Güneş enerjisi devriminin önündeki 3 temel dengesizlik

Coğrafi, sektörel ve üretim yoğunluğundaki dengesizlikler güneş enerjisinin gelişimini engelliyor. Solar mini şebekeler, çeşitlendirilmiş güneş enerjisi teknolojileri üretimi ve güneş enerjisinin enerji sistemine entegrasyonu ile bu engelleri aşmak mümkün. Bu sayede, güneş enerjisi 2030’a kadar yenilenebilir enerji gücünü üç katına çıkarabilir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Güneş enerjisi devriminin önündeki 3 temel dengesizlik

Didem ERYAR ÜNLÜ

Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş küresel bir zorunluluk. Bunun birçok nedeni var. Sıfır karbon emisyonuna ulaşmak, tüm toplumlar için enerji güvenliği ve erişimi sağlamak, yeni istihdam alanları yaratmak, hava kalitesini iyileştirmek bu nedenlerin başında geliyor. Güneş enerjisi teknolojileri ise tüm bu hedefl ere ulaşmak için hayati önem taşıyor. Güneş enerjisi, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde enerji erişimini sağlamak adına üstleneceği rolü kanıtlanmış olmasına rağmen, üç temel dengesizlik ya da eşitsizlikle karşılaşıyor. Bu dengesizliklerin her biri, evrensel enerji erişiminin ve güneş enerjisi teknolojisinin yaygın olarak benimsenmesinin önünde önemli bir engel teşkil ediyor. Bu engeller aşıldığı takdirde, güneş enerjisinin 2030’a kadar yenilenebilir enerji gücünü üç katına çıkarması mümkün.

1 - COĞRAFİ DENGESİZLİK

Güneş enerjisinin yaygınlaşmasının önündeki ilk temel sorun, coğrafi dengesizlik. Güneş enerjisine yapılan yatırımların önemli bir kısmı gelişmiş ülkelerde yoğunlaşmaya devam ederken, gelişmekte olan ülkelerde fırsatlar oldukça sınırlı kalıyor. Özellikle Afrika, yatırımlardan yetersiz bir pay alarak, bölgedeki ilerlemeyi engelliyor.

2 - SEKTÖREL DENGESİZLİK

Büyük ölçekli güneş enerjisi tarlaları yatırımların çoğuna hakim olurken, güneş pompaları, soğuk hava depoları ve diğer yenilenebilir enerjiye dayalı geçim kaynakları seçenekleri gibi daha küçük ölçekli güneş enerjisi uygulamaları yeterince ilgi görmüyor. Oysa, bu küçük ölçekli çözümler, merkezi olmayan ve yerelleştirilmiş enerji erişimi için çok önemli.

3- ÜRETİM YOĞUNLUĞU DENGESİZLİĞİ

Güneş enerjisi teknolojisi üretiminin yüzde 80’inden fazlası sadece iki ülkede gerçekleştiriliyor. Bu durum tedarik zincirinde aksaklıklara yol açıyor. Güneş panellerinin üretiminin tek bir ülkede yoğunlaşması nedeniyle tıkanan tedarik zincirleri, 2021 yılında neredeyse tüm dünyada güneş enerjisi fiyatlarının yüzde 20’den fazla artmasına neden oldu. Talebin 2030 yılına kadar en az üç, en fazla dokuz kat artması beklendiğinden, bu sorun daha da büyüyecek.

DENGESİZLİKLERİN ORTADAN KALKMASI İÇİN 3 MÜDAHALE ALANI

SOLAR MİNİ ŞEBEKELER VE BAĞIMSIZ GÜNEŞ ENERJİSİ

İlk müdahale, evrensel enerji erişimini artırmak için güneş enerjili mini şebekelerin ve bağımsız güneş enerjisi sistemlerinin kullanılmasıyla ilgili. Sadece şebeke genişletme çalışmalarının, herkese elektrik erişiminin sağlanmasının beklendiği 2030 yılına kadar 660 milyon kişiyi elektriksiz bırakması bekleniyor. Şebekeye 10-15 kilometreden daha uzak köy ve kasabalara kurulacak güneş enerjili mini şebekeler ise bu sorunu çözebilir. Yapılan çalışmalar, nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 400 kişiden az olan bölgeler için güneş enerjili bağımsız sistemlerin yararlı olacağını ortaya koyuyor. Bu nedenle, evrensel enerji erişimini sağlamak için şebeke, solar mini-şebekeler ve bağımsız solar sistemlerin bir karışımını mümkün kılacak teknolojilere, iş modellerine ve finansman araçlarına odaklanılması önem taşıyor. Uluslararası Güneş Birliği, küçük ölçekli güneş enerjisi uygulamalarına odaklanan ve ödeme garantisi mekanizmasına sahip bir güneş enerjisi tesisini hayata geçirmiş durumda.

ÇEŞİTLENDİRİLMİŞ GÜNEŞ ENERJİSİ TEKNOLOJİLERİ ÜRETİMİ

İkinci müdahale, üretimin coğrafi olarak çeşitlendirilmesi ve bir yandan üretim ölçeği, diğer yandan tedarik zincirinin güvenilirliği arasındaki ortak noktanın bulunmasıyla ilgilidir. Bu konudaki en önemli adım ise ulusal veya bölgesel olarak yeterli talebe sahip ülkelerin güneş modülleri üretmesine yardımcı olmak. Hücrelerin ithal edilmesi, ancak modüllerin yerel olarak üretilmesi, tedarik zincirindeki kırılganlıkları azaltacağı gibi, maliyetlerin de düşmesini sağlayabilir. Modül üretimine yönelik yatırımların artırılması, orantısız üretim eğrisini de daha dengeli bir eğriye çekebilir.

GÜNEŞ ENERJİSİNİN ENTEGRASYONU

Üçüncü olarak, sanayinin ve diğer sektörlerin karbon emisyonlarının azaltılması için güneş enerjisi ve diğer yenilenebilir enerji türlerinin enerji sistemine entegre edilmesi önem taşıyor. Bu süreçte, büyük bir potansiyele sahip olan yeşil hidrojen teknolojisi, bir ısıtma ve ulaşım yakıtı, aynı zamanda bir depolama aracı olarak dönüştürücü bir rol üstlenebilir. Buna ek olarak, enerji dönüşümü ve özellikle güneş enerjisi konusunda küresel bilgi alışverişinin de artması önem taşıyor.

TEMİZ ENERJİ YATIRIMLARINDA YILLIK % 12 BÜYÜME

Birleşmiş Milletler COP28 Başkanlığı, yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar üç katına çıkarılması gerektiğini vurguladı. Bunu başarmak için güneş enerjisi çok önemli bir role sahip. Uluslararası Güneş Birliği, güneş enerjisinin yaygınlaştırılmasını hızlandırmaya yardımcı olarak üyelerini desteklemeye kararlı. Bunun için temiz enerji yatırımlarında 2030 yılına kadar mevcut seviyeleri üç katına çıkaracak büyük bir artışa ihtiyacımız var. İyi haber şu ki, 2020’den bu yana güneş ve rüzgar enerjisi projelerinin öncülüğünde yıllık yüzde 12’lik bir büyüme oranıyla temiz enerji yatırımları nihayet hız kazanıyor. Ancak bu yatırımlar büyük ölçüde OECD ülkeleri ve Çin’de yoğunlaşıyor. Başta Afrika olmak üzere birçok gelişmekte olan ekonomi temiz enerji yatırımlarını çekmek için mücadele ediyor. Gelişmekte olan ekonomiler, enerji ihtiyaçlarını sürdürülebilir bir şekilde karşılamak için gerekli olan yatırımların çok az bir kısmını alabiliyor. Uluslararası finans kuruluşları ve kalkınma kurumları bu eşitsizliğin giderilmesinde kritik bir role sahip. Yatırım ortamını iyileştirmek ve finansman sağlamak için ulusal hükümetlerle birlikte çalışarak bu açığın kapatılmasına ve gelişmekte olan ülkelerde temiz enerji projelerinin teşvik edilmesine yardımcı olabilirler. Daha güvenli bir enerji geleceği, hem hükümetlerin hem de işletmelerin mantıklı yatırım kararları almasını ve güçlü bir liderlik sergilemesini gerektiriyor.

Su tüketimini azaltmanın 10 yolu

Birleşmiş Milletler’in düzenli olarak yayımladığı dünya su raporlarına göre; şu an dünya nüfusunun dörtte birlik kısmı sağlıklı suya erişim sorunu yaşıyor. Küresel iklim krizi ve aşırı sıcaklar, tüm dünyada kuraklık riskini artırırken, su sorununun daha da derinleşmesine yol açıyor. Türkiye’nin nüfusunun hızlı artışı ve endüstriyel faaliyetleri dikkate alındığında, 2030 yılı için su baskısı yaşayan ülkelerden, su fakiri ülkeler kategorisine geçiş yapacağı tahmin ediliyor.

1- SU SIZINTILARINA DİKKAT EDİN

Evinizdeki muslukları ve boruları kontrol ederek sızıntı olmadığından emin olun. Borulardaki su kaçakları yüzünden yılda 10 ton su harcanıyor.

2- DİŞ FIRÇALARKEN VE TIRAŞ OLURKEN MUSLUĞU KAPATIN

Kullanmadığınız zamanlarda musluğu kapatarak suyun boşa akmasını engelleyebilirsiniz. Diş fırçalarken veya tıraş olurken sadece ihtiyacınız kadar su kullandığınıza dikkat edin.

3- MEYVE VE SEBZELERİ YIKARKEN SUYU AÇIK BIRAKMAYIN

Meyve ve sebzeleri muslukta yıkamak yerine su dolu bir kapta yıkayarak su tasarrufu yapabilirsiniz.

4- DUŞ SÜRENİZİ KISALTIN

Uzun duşlar yerine kısa duşları tercih ederek su kullanımınızı azaltabilirsiniz. Duş süreniz azaldıkça yaptığınız su tasarrufu da artacaktır.

5- KIYAFETLERİNİZİ MAKİNEDE YIKAYIN

Çamaşırlarınızı elde yıkamak yerine makinede yıkamak su tasarrufu yapmanıza yardımcı olur. Çamaşır makinesini tam doluyken çalıştırmalısınız.

6- TEMİZLİK İÇİN KULLANDIĞINIZ SUYA DİKKAT EDİN

Evde, balkonda veya bahçede yaptığınız temizlik sırasında sadece ihtiyacınız olduğu kadar su kullanarak su tüketim miktarınızı azaltabilirsiniz. Ayrıca, bulaşıklarınızı elde yıkamak yerine makinede yıkamalısınız. Böylece, musluktan boşa su akmasını engellemiş olursunuz.

7- DAHA AZ ET TÜKETİN

Et tüketiminizi azaltarak dolaylı su ayak izinizi azaltabilirsiniz. Hayvansal gıdalar üretim süreçlerinde yüksek miktarda su kullanımına sebep olmaktadır. Örneğin, 1 kilo sığır eti üretiminde 15.415 litre su kullanılmaktadır.

8- YEREL GIDALARI TERCİH EDİN

Yerel gıdalar, kısa tedarik zincirleri sayesinde daha küçük su ayak izine sahiptir. Yerel olmayan gıdaların paketlenmesinden dağıtım sürecine kadar birçok alanda daha fazla su kullanılmaktadır.

9- ORGANİK YİYECEKLERİ TERCİH EDİN

Taze ve organik gıdaları tercih ederek su ayak izinizi azaltabilirsiniz. İşlenmiş ürünler, üretim süreçlerinden kaynaklı olarak yoğun bir şekilde suya ihtiyaç duymaktadır.

10- ŞEKER TÜKETİMİNİ AZALTIN

Şeker üretiminde yüksek miktarda su kullanılmaktadır. Şeker kamışından 1 kilo şeker üretmek için yaklaşık olarak 1782 litre su harcanmaktadır.r.