Büyüme ve kalkınma ayrı şeylerdir
Yeni teknolojilerin uyarlanması ile süreç optimizasyonu başta olmak üzere yaratılan verimlilik etkisi başımızı döndürüyor ancak bu para kazanamayan olmayan bir ülkenin tasarruf etmeye çalışması kadar komik. Büyüme ile kalkınma arasındaki farkı bu noktada bir kez daha ele almak gerekiyor.
Google’ın, yapay zekânın Türkiye’deki ekonomik potansiyelini analiz etmek için Implement Consulting Group ile çalışarak hazırladığı “Yapay Zekanın Türkiye’deki Ekonomik Potansiyeli” raporu ile ilgili anlatımları dinlerken kalkınma ile büyüme arasındaki farkı düşünüyordum. Daha yüksek istihdam, daha büyük cirolar ve iş hacimleri örnekleri ile büyüme ihtiyacı adreslenirken benim kendime sorduğum soru, “Gerçekten büyümemiz gerekiyor mu?” idi. Bunun nedeni iç pazarda alım gücünün düşmesi ve ihracat pazarlarındaki durgunluğa bağlı olarak yönetemeyeceğimiz yeni kapasite üretmeyi akıllıca bulmamamdı. Süreç optimizasyonu ile sağladığımız verimlilik artışının bile yönetilemeyen bir avantaj olduğunu düşünüyorum.
Önce raporla ilgili değerlendirmelerden bahsedeyim. Google Türkiye Ülke Direktörü Mehmet Keteloğlu,” Raporun sonuçlarına göre Türkiye'de üretken yapay zekâ kullanımının geniş bir uygulama alanı bulması halinde yaklaşık on yıl içinde GSYİH'de yıllık ilave yüzde 5 artış potansiyeline ulaşacağı tahmin ediliyor. Yine raporun sonuçlarına göre yapay zekânın uygulamaya konulmasında yaşanacak beş yıllık bir gecikme bu potansiyeli yüzde 1 seviyelerine düşürebilir” diyor. Yüzde 5’in karşılığı 1,2-1,4 trilyon lira civarında; yüzde 1 ise 150-200 milyon lira olarak ifade ediliyor.
Keteoğlu, “Üretken yapay zekâ sayesinde çalışanların çoğunluğunun- ki rapora göre bu oran yüzde 55- kapasitelerini, niteliklerini ve verimliliklerini artırarak üretkenlik artışı sağlayacağı öngörülüyor” diyor. 2023’te dünyada işlerinde üretken yapay zeka kullanan çalışanların oranı yüzde 28 iken aynı yıl yapay zekâ çözümleri kullanan Türkiye’deki girişimlerin oranı ise yüzde 5,5 olarak veriliyor.
GSYİH artışına dönersek, Implement Consulting Group partneri Eva Rytter Sunesen ise, “daha uzun vadeli uzun vadeli değerlendirildiğinde, Türkiye’deki potansiyelin daha da artacağını ve 12-13 yıl içinde bunun GSYİH’nin yüzde 7’sine denk geleceğini tahmin ediyoruz” diyor.
Şu anda uygulamakta olduğumuz kurtarma politikalarının bize kısa sürede göstereceği gibi, bu tür bir büyüme ile yaratmamız gereken kalkınma arasında önemli bir fark var.
Google’ın anlattıkları tamamen doğrudur ancak bizim kalkınma odaklı olarak yapmamız gerekenler daha farklıdır. Bunu da ben anlatmayayım; yapmamız gereken işler konusunda vizyonuna güvendiğim kişilerin sözlerinden son birkaç aydır yaptığım derlemelerle ortaya koyayım.
“Otomasyon ve yapay zekâya dair teşvikler devlet politikası olarak ele alınmalı”
Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, benim Sanayi 4.0’a geçişte asansörlerin başı çekeceği çünkü bakım süreçleriyle ilgili regülasyon nedeniyle hepsine kimlik kartı çıkarıldığını söylememe benzer bir yorumu otomasyon ve yapay zekâ konusunda yapıyor. Bilgisayar kontrollü makineler ile makine yapan makineler sektörünün yapay zekâyı ilk kullanan sanayi alanı olduğunu vurgulayan Aydoğdu, rekabette geri kalmamak adına otomasyon ve yapay zekaya dair teşviklerin devlet politikası olarak ele alınıp, eğitim sisteminde de devreye alınarak toplumsal bir dönüşüme geçilmesi gerektiğini söylüyor.
Gelişimi ve etki ettiği alanları son dönemde büyük bir hızla artan yapay zekânın küresel ekonomi ve iş gücü piyasasında yeni bir devrim yaratacağına atıfta bulunan Aydoğdu, “Bilgisayar kontrollü makineler ile makine yapan makineler sektörü, yapay zekâyı ilk kullanan sanayi alanı konumunda. Günümüzde kurumsal firmalar ölçek ekonomisine uygun üretim yapmak zorunda olduklarından dolayı bunun gibi yatırımlara ciddi bütçe ayırıyorlar. Ancak başta otomotiv, savunma ve havacılık, beyaz eşya, kalıp ve makine sanayisinin yan sanayilerinin yüzde 90’ı KOBİ düzeyinde. Bu hem ülkemizde hem de dünya sanayisinde geçerli. Yan sanayiler maalesef bütçe ve gelecek öngörüsü sebepleri ile yapay zekâya uzak kalmayı tercih ediyorlar. Fakat imalat sanayisi için yapay zekâ konusu bir tercih olmayıp zorunluluktur” şeklinde konuşuyor.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF), 2024 başında yayımladığı "Yapay Zekâ ve İşin Geleceği" başlıklı raporda yapay zekânın küresel istihdamın yüzde 40'ını etkileyeceği ileri sürülürken Oxford Üniversitesi’nden akademisyenlerin hazırladığı "Yapay Zekâda İlerlemeye İlişkin Uzman Araştırması 2023" başlıklı rapor ise yapay zekanın 2116 yılına kadar insanların çalıştığı tüm meslekleri yapabilecek duruma geleceği öngörüsünü sunuyor. Aydoğdu, eksikliğimiz konusundan ise “Maalesef algı konusunda Türkiye; Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu’dan çok geride kaldı. Artık KOBİ olarak nitelenen firmaların da düşük bütçelerle ulaşabileceği yapay zekâ platformları mevcut. Ancak klasik üretim yöntemini terk etmek birçok firma için konfor alanını terk etmek anlamına geldiği için otomasyona yatırım yapmayı erteliyor. Tezmaksan inovasyonuyla geliştirdiğimiz robotlu otomasyon sistemini CubeBOX’ı bir yılda 40 ülkeye ihraç eder duruma getirdik. Çünkü ara eleman tüm dünyanın sorunu. Elinden cep telefonunu bırakmak istemeyen bir nesil geldi. Onlar da elle yapılan işleri bu yüzden tercih etmiyorlar. Kol gücü gerektiren sektörlerde penetrasyon çok fazla ve hızlı bir dönüşüm olacak. Buna yazılım entegrasyonu sektörünü de ekleyebiliriz” ifadelerini kullanıyor.
Aydoğdu’nun Nisan 2024’te açıkladığı yapılacaklar listesinde ise şunlar yer alıyor: “Otomasyon ve yapay zekaya dair teşvikler mevcut fakat bunun devlet politikası olarak ele alınıp eğitim sistemi de devreye sokularak toplumsal bir dönüşüme geçmesi gerekli. Finansmana ulaşmakta yaşanan sıkıntılar tabii ki önemli bir sorun, ancak daha önemlisi teknolojik devrim, katma değerli üretim ve buna bağlı ihracat devlet politikası haline gelmeli. Bunun da temeli eğitim sisteminde başlıyor… Doğru kurgulanmış organizasyonların başarılı olacağı bir çağdayız. Yeni nesli iyi anlayarak kendimizi dünyadaki değişime hazırlamalıyız.” Aydoğdu’nun anlattıklarının yeterince açık olduğu düşüncesiyle maddelendirmeye gerek duymuyorum.
“Üretim sektörünün geleceğini veriye dayalı operasyonlar şekillendirecek”
Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri EMEA Başkanı Hartmut Pütz, yapay zekâ ve “daha akıllı” operasyonların, daha verimli ve uygun maliyetli fabrika operasyonlarına olanak tanıdığını vurguluyor. “Karmaşık durumları çözme, karar alma süreçlerini kolaylaştırma ve üretim süreçlerine dair eksiksiz bir genel bakış sunma gücüne sahip yapay zekâ destekli araçlar, hızlı veri artışıyla birlikte her geçen gün daha gerekli hale geliyor. Tahmin yöntemlerini daha güvenilir hale getirerek şirketlerin talepteki hızlı değişimlerle başa çıkmalarına yardımcı olan veri odaklı teknolojiler sayesinde üreticiler verimli, fazla özelleştirilmiş ve kişiselleştirilmiş üretim yapabiliyor” diyen Pütz, bir fabrikadaki unsurları akıllı hale getirmenin ve darboğaz uygulamalarına odaklanmanın üretkenliği ve verimliliği büyük ölçüde artırabildiğini kaydediyor. Fabrika otomasyonunun verinin gücüyle gelecekte daha da gelişeceğini kaydeden Pütz, çoğu verinin hâlâ yeterince etkili bir şekilde kullanılmaması sorununu çözmek için Kaizen yöntemi gibi küçük adımları kullanan “Kaizen Düzeyinde Akıllı Üretim” (SMKL) modelini öneriyor.
Makine ve ekipman endüstrisine yüzde 50’ye varan verimlilik artışı mümkün
Bain & Company’nin hazırladığı Küresel Makine ve Ekipman Raporu, ‘geleceğin fabrikasının’ bel kemiğini oluşturan yapay zekâya dayanan yalın, dijital ve sürdürülebilir inovasyonları kullanarak üretkenliğini yüzde 50’ye kadar artırabileceğini savunuyor. Durum tespitini “Makine endüstrisindeki şirketler, tedarik zinciri zorlukları, artan müşteri beklentileri ve hızla değişen pazarlarda yoğunlaşan rekabet gibi birçok cephede yoğun baskı altında olduğundan, performanslarını artırmak için en yeni inovasyonlardan yararlanmak istiyor. Makine endüstrisindeki yöneticiler, mevcut zorluk dalgasının üstesinden gelmeye çalışırken operasyonları güçlendirmek ve geleceğe hazırlamak için geleneksel operasyonel mükemmellik yaklaşımlarının yanı sıra yapay zeka, robotik ve katmanlı üretim gibi yeni dijital araçlara ve Endüstri 4.0 teknolojilerine yöneliyor” ifadesiyle ortaya koyan Bain’in analizi, üretken yapay zekanın imalat sektörünü, sektörün verimliliğini ve operasyonlarını dönüştürmek için geniş kapsamlı bir potansiyele sahip olduğunu vurguluyor.
“Üretken yapay zeka, yapılandırılmamış verileri kullanarak gizli kalmış içgörüleri ortaya çıkarabilir ve bu da üretkenlik, müşteri hizmetleri ve finansal performansta önemli gelişmeler sağlayabilir” denilen raporda, “Başarılı şekilde erken hareket eden şirketler, tedarik, montaj, bakım, kalite kontrol ve depo lojistiğindeki temel sorunları çözmek için yapay zekâyı kullanıyor. Sektördeki liderler, devam eden makroekonomik ve jeopolitik sorunlar karşısında özellikle tedarik zincirlerinin dayanıklılığını ve sürdürülebilirliğini sağlamak için yapay zekâ teknolojisini yararlı buluyor” ifadeleri yer alıyor.
Sonuçta, iyi notu kendimiz aldığımız ve kötü notu hocanın verdiği savlarına dayanan bir toplum olduğumuz için bunları yazmak zorunda hissettim. Notu alanın kendimiz olduğunu düşünmemiz ve benim eklemelerimle birlikte konuyu bütünsel olarak ele alıp doğru adımları atmamız, Google’ın bahsettiği sonuçları ve başarıyı elde etmeyi kolaylaştıracaktır. Bunun için kopya çekmek de, benim gösterdiğim yolda çalışmak da mümkündür. Ben ikincisini tercih ediyorum ve bu nedenle sizin için bu kadar bilgiyi derleme zahmetine girdim.