Gelecek odaklı bir girişimci misiniz?

Yeni bir iş kurmayı hayal ediyorsunuz veya başlangıç dönemindesiniz. Fırsatlar ve riskler değerlendirmenizin yeterince kapsamlı olduğuna emin misiniz? Bu günlerde sıkça duymaya başladığınız sürdürülebilirlik kelimesi sizi ilgilendirmeli mi?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Gelecek odaklı bir girişimci misiniz?

Müge NURGÜN / Systained Danışmanlık Kurucusu

Global seviyedeki iş riskleri araştırmalarında siber güvenlik saldırıları genelde bir numarada yer alıyor. İçinde bulunduğumuz COVID-19 pandemisi de bulaşıcı hastalıklar riskini en üst seviyelere taşıdı. Fakat senelerdir listede yükselen öyle bir risk var ki geleceği yaratmak üzere uğraşan girişimcilerin göz ardı etmemesi gerekiyor. World Economic Forum’un 2021 Global Riskler Raporuna göre olağanüstü hava olayları ve insanlığın çevreye verdiği zarar, önümüzdeki 0-2 sene için algılanan risklerde ilk 10 sırada. Doğal kaynak krizleri ve İklim eyleminde başarısızlık olasılığı ise 5-10 senelik dönem riskleri listesinde en önemlilerden. Capgemini Research Institute tarafından 2020 de yayınlanan “Sürdürülebilirlik Tüketici Tercihlerini Nasıl Değiştiriyor?” başlıklı rapora göre araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 67si COVID-19 krizi etkisiyle, doğal kaynak kıtlığına karşı daha duyarlı olduklarını ve yüzde 65’i “yeni normal” de tüketimin etkileri hakkında daha bilinçli olacaklarını açıkladılar.

Diğer yandan, finans dünyası artık yatırım kararlarında şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim (Environmental, Social and Governance-ESG) amaçlarına ve başarılarına artan bir hızla önem veriyor.

Büyük şirketlerin sürdürülebilirlik yönünde dönüşümleri mutlaka ve zamanla gerçekleşse de bu konuda en parlak fırsat yeni girişimlerin önünde. Bir yandan adaletli ekonomik değer üretirken, diğer yandan dünyaya zarar vermeyen veya verilmiş zararları tamir eden ve sosyal gereksinimleri ihmal etmeyen iş modelleri, ürünler veya servisler tasarlamak bugünün girişimcileri için kaçınılmaz bir fırsat! İşte burada devreye ‘Döngüsel Ekonomi’ kavramı ve beraberinde inovasyon giriyor. İçinde bulunduğumuz ‘Kaynağı Al- Üret- Kullan- At’, diğer adıyla Lineer ekonominin değişimi yolunda bir çerçeve yaratan döngüsel ekonomi, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının (UN SDG) birçoğuna ulaşmak için de yüksek potansiyelli bir araç. Döngüsel ekonomi ilhamını su, karbon, nitrojen gibi temel unsurların ekolojik döngülerinden alıyor. Kısaca amaç ekonomiyi sistemik faydaları olan kapalı döngülere dönüştürmek.

Ellen Mac Arthur Foundation’a göre Biyolojik ve Teknik olarak iki ana döngü var. Biyolojik döngüye klasik bir örnek uzak doğuda yaygın olan pirinç-balık-kaz çiftçiliği. Aktörler arasındaki simbiyotik ilişki sayesinde oluşan besin ve atık döngüsü sayesinde yüksek verim alınıyor ve döngü dışına atık gitmiyor. Teknik döngüleri yaratmak ise bugün itibarıyla nispeten daha zor ve genelde inovasyon gerektiriyor. Temelde, ürünlerin paylaşımı, tamirleri, tekrar tekrar kullanılabilmeleri, başka ürünlere girdi olabilmeleri ve en son çare olarak da geri dönüşüme gitmeleri var.

Döngüsel ekonomi surecinin henüz başlarındayız ve tam hız gelişebilmesi için püf noktası tüm paydaşların ve endüstrilerin birbirleriyle yakın iş birliği içinde çalışması. Araştırma ve geliştirme, kolay finans, kamu sektörü politikaları, Endüstri 4 teknolojileri ve özel sektör yatırımları bu yeni ekonomik sistemin sinerji içinde olması gereken öğeleri. Sürdürülebilir, yani ekonomik değer sağlamanın yanında toplumun sosyal ihtiyaçlarına cevap arayan ve gezegenimizi daha fazla tahrip etmemeye çalışan girişimcilik, inovasyona çok açık olması ve rekabetçi avantajlarıyla sağlıklı bir geleceğe açılan kapı.