanabilir dünya bırakmak için bugün aksiyon almamız lazım. Kuraklık gıda fiyatları ve gıda teminini olumsuz etkileyecek. İşimizi büyütürken dünyadaki etkimizi minimize etmek önemli.
Yeşil OSB'ler geliyor
■ Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Serteser: Bizim OSB’miz imar planı Sanayi Bakanlığı’nda olan bir OSB. Onaylanmak üzere olan OSB. Yeşil Mutabaka'ta Paris İklim Anlaşması'na uyumlu odayız. 550 kilowatt kendi elektriğimizi üretiyoruz. Fosil yakıt yerine jeotermal enerjiyi kullanıyoruz. Bu başarımızı OBS’de tekrarlamayı planlıyoruz. Sinanpaşa’daki ikinci OBS’de en başından yeşil OBS fikrini benimsedik. Firmalara atık suların kullanımını, güneş enerjisini zorunlu tutacağız. Bir firmanın atıklarının diğer firmanın hammaddesi olacağı ekosistem kuracağız. Dünyada eko-endüstriyel park olarak bilinen 250’yi aşkın OBS var. Güney Kore endüstri parkındaki firmalar, 520 milyon dolarlık yatırım yapmış, 554 milyon dolarlık tasarrufa imza atmış. Biz inşaadan tahsis aşamasına Yeşil Mutabakat ile uyumlu olmayı hedefl iyoruz. En üst düzey platin yeşil bayrağa talibiz.
■ Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Özotraç: Yeni Zafer OSB’nin 5 milyon metrekaresinin 3 milyon metrekaresini 34 firmaya tahsis ettik. Yeşil OBS olabilmek için öncelik; yenilenebilir enerji. Biz de kendi enerjisini üreten güneş panelli fabrikalar planladık. Gelecek yılın sonunda temel atacağız. Çatıların açılarını inşa ederken, gerekli verileri firmaları vererek, kolay planlama yapabilmelerini sağlıyoruz. Katı atığın hammadde olmasını sağlayacağız.
Yeşil ekonomik dönüşüm perspektifi
■ TÜSİAD Genel Sekreter Yardımcısı, Dr. Nurşen Numanoğlu: Uluslar arası çabaların ve diyalogların daha öne çıkacağı bir döneme girildi. Bu doğrultuda Türkiye de atacağı adımları şimdiden belirliyor. TÜSİAD olarak yeni açıkladığımız Geleceğin İnşası R aporu'yla tüm sektörlere ve iş dünyasına yeşil ekonomik dönüşümde önemli görevler düştüğünü ortaya koyuyoruz.
■ Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı Cevdet Alemdar: İş dünyası olarak iklim politikalarında bu dönüşümü sağlayarak hedefl erimizi net ortaya koymalıyız. İş dünyası için bu dönüşüm bir yük değil önemli bir fırsat ve gelecek sunacak. Sürdürülebilir enerji yatırımlarına finans çözümleri sağlamak çok önemli. Gelişmekte olan ülkelere 100 milyar dolarlık fon verilecek. Yatırımlarımızda yeşil dönüşümü içine alan bir yol izlenmeli.
■ Arçelik Kalite, Sürdürülebilirlik, Resmi İlişkiler Direktörü Fatih Özkadı: İhracat rakamlarımız artıyor ve bu ihracatta en önemli pazar AB. Yeşil Mutabakat kapsamında atılacak adımlarla karbon emisyonun sıfıra getirip bu vergilerden muaf duruma gelmeliyiz. Emisyon karbon sistemi devreye alınmalı.
■ Deloitte Şirket Ortağı Elif Düşmez: Yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki gücü yüzde 53'e yükseldi. 28 Kasım’da rüzgar santralleri ilk sırayı aldı. Bu alanda hız kesmeden yatırımlara devam etmeliyiz. TÜSİAD yenilenebilir enerjinin gelişimi için çok çalışıyor. Uygulanan YEKA yarışmalarının teknik ve altyapısı önemli yatırıma dönüşmesi için kamu önemli kararlar almalı.
Sürdürülebilirlik yolculuğunda sınırları aşma zamanı
■ Entegre Raporlama Derneği Türkiye Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güler Aras: Son dönemde her geçen gün artan sayıda şirket, sürdürülebilirlik ile ilgili açıklamalar ve veriler paylaşıyor. Bu doğrultuda şirketler, 2030, 2050 yılına kadar sıfır karbon hedefl eri koyuyorlar. Bu hedefl ere nasıl ulaşacakları ve ne yapacakları konusunda da ilerleme görmek istiyoruz. İklim değişikliği ile ilgili çalışmaların şirketlerin finansal sonuçları kadar önemli olduğunu görüyoruz.
■ Kordsa CFO’u Arzu Ergene: Şirket olarak sürdürülebilirlik yaklaşımını ana maddelerimizden bir tanesi olarak görüyor ve sürdürülebilirliği bütünsel olarak ele alıyoruz. Sektörümüz ve bizim takip ettiğimiz 4 ana global trend var. Bunlar, sürdürülebilirlik, mobilite, elektrifikasyon ve dijitalleşme. Bunu iş yapış sistemlerimizin içine entegre ederek devam ediyoruz. Kordsa olarak ürettiğimiz ürünlerde hafifl eme sağlıyoruz. Kompozit malzeme uçak ve otomotiv araçlarında hafifl eme sağlıyor, daha az enerji tüketimine ve daha az emisyona yol açıyor. Sürdürülebilirlik konusunda geri dönüşüm ürünlerinin kullanılmasını sağlıyoruz. Daha çevreci ve daha sürdürülebilir olma çabası içindeyiz. Bütün bankalar ve fonlar şirket olarak bu konuda neler yaptığınıza bakıyorlar. Yatırımcılar da bunu göze alarak şirketinizi değerlendiriyor.
1.5 derece hedefi için iklim senaryoları
■ Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan: Karbon salımının azaltılması yönünde hazırladığımız raporda 1.5 derece hedefi için iddialı ve hayali senaryolardan kaçındık. Karbon salımının dönüşümünü hızlandırmak için yatırımların hızlanması ve yenilebilir enerji üretimi gibi birçok konuda önlemlerin alınması gerekiyor. Bütün bunlar arasında her zaman ABD, Çin ve Hindistan'a bakıyoruz. Küresel anlamda mücadele yapılması gerekiyor. Diğer yandan Türkiye’de dönüşümü sağlayacak yeşil teknolojiler mevcut. Fakat daha gerçekçi bir takvimle çok gerçekçi adımlar atılması lazım.
■ Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin: Türkiye'nin 2053 yılında "net sıfır"a ulaşma hedefi var. Türkiye’nin şu ana kadar açıklamış olduğu sera gazı, en son 2017 yılında pik yaptı. Gelecekte bunu sıfırlamak için bir karbon bütçesi belirlenmesi gerekiyor. Hazırlamış olduğumuz senaryolara göre Türkiye’de 2050 yılında karbon emisyonu sıfıra düşmüyor, yüzde 70 azalıyor. 2030 ‘da yüzde 32 azaltma yapmış oluyor. Karbon azaltılmasına yönelik yenilebilir enerjinin payı yüzde 50 'ye çıkıyor. Türkiye’nin bu hedefe ulaşmak için her yıl 5.5 - 6 gigawatt güneş enerji kurması lazım.
Finansmanda yenilenebilir enerjinin payı artıyor
■ Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yeşil Ekonomi ve İklim Eylemleri Yöneticisi Emre Oğuzöncül: EBRD, Türkiye’de geçtiğimiz 12 yıl içerisinde 350’nin üzerinde projeye yaklaşık 14,2 milyar Euro’luk bir finansman sağladı. Bu finansmanın 7 milyar Euro’sunu Türkiye’deki yeşil projelere aktardık. 2025’e gelindiğinde yaptığımız yatırımların yarısından fazlasının yeşil alanda olmasını hedefl iyoruz. 2023 yılına geldiğimizde finanse edeceğimiz tüm projelerin Paris Anlaşması’yla uyumlu olması şartını getirdik. Bu da projelerin iklim hedefiyle çelişmemesi demek.
■ Garanti BBVA Sürdürülebilir Finans Yöneticisi Seray İmer: Sürdürülebilirlik 15 yılı aşkın süredir Garanti için bir iş yapış şekli haline geldi. Tüm iş yapış biçimlerimizi bu alana kaydırdık. Yenilenebilir enerji bizim en güçlü kasımız. 2020 itibarıyla yenilenebilir enerjiye sağladığımız finansman 5.6 milyar doları aştı. 2014 yılı itibarıyla yatırımlarımızın tamamını yenilenebilir enerji yatırımlarından oluşturmaya başladık. Yüzde 25 pazar payıyla rüzgar enerjisi finansmanında Türkiye’de öncüyüz. 2021 yılında da kömür ve kömürle bağlantılı işleri de finanse etmeyeceğimizi söyledik.
İlk kez kamu dışı oyuncular öne çıktı
■ Akademi Çevre Kurumsal Sürdürülebilirlik Müdürü Kübra Engin: COP26'da ilk kez kamunun dışındaki oyuncular da öne çıktı, emisyon taahhüt yarışı oldu. Biz firmalarına uçtan uca sürdürülebilirlik çözümleri sunuyoruz. Türkiye’nin net sıfır sözü tüm sektörlere sorumluluk yükledi. Bizde sorumluluğumuza hissediyoruz.
■ Akademi Çevre Çevre ve İklim Müdürü Piraye Gök: Biz örneğin buzdolabı geri dönüşümü yapıyoruz. Eski buzdolaplarında bulunan CFC gazları küresel ısınmanın başlıca sebeplerindendir. Buzdolapları atık hale geldikten sonra içindeki CFC gazları kontrol altına alınması gerek. Bizim tesisimiz Türkiye’de CFC oranını binde 2’nin altına düşüren ilk ve tek tesis. Her buzdolabı dönüşümü ile bin kilogram karbondioksit eşliliğine sahip R12 gazının atmosfere karışmasını engelleyebilmekteyiz. Yılda ortalama 76 bin adet buzdolabı dönüştürerek, yılda 212 bin karbondioksit eş değeri emisyonun atmosfere salınımı engelliyoruz. Sanayide, fosil yakıtların yerine atık yakıt üretimi yapılıyor. Bu zor ve riskli bir iş. Atık analiz laboratuvarına sahip olması gerekiyor. Atık yakıt yönetimi uzmanlık gerektirir. Atıklardan üretilen yakıtları, fosil yakıtlara göre sera gazı, karbondioksit salınımı daha az oluyor. Çimento, küresel emisyonlarının 5’i oluşturuyor. Türkiye’deki 55 çimento fabrikasından 35 tanesi alternatif yakıt kullanım lisansına sahip. 1 milyona tonluk ikame oranına ulaştı. 1 milyon ton 600 milyon ton kömüre eşdeğer.
Şirketler sürdürülebilirlik artık angarya olarak görmüyor
■ Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap: 2010’da yerli ve yenilenebilir enerjide önemli bir çaba gösterdik. Yenilenebilir enerji kaynaklarının hayata geçirilmesi önemli avantaj sağlıyor. Yenilebilir enerjilerde teknolojik altyapıları da geliştirmemiz gerekli. 60 bin megavatlık termal güç keşfedilmiş durumda. Enerji boyutunda 50 milyar metreküplük doğalgaz ikamesine karşılık geliyor. Bu jeotermal enerji gücüyle Türkiye’deki konutların yüzde 70-80’inin ısınmasını yapabiliriz.
■ Altensis Kurucu Ortak Dr. Emre Ilıcalı: Karbonsuzlaştırmaya giden yol tasarruftan geçiyor. Şu anda birçok firma kurumsal karbon ayak izini bile ölçmüyor. İnşaat yapış biçimlerinin değişmesi gerekiyor. Malzeme seçerken karbon ayak izine bakmak teşvik olsun ya da olmasın, zorunlu hale gelmesi gereken bir konu.
■ Tureks Mermer Yönetim Kurulu Başkanı Osman Cavit Turunç: Dolaylı üretimde enerji verimliliğinin artık herkese faydası olduğunun farkındayız. Sürdürülebilirliği angarya olarak görmüyoruz, iş modeli olarak belirliyoruz. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bunun tüm dünyada fark yaratacağını söylüyoruz.
■ Alfa Laval Enerji Müdürü Erdem Karakaş: Karbon emisyonlarını düşürmeyi konuşuyoruz ama aksiyonlarımız sonucundan enerji talebimiz artacak. Örneğin, data Centerlar, toplam talebin yüzde 20’sini oluşturacak. Data centerların atık ısıları ile 680 milyon evin ısıtılmasını sağlayabiliriz. Rüzgar enerjisi ile çalışan ticari gemi projemiz var.
Gıdanın geleceği için iklim riskleri
■ Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi ve Ekonometri Merkezi Üyesi Doç. Dr. Barış Karapınar: İklim değişimini hem üreticiler hem de tüketiciler hissediyor. Yayınlanan son raporlarda dünya genelinde 1.1 sıcaklık değişimin gözlemleniyor. Karasal tarafta sıcaklık artışı ise 1.5 dereceyi buluyor. Bu sıcaklık artışı tüm dengeyi değiştiriyor. Türkiye’de bu değişimi hissediyor ve doğrudan etkileniyor. Son 25 yılda buğday verimi ve alanları Türkiye’de 1.5 derecelik sıcaklık artışı nedeniyle yüzde 10 düştü. Bu dünyada ise yüzde 6’lık verim kaybına neden oluyor. Türkiye’de 3.5 milyon hektar alanda buğday ekimi yapılmıyor. Bunun 1 milyonu kuraklıktan etkileniyor. Türkiye’de çiftçilerin yüzde 80'i buna uyum sağlamaya çalışıyor. Tüketici tarafında gıda fiyatlarındaki artış iklim değişikliğiyle alakalı. İklim değişikliği nedeniyle tahıl fiyatları yüzde 100 artacak.
■ Metro Türkiye Kalite Güvence ve Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Tülay Özel: Bugün iklim değişikliği tüm dünyanın gündeminde yer alıyor. Özellikle sürdürülebilir bir gelecek için gezegenimizi daha iyi tanımak ve ihtiyaçlarını karşılamak gerekiyor. Tüketim alışkanlıklarının değişimi ve sürdürülebilir beslenme ile aşırı tüketimi azaltmak mümkün. Daha düşük besleyici diyetlere geçmenin sağlanması önemli. Gelecek nesillere sağlıklı ve sürdürülebilir bir besleme sağlanmak için sürdürülebilir besin kaynaklarına geçiş sağlamamız gerekiyor.
İş dünyasından destek
Sürdürülebilirlik Akademisi ve DÜNYA Gazetesi ortaklığında ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliğiyle gerçekleşen İklim Değişikliği Zirvesi ‘COP 26 Ardından Net Sıfıra Doğru’ zirvesinin stratejik içerik iş birliği ortağı Türkiye Sanayici İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) oldu. Zirvenin Ana Destekleyicileri, Sabancı Holding, Pepsi Co, BSH ve Akademi Çevre olurken; Platin Destekleyicileri Schneider Electric, QuickCarbon, Yaşar Holding ve Anadolu Efes; Altın Destekleyicileri ise Metro, AlfaLaval ve Tureks Mermer oldu.