Gazeteciliğe adanan bir ömrün ardından

Faruk Türkoğlu gazeteciliği, bir iyilik, dürüst ve bağımsız bir yaşam alanı olarak görüyordu. Bu alanı bizzat kendisi, dünya çapında sayabileceğimiz bir performansla çok iyi kullandı. Yanı sıra nesillere, titizlikle yürüttüğü araştırmalarından damıtarak hazırladığı kitaplar sundu. Çünkü iyiliğin, dürüstlüğün ve özgürlüğün yayılmasını istiyordu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Gazeteciliğe adanan bir ömrün ardından

HAKAN GÜLDAĞ

Faruk Türkoğlu gazeteciliği, bir iyilik, dürüst ve bağımsız bir yaşam alanı olarak görüyordu. Bu alanı bizzat kendisi, dünya çapında sayabileceğimiz bir performansla çok iyi kullandı. Yanı sıra nesillere, titizlikle yürüttüğü araştırmalarından damıtarak hazırladığı kitaplar sundu. İlk kitabını 28 yaşında yazan Türkoğlu, Gazeteci Oluyorum eserini mesleğe adım atan herkese yararlı olacağını umarak kaleme aldı. Çünkü iyiliğin, dürüstlüğün ve özgürlüğün yayılmasını istiyordu. Ardında derin izler bırakarak sonsuzluğa gitti Ustamız Faruk Türkoğlu. Peşinde, kendisini tanımaktan bahtiyar sevenlerini ve nice nesillere ilham olacak çok değerli eserlerini bırakarak…

YERİ doldurulamayacak bir insanı kaybettik. Bu cümleyi aramızdan ayrılan meslek büyüklerimiz için sık kullandığımız bir betimleme örneği olarak görmeyin lütfen. Faruk Türkoğlu gerçekten yeri doldurulamaz bir insandı. Kelimenin gerçek anlamıyla bir ekonomi gazetecisiydi. Biz ekonomi gazetecileri üzerinde ciddi emeği vardır. Onunla çalıştıysanız zaten şanslısınız. Hayatınız, bakış açınız çoktan zenginleşti demektir. Çalışmadıysanız ama yazılarını takip ettiyseniz size de mutlaka bir şeyler eklemiştir. Sadece işini, mesleğini yapan bir gazeteci değildi. Etrafına karşı duyarlıydı. Emeğe saygısı büyüktü. Siz küçük bir çaba gösterseniz o misliyle destek verirdi. Meslektaşlarıyla dayanışma içinde olan, iyi olmanızı, gelişmenizi isteyen bir gazeteciydi. Faruk Ağabey’di. Duayenimizdi.

Dünya gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptığım dönemde Faruk Ağabey, Referans gazetesinde yazılar yazıyordu. O süreçte, bana iyi bir ekonomi gazetesi nasıl olmalı üzerine onlarca not gönderdi. Ele aldığı her konuyu olduğu gibi, mesleğimizi de onun kadar araştıran, ortama bilinç getiren insan çok azdır. Financial Times, Wall Street Journal, Handelsblatt, İl Sole 24 Ore gibi ekonomi ve finans gazetelerini inceler, bizimkilerle her yönden karşılaştırır, güçlü yanlarımız ve eksiklerimize ilişkin görüşlerini sayfalar dolusu detaylı notlarla paylaşırdı. Çözüm bulmak istediğimiz sorunlara öyle yanılmaz biçimde parmak basardı ki, o notları bir kenara koymak mümkün değildi. Soluksuz okunurdu.

Boş lafı hiç yoktu Faruk Ağabey’in. Yöneticilere etkili yazı için önerilerde bulunduğu makalesinin ‘İyi yazının üç unsuru’ bölümünde, “Ne söylemek istiyorum? sorusunu her cümleye başlarken kendi kendinize sorduğunuzda en iyi içeriğe ulaşabilirsiniz” diyordu. Bu önerisini herhalde en iyi uygulayan da bizzat kendisiydi.

GÜZEL SORULARIN EN GÜZELİ

FARUK Ağabey için soru önemliydi. Sohbetlerimizde Voltaire’in “Bir kişiyi cevaplarına göre değil, sorularına göre değerlendir” sözüne sık vurgu yapardı. ‘Nasıl’ sorusuna ise özel bir önem verirdi. Gazetemizin adında yer alan, Nasıl Bir Ekonomi’deki ‘Nasıl’ onundur. Çalışanlar olarak Dünya gazetesini yayımlamayı üstlendiğimiz 2019 Eylül’ünden itibaren tüm gücüyle destek verdi. Yazdı, önerdi, cesaretlendirdi. İzleyen zorlu süreçte de hep yanımızdaydı.

Faruk Ağabey, 21 Kasım 2022’de yayın hayatına başlayan EKONOMİ gazetesinin kurucularındandır. Bir gün sonra, 22 Kasım 2022 tarihli gazetede çıkan “Güzel soruların en güzeli: Nasıl?” konulu yazısında şöyle diyordu:

“Stratejilerin ve yol haritaları gibi kılavuzların oluşumunun ilk aşımı ‘Nasıl bir gelecek’ ve ‘Nasıl bir Türkiye’ sorularıdır. Türkiye ekonomisinin istikrarlı bir büyüme ivmesi yakalayıp sorunlarını çözmesi ise ‘Nasıl bir ekonomi’ sorusunun çözümüne bağlıdır.

‘Nasıl bir ekonomi’ sorusu, ekonominin bugünkü durumunun ve sorunlarının en gerçekçi ve tarafsız bir şekilde yansıtılması ile anlam kazanır. Ancak gazeteniz Nasıl Bir EKONOMİ soruları yalnız bir ayna gibi yansıtmakla yetinmeyecek, yazarlarının ve okurlarının çözüm önerilerine de yer verecektir. ‘Nasıl’ sorusu gazeteyi çıkaran yöneticilerin ve basın emekçilerinin pozitif gerçekçilik anlayışını tek kelimeyle özetlemektedir.

Nasıl Bir EKONOMİ gazetesi, Türkiye’de demokrasinin derinleşmesi, toplumda kutuplaşmanın azaltılması, teknolojik düzeyin yükseltilmesi ve istikrarlı bir büyüme ivmesinin kazanılması için verilen mücadeleye kendi çapında katkı vermeyi amaçlayacaktır.”

EKONOMİ GAZETECİLİĞİNİN ÇITASINI YÜKSEĞE KOYDU

FARUK Türkoğlu Ağabeyimizin basınımızda nadir görülen özelliklerine bir başkasını daha eklemek gerekir. Özellikle de ekonomi gazeteciliği açısından…

Faruk Ağabey’de iktisatçı kimliği ile gazeteci kimliği bütünleşmişti. Bu iki kimlik birbirini tamamlayarak araştırmacı ekonomi gazeteciliğinde Türkiye’de çıtayı yükseltti. Aslına bakarsanız, dünyada dahi örneği azdır. Epey zamandır, yabancı gazeteleri izliyorum, European Business Media’da (Avrupa Ekonomi Basını Federasyonu) İcra Kurulu üyeliği dahil pek çok görevde bulundum. Pek çok gazeteci, genel yayın yönetmeni ile karşılaştım, doğruya doğru Faruk Ağabey gibisine rastlamadım.

Hele Faruk Ağabey gibi içinde gazetecilik ateşinin bu kadar alevli, araştırmacılık enerjisinin bu kadar yüksek olduğu bir ikinci kişiye rastlamadım. Yakın zamanda, epey uzun süren telefon sohbetlerimizde birçok kez, çok daha önce araştırmacılığa yönelmiş olamamaktan hayıflandığını paylaştı. “En azından 50 yaşına gelmeden, keşke 40 yaşında araştırma işine tam anlamıyla ağırlık verebilseydim” diyordu. Sonra da takdir, beğeni cümleleri kurmamıza fırsat vermeden bazı ünlü bilim insanlarını sayar ve eklerdi: “Onlar en önemli eserlerini 80’inden sonra verdi.”

GAZETECİLİĞİN İŞARETİ; ANLAŞILIR BİR DİL

FARUK Ağabey’in gazeteci yönü hep ağır bastı. İlk baskısı Anahtar Kitaplar Yayınevi’nden 2003’te yapılan Hızlı Büyüme Mümkün gibi, Türkiye’nin iktisadi sorunlarını ele aldığı ve çözüm önerileri getirdiği kitaplarında da bu gazeteci kimliği kendini gösterir. Keza, Kayseri Ticaret Odası Yayınları’ndan çıkan Milletin Efendisi Girişimci kitabı da ekonomi gazeteciliği anlatımının en güzel örneklerinden biridir. Yalın, kısa cümleler, kavramayı kolaylaştıran bir anlatım… Gazeteci bakışı ve dili kendini hemen hissettirir.

Milletin Efendisi Girişimci’nin önsözünde, “Yazılarda mümkün olduğu kadar anlaşılır bir dil kullandım. Tercih ettiğim yabancı kelimelerin de açıklamasını yapmaya da özen gösterdim” diyerek kendisi de vurgular anlaşılır olmaya verdiği önemi.

ANLAMAK, O MÜTHİŞ BAHTİYARLIK

GELENEKSELDEN Dijitale Ekonomi Gazeteciliğinin Temelleri’ni anlattığı ‘Gazeteci Oluyorum’ kitabında bizi merak ve anlamak üzerinden müthiş bir yolculuğa çıkarır. Bu yolculukta, şairin, herkese ama belki de en çok yüreğinde gazetecilik ateşi yananlara yakışan, “Anlamak sevgilim o müthiş bir bahtiyarlık, anlamak gideni ve gelmekte olanı” dizeleri rehberimizdir.

Bir “aydın” olarak ekonomi muhabirinin hayata ve dünyaya nasıl bakması gerektiği konusundaki düşüncelerini paylaştığı kitabın ilk bölümlerinde anlatmadan önce anlamaya vurgu yapar:

“Anlamanın ilk aşımı meraktır. Sonsuz sayıdaki enformasyon ve bilgi ancak merakın oltasına takıldığında bizim malımız olur. (…) Sorduğumuz sorulara aldığımız cevaplar insana bir tür mutluluk duygusu aşılar. Bilmek ve anlamak, cehaletin karanlığı içinde yanan bir mum ışığı gibi beynimizi aydınlatır. Anlamakla gelen aydınlık bir coşku kaynağıdır. Cevapların kuşku ve mantık süzgecinden geçirilmesi, bu mutluluğu pekiştirir. Çünkü sorular ve cevapların içindeki her kelime, beynin bilgi stokuna yeni şeyler ekler. Bilginin gücü, insan zihnini değiştirir, zenginleştirir. Anlayışın ufku genişledikçe yeni bilgilerin edinilmesi kolaylaşır. İyi anlaşılan bir konunun anlatımı da daha sorunsuz ve akıcı olur.”

 Faruk Türkoğlu’na göre, her tür iletişimin içeriğinin dolgun ve anlamlı olması anlamaya bağlıdır. Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın “Bilim insanı bir konuyu gerçekten anladığı taktirde, bu konuyu kamuoyuna teknik terimleri kullanmadan anlatabilir” sözüne atıfta bulunarak gazetecilere şöyle seslenir:

“Olayın mantığını kavrayan gazeteci, bildiklerini ifade edecek kelimeleri daha kolay bulur ve yazı su gibi akıp gider. Merak duygusu güçlü olan, anlamadıklarını sormak için bilgi kaynaklarına başvurmaktan çekinmeyen gazeteciler, olayların nedenini ve sonuçlarını anlamakta güçlük çekmez.” Ve tabii anladığımızı aktarmakta da…

ZİHİNDEKİ EKİN VE HARMAN

TÜRKOĞLU, Optimist Yayınları’ndan Mart 2014’te çıkan, 40 yılı aşkın gazetecilik yaşamının gözlemleri ve deneyimlerinden bir kesiti paylaştığı Gazeteci Oluyorum’a hem iletişimin hem de ekonominin öznesi olan ‘insan’ ile başlar. Duygularımızın ve aklımızın derinliklerinden kopup gelen bilmek ve iletmek tutkusunu ele alır. Başrole de ‘merak’ duygusunu koyar.

Gazetecinin “mutlaka yazmalıyım, mutlaka anlatmalıyım” tutkusunun bilimsel derinliklerine iner. Kitabın ‘Zihindeki Ekin ve Harman’ bölümünde ise soru sormanın ve eleştirel düşüncenin erdemlerini ele alır. Defalarca okuduğum kitapta, ‘İnsan ve Öykü’ bölümü en çok ilgimi çeken bölümlerden biridir. Oldum olası, ‘İnsan hikâye anlatan bir hayvandır’ sözü aklımda yer etmişti. Öyle ya, kutsal kitaplarda bu kadar çok hikâyenin yer alması boşuna olmasa gerek. Hikâyelerle öğreniyoruz. Faruk Ağabey de kitabın bu bölümünde insanlık tarihi kadar eski olan öykünün, gazetecilikte ve ekonomideki önemini örneklerle anlatır. Bilim insanlarının görüşlerini de aktararak. Derinlemesine…

2001’de Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan George Akerlof ve Robert Shiller’e göre, güven ve adalet duygusu, ancak öyküler aracılığıyla insanların ekonomik kararlarına yön verebiliyor. Faruk Türkoğlu bu bilim insanlarının, bir ülkenin veya bir ekonomik kesiminin güven duygusunun öyküler aracılığı ile nasıl oluştuğuna ilişkin görüşlerine şöyle yer veriyor:

“Etrafta dolaşan öykülerin kahramanları genç ve gözü pek girişimcilerdir. Öyküler çoğunlukla ekonominin artık yeni bir döneme girdiği tespitiyle başlar. ‘Yeni dönem’ girişimcilere yeni kazanç imkânı yaratacak, geleceği görenlerin zengin olması kolaylaşacaktır. Bu öyküler, insanlarda güven duygusunu güçlendirir, girişimcilere cesaret verir. İnternet, öykülerin ekonomik kararlardaki rolünü daha da artırmıştır. Ülkelerde, liderlerin kitlelere aşılamaya çalıştığı gelecek öyküleri ise yatırım iklimine yön verir.”

BİR HİKÂYE LAZIM

BİLİRSİNİZ; şirketlerde değişime uyum ve yeniden yapılanma için çalışmalar yapılırken, şemalar, grafikler hazırlanır. Kutular içinde kutular, bunları birbirine bağlayan okların yer aldığı yönetim ve süreç şemaları doğrusu ya, süslü sunumlarda şık durur. Ancak dinleyenleri pek de etkileyemez.

“Değişimin gerekliliği” diyor Faruk Türkoğlu, “gerçeğe dayanan öykülerle anlatıldığında insanların gözleri birden parlar. Çünkü kendimizi bildiğimizden bu yana öyküler, masallar, fıkralar zihnimizde yer etmiştir. Yazının bulunmasından çok önce destanlar, efsaneler ve kahramanlık öyküleri kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.” Öykünün ekonomideki rolü kadar, siyasette de öykünün kitleleri etkileme konusunda vazgeçilmez bir araç olduğuna dikkat çekiyor Türkoğlu; “Sayısız noktayı birleştirir, demeçlere, rakamlara ve projelere anlam ve içerik kazandırır. Programların ve planların özü bir umut ve gelecek hikayesinin akışında kendini daha net gösterir. Tabii, korku ve nefret öykülerinin kullanımı da eski düşmanlıkları canlandırır.”

Faruk Ağabey gazeteciliği bir iyilik, dürüst ve bağımsız bir yaşam alanı olarak görüyordu.

itabının girişine, John Steinbeck’in şu sözünü koymuştu:

“Gazetecilik hakkında ne söyleyebilirim?

Gazetecilik en büyük erdem ve en büyük kötülüktür.

Diktatörlerin ilk kontrol ettiği şey gazeteciliktir.

O, edebiyatın anası ve kötülüklerin suçlusudur.

Gazetecilik çok zaman sahip olduğumuz tek tarihtir, ama en kötü insanların elinde de araç olur.

Çok sayıda kişinin ortak ürünü olduğu için gazetecilik zaman içinde belki de sahip olduğumuz en masum şey haine gelir:

Dürüstlük, amaçlamamış olsa bile bir şekilde gazeteciliğin içine sızar.”

Gazeteci Oluyorum kitabını mesleğe adım atan herkese yararlı olacağını umarak yazdı Faruk Türkoğlu. Çünkü iyiliğin, dürüstlüğün ve özgürlüğün yayılmasını istiyordu.

Gazeteciyseniz mutlaka okuyun. Gazeteci değilseniz, gazeteciliğine hevesiniz yoksa bile okuyun. İnsan kısmının en temel ihtiyaçlarından biri olan habere, anlamaya, iyi anlatmaya, güzel yazmaya ilişkin o kadar çok şey öğreneceksiniz ki…

Tabii, “Her işte olduğu gibi gazeteciliğin de akıldan önce başlangıç noktası olan duygulara” ilişkin de…