Asimetrik ekonomi-yönetim

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Daha önceki bir yazımda 21. yüzyılın bunalım-krizler çağı olduğunu belirtmiştim. Bu saptamayı ekonomi için yapmıştım. Buna galiba bir de yönetim krizini de eklememiz gerekiyor. Çin ile ABD, Rusya ile ABD ve Ukrayna ile Rusya çatışmaları dünyayı her geçen gün yeni bunalımlara gebe bırakıyor. Yaşananlar ülkeler arasında kısır güç gösterilerinden ibaret değil. 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulmak istenen demokrasi kuşağını da çatlatıyor.

Batı yakası ülkelerinin 1990’da “Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla artık bu iş bitti, liberal demokrasi kesin olarak hükümranlığını kurdu” sevinci kısa sürdü. Çünkü bu ülkelerin birçoğunda, özellikle merkez ülkelerde otoriter hatta oligarşik yönetimler kuruldu. Rusya, Çin, Hindistan sağcı otoriter yönetimlerin pençesine düştü. Rusya’da Putin ve Çin’de Şi Cinping (Xi Jinping) kendilerine ölünceye kadar başkan olmalarını sağlayan yasal düzenlemeler yaptılar.

Doğu Yakası’nda bunlar olurken Batı Yakası’nın seçkin ülkelerinden İtalya’da yumuşak faşist İtalya’nın Kardeşleri Partisi’nden Giorgia Meloni Başbakan oldu. İngiltere, lümpenlerin baskısıyla AB’den ayrıldı. Fransa’da sağcı otoriterleşmeye eğilimli Emmanuel Macron ikinci defa Cumhurbaşkanı oldu. Yine Macaristan’da Viktor Mihály Orbán 12 yıldır ülkeyi yönetmekte.

Bu yönetimlerin ortak özelliklerini otoriterleşme, şeffaf olmayan kamu idaresi, yargıya müdahale ve muhaliflere karşı sertlik olarak sıralayabiliriz. Bu ülkeler içinde Çin, otoriter rejimle yönetilse bile yaklaşık 40 yıl içerisinde yüksek büyüme oranlarıyla ülkede açlık sorununu yok etti. Ancak model tıkanacaktı. Nitekim pandemi buna bir vesile oldu, Çin ekonomisi şu anda düşük büyüme oranı, istikrarsız kredi piyasasıyla karşı karşıya.

Otoriter yönetimler ülkede siyasal ve iktisadi belirsizliğe kaynaklık eder. Yönetimlerin kuralsız ihtiyari kararları eksik bilgiye ve ahlaki erozyona neden olur. Bu çürüme, ekonomi büyürken görmezden geliniyor. Ne zaman ki büyüme yavaşlamaya başladı, yani pastanın büyüklüğü yetmez hale geldi; o zaman sistemin defoları da gün yüzüne çıktı. Sonuçta, bu ülkelerdeki yönetim II. Dünya Savaşı öncesi Almanya ve İtalya’daki gibi faşizme dönüşebilir. Almanya ve İtalya’da sermaye sınıfı kâr uğruna rejime destek verdi (Almanya’da Hitler’e destek veren bugünün saygın, ünlü firmalarını düşünün, bkz: https://historycollection.com/10-famous-companies-collaborated-nazi-germany/). Şimdi de Rusya’da, Çin’de oligarklar rejimin ayakta kalmasına katkı veriyor. Aslında yönetim ve sermaye sınıfı kazan-kazan düşüncesiyle hareket ediyor.

Türkiye de bu gelişimden payını aldı. Hatta 12 Eylül Darbesi’yle başı çekti. Darbe sonrası gelen Özal iktidarı her ne kadar liberal çizgide olsa da tarikatlar ve açgözlü sermaye sahiplerinin örgütleriyle iç içe idi. Bu tercih ya da demokrasi karşıtı sapmalarda benzer örgütler tüm sağcı partiler için vazgeçilmez güç odakları haline geldi. Son yirmi yılda bu örgütler kendi aralarında zaman zaman çatışsalar da yapılan 2010 ve 2017 Anayasa değişiklikleri ve iktidar partisinin açtığı yol sayesinde ülkenin kurumsal yapısını çökerttiler, bunun sonucunda bireylerin kurumlara güveni kayboldu. Yine bu örgütler sadece kendi şemsiyeleri altındaki kişileri kamuda görevlendirdikleri için asimetrik bilgi ortaya çıktı. Ülkeye ahlaki çöküntü, ters seçim egemen oldu.

Yaşadığımız deprem felaketine böyle baktığınızda aslında çökenin son kırk/özellikle de yirmi yıldaki kurumsal yapı olduğunu görebiliriz. Bu oluşumu tersine çevirmek kolay değil. Şeffaf ve kurallara bağlı bir yönetim anlayışının egemen kılınması gerekiyor. Ancak ahlaki çöküntü, sıradan yurttaşı bile içine aldığından, sistemi ters düz etmeye yönelik çabaların başarısını engelleyen, Imre Lakatosçu anlamda sert çekirdeği koruyan etmenler (kalkanlar) bulunuyor.

Bundan dolayı eğer başarı isteniyorsa dik durmak ve yalpalamamak gerekiyor. Mümkün mü? Bence olabilir. Tersi durumda sistemden tümüyle vazgeçelim, kendimizi “yapay zekâ” yönetiminin ellerine bırakalım.

Okuma Önerisi: Ersin Kalaycıoğlu, Halk Yönetimi ve Elias Canetti, Kitle ve İktidar

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Banka Aşkı 24 Nisan 2024
Enflasyonun bedeli  03 Nisan 2024
TCMB çıplak 20 Mart 2024
İktisatçılar korosu 28 Şubat 2024