Enerji, ulaşım ve üretim sistemlerinin dönüşümü için birlikte çalışma zamanı

İnsanlığın dünya sınırları içerisinde yaşayabilmesi, önümüzdeki yedi yıl içerisinde atacağımız adımlara bağlı. Küresel ortalama sıcaklığı 1,5 derecenin altında tutma hedefine ulaşmak için kaybedecek zamanımız yok. Hükümetler, işletmeler, sivil toplum ve toplulukların enerji, gıda, ulaşım ve üretim sistemlerinin dönüşmesi için birlikte çalışmaları gerekiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Enerji, ulaşım ve üretim sistemlerinin dönüşümü için birlikte çalışma zamanı

Didem ERYAR ÜNLÜ

İklim bilimi organı olan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin Sentez Raporu (SYR), iklim etkilerinin artık dünyayı çok daha derin bir şekilde etkilediğini ortaya koyuyor ve hükümetlerin Paris Anlaşması’ndaki 1,5 derece hedefini takip etmelerinin hayati önem sahip olduğunun altını bir kez daha çiziyor. IPCC tarafından yayınlanan Sentez Raporu, 5 yıl boyunca yayınlamış olduğu raporların bir özetini içeriyor. Raporda öne çıkan sonuç şöyle:

İnsanlığın dünya sınırlar içerisinde yaşayabilmesi, önümüzdeki yedi yıl içerisinde atacağımız adımlara bağlı. Küresel ortalama sıcaklığı 1,5 derecenin altında tutma hedefine ulaşmak için kaybedecek zamanımız yok.

“Herkes için yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için hızla kapanan bir fırsat penceresi var.” Bu cümle; Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) küresel sıcaklık artışları, fosil yakıt emisyonları ve iklim krizinin etkilerine ilişkin bilimsel verileri özetleyen sonuç niteliğini taşıyor.

Rapor, 2014 yılında yayınlanan bir önceki rapordan bu yana iklim değişikliğinin azaltılmasına yönelik politika ve mevzuatta kaydedilen ilerlemeye rağmen, “21. yüzyılda ısınmanın 1,5 dereceyi aşmasının muhtemel olduğunu" ortaya koyuyor. Bu tespit, tüm ülkelerin Ekim 2021 itibariyle açıkladıkları ve ulusal olarak belirlenmiş katkılar ya da "NDC’ler" olarak bilinen iklim hedeflerine dayalı olarak 2030 yılına kadar atmosferde beklenen küresel sera gazı (GHG) emisyon seviyelerine dayanıyor.

Paris Anlaşması hedefleri uyarınca 2030 yılına kadar ısınmayı "2 derecenin çok altında" sınırlandırmak zor olacak ancak 1.5 dereceden kaçınmak hala mümkün. Rapor aynı zamanda, küresel ısınmayı 2 derece ile sınırlandırmak için harekete geçmenin ekonomik zorunluluğunu da ortaya koyuyor.

Raporun ana bulguları neler?

Toplam 39 bilim insanı tarafından kaleme alınan yeni rapor, üç bölüme ayrılıyor: Bu üç bölümde; mevcut durum ve eğilimler, uzun vadeli iklim ve 2100 kalkınma gelecekleri ve bugün ile 2030’lar arasındaki mevcut uluslararası politikalar inceleniyor. Ana bulgulardan bazıları şöyle:

  • İnsan kaynaklı iklim değişikliği halihazırda dünyanın her bölgesinde birçok hava ve iklim aşırılığını etkiliyor. Doğa ve insanlar için kayıp ve hasarlara neden oluyor.
  • Sera gazı emisyonları yakın vadede küresel ısınmanın artmasına yol açacak ve bunun 2030 ile 2035 yılları arasında 1,5 dereceye ulaşması muhtemel.
  • Şu anda yaklaşık 1,1 derecelik bir ısınma söz konusu ve mevcut iklim politikalarının 2100 yılına kadar küresel ısınmayı 3,2 derece artıracağı öngörülüyor.
  • 1,5 derece sınırı içinde kalmak için emisyonların 2030 yılına kadar 2019 seviyelerine kıyasla en az yüzde 43, 2035 yılına kadar ise en az yüzde 60 oranında azaltılması gerekiyor. Bu on yıl, bunu gerçekleştirmek için belirleyici bir dönem.
  • Kayıplar ve zararlar, özellikle Afrika ve en az gelişmiş ülkelerdeki en yoksul ve en savunmasız nüfusları orantısız bir şekilde etkiliyor ve önümüzdeki dönemde daha fazla yoksulluğa sebep olacak.
  • Eşitlik, sosyal adalet, kapsayıcılık ve adil geçiş süreçlerine öncelik verilmesi, iddialı iklim azaltım eylemlerini ve iklime dirençli kalkınmayı mümkün kılacak.
  • Azaltım için takip edilen iklim finansmanı, tüm sektörlerde ve bölgelerde ısınmayı 2 derecenin altında veya 1,5 derecede sınırlamak için gereken seviyelerin altında kalacak.
  • Fosil yakıtlar için kamu ve özel finansman akışları, iklim adaptasyonu ve azaltımı için olanlardan hala daha fazla.

1,5 derecede kalmak için çok mu geç?

1,5 dereceyi bir hedef olarak değil, bir tavan olarak görmemiz gerekiyor. 1,5 dereceyi aşmak, doğanın ve canlıların yaşamının milyonlarca yıldır geliştiği gezegensel sınırların ötesinde bir tehlike bölgesine girdiğimiz anlamına geliyor. IPCC raporunun da gösterdiği gibi, 1,5 dereceyi geçmemek için çok geç kalmış sayılmayız ancak en büyük tehdit duyarsızlık çünkü iklim değişikliğinin etkileri daha da kötüleşecek. Eylemsizliğin maliyeti, eyleme geçmenin maliyetinden çok daha büyük olacak ve bunun mali sonuçları hükümetlerden şirketlere ve ailelere kadar herkesi etkileyecek.

Halihazırda 1,1 derecelik ısınmanın küresel olarak, özellikle de daha savunmasız toplulukların yaşamları ve geçim kaynakları üzerindeki orantısız etkisini görüyoruz. IPCC, dünya nüfusunun neredeyse yarısının, yaşamlarının ve geçim kaynaklarının, gıda ve su güvenliğini etkileyen sel ve kuraklık gibi hava olaylarının yanı sıra hayati önem taşıyan doğal ekosistemlerin kaybı nedeniyle tehdit altında olduğu tespit ediyor.

Rapora göre; hükümetler, işletmeler, sivil toplum ve toplulukların enerji, gıda, ulaşım ve üretim sistemlerinin dönüşmesi için birlikte çalışmaları gerekiyor. Bu sürecin, finansal piyasaların dönüştürücü gücünü daha da ortaya çıkaracak açık, cesur ve uyumlu politikalarla desteklenmesi gerektiğinin de altı çiziliyor.

IPCC’yi neden dinlememiz gerekiyor?

IPCC, Birleşmiş Milletler’in (BM) iklim değişikliğiyle ilgili bilimi değerlendiren küresel kuruluşu 195 üye ülkeden oluşuyor. Dünyanın dört bir yanından binlerce uzman, en son bilimsel araştırmaları objektif bir şekilde değerlendirmek ve üye ülkelerin hükümetleri tarafından imzalanan IPCC raporlarını yazmak için gönüllü olarak çalışıyor. Bu rapor daha sonra BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin karar alma organı olan COP toplantılarında uluslararası iklim değişikliği müzakerelerini şekillendirecek.

BM Genel Sekreteri’nin mesajı

BM Genel Sekreteri António Guterres, Sentez Raporu'nun lansmanı için yayınladığı video mesajında şu maddeleri sıralıyor:

  • Tüm gelişmiş ekonomiler için 2035 yılına kadar ve dünyanın geri kalanı için 2040 yılına kadar net sıfır elektrik üretiminin sağlanması.
  • Uluslararası Enerji Ajansı’nın bulgularıyla tutarlı olarak yeni petrol ve doğal gaz ruhsatlarının veya finansmanının durdurulması.
  • Mevcut petrol ve gaz rezervlerinin genişletilmesinin durdurulması. Sübvansiyonların fosil yakıtlardan adil bir enerji dönüşümüne kaydırılması.
  • Mevcut petrol ve doğal gaz üretiminin 2050 küresel net sıfır hedefiyle uyumlu olarak azaltılması.
  • İklim adaletinin ön saflarda yer alanlara ulaştırılmasına yönelik çabaların hızlandırılması.

Son IPCC raporunun öncekilerden farkı nedir?

Sentez Raporu (SYR), geçtiğimiz beş yıl boyunca yayınlanan bir rapor döngüsünün (Altıncı Değerlendirme) doruk noktası olarak değerlendiriliyor. 2014’te sona eren Beşinci Değerlendirme Raporu döngüsünden bu yana, dünya genelinde iklim krizine ve etkilerini hafifletme çabalarına yoğun bir şekilde odaklanılıyor. Yıllık olarak gerçekleştirilen Taraflar Konferansı (COP) toplantıları ise bu ilerlemeyi yönlendiriyor. Bu rapor, IPCC’nin 6. Değerlendirme Döngüsü kapsamında 2018-2023 yılları arasında yayınlanan ve dönüm noktası niteliğindeki 1,5 derecelik küresel ısınmanın nasıl eşi benzeri görülmemiş zararlara yol açtığını gösteren raporlar da dahil olmak üzere tüm raporların özeti niteliğinde.

Rapor, iklim krizinin aciliyeti, başlıca nedenleri, mevcut yıkıcı etkileri ve ısınmanın geçici olarak bile 1,5 dereceyi aşması halinde ortaya çıkacak geri dönüşü olmayan zararlar konusunda yadsınamaz bir bilimsel fikir birliği olduğunu ortaya koyuyor.

Raporun amacı, politika yapıcılara iklim değişikliği, etkileri ve gelecekteki riskler hakkında üst düzey, güncel bir anlayış sağlamak ve bununla başa çıkmak için çözümleri ve seçenekleri vurgulamak. Bir sonraki döngü olan Yedinci Değerlendirme Raporu’nun 2027’den önce yayınlanması beklenmiyor.

Bu nedenle bu son rapor, 2030’a kadar olan yedi yıllık kritik dönem için temel oluşturuyor. Durumun ne olduğunu bu kadar kesin olarak bildiğimiz bu dönemi bir daha yaşamayacağımız ortada. Bilimsel fikir birliği, iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından kaçınmak için iklim çözümlerini birlikte ele almamız ve harekete geçmemiz için eşsiz bir fırsat sunuyor.