Deprem sonrası, seçim öncesi

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI

Haber akışı ve spekülasyon gündemi yoğun bir haftayı geride bıraktık. Yurtdışında ABD ve Avrupa bankacılık sektöründe finansal istikrarsızlık tehdidi. Yurtiçinde depremin ekonomiye maliyetinin korkutucu boyuta yükseldiğini gösteren resmi analiz. Ankara’nın dış politikada ve ekonomi politikalarda U dönüşü yapacağı spekülasyonu. Küçük, küçük ortaya karışık hepsine değinmeye çalışacağız. Konu sayısı fazla olduğu için bu hafta yurtiçi piyasalar hakkında yorum yapmayacağız.

ABD banka şoku finansal istikrarsızlığa yol açar mı?

Dünya ile başlayalım. Merkez Bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için yaptığı sert parasal sıkılaşma finansal istikrarı tehdit etmeye başladı. Kısa vadeli kaynaklarla uzun vadeli varlıkları fonlayan bankacılık sektöründe zayıf halkalar dökülmeye başladı. Finansal otorite Silicon Valley ve Signature Bank’ta mevduat sahiplerini kurtarırken bankaları batırdı. First Republic Bank ve Credit Suisse sorun derinleşmeden kurtarıldı.

Bölgesel bankalarda yaşanan mevduat çekilişi sonrasında piyasalar iki önemli sorunun cevabını arıyor. Bölgesel bankalardaki sorunlar finansal sistemi tehdit eden bir istikrarsızlık tehlikesi yaratır mı? Finansal istikrarsızlık riski endişesiyle Fed, ECB gibi gelişmiş ülke merkez bankaları faiz artışı döngüsünü erken sonlandırır mı?

İlk sorunun cevabı net. Finansal istikrarsızlık tehlikesi görmüyoruz. Bankaların aktif kalitesi ve sermaye yeterliliği 2009 krizine göre daha iyi durumda. Gelişmiş ülkeler, iflas riskinin sınırlı olduğu durumda, faiz artışı nedeniyle oluşan sorunları likidite sağlayarak çözebiliyor (İngiltere 2022). İflas riski arttığı zaman para politikasında sıkılaşma ve miktarsal genişleme ikilisi başarılı olamıyor (Euro bölgesi 2011).

Yaşanan şokun finansal koşulları sıkılaştırması ve büyümeyi aşağı çekmesi kaçınılmaz. Aktif değeri 250 milyar doların altında olan küçük ve orta ölçekli bankalar tüketici kredilerinin yüzde 45’ini, ticari kredilerin yüzde 50’sini, konut kredilerinin yüzde 60’ını, ticari konut kredilerinin yüzde 80’ini oluşturuyor. Bu bankalardaki mevduatın para piyasası fonlarına ve büyük bankalara kaçması kısa vadede kredi piyasasını daraltacak.

Uluslararası yatırım bankaları bölgesel bankalardaki sorunların, kredi koşullarını sıkılaştırarak, ABD büyümesini 0,5 – 0,75 yüzde puan aşağı çekeceğini tahmin ediyor. Bu konuda ilk ipuçlarını bu hafta gelecek ABD ve Avrupa öncü PMI verilerinde göreceğiz. Banka şoku nedeniyle öngördüğümüz finansal sıkılaşma para politikasında 25-50 baz puanlık bir faiz artışı etkisine denk geliyor.

Fed faiz artış döngüsünü erken sonlandırır mı?

Vadeli piyasalar mart ayında 25 baz puan faiz artışı sonrası Fed’in faiz indirmeye başlayacağını fiyatlıyor. Tepe noktasında yüzde 5,5 – yüzde 5,75 bandını gören 2023 sene sonu zımni politika faizi tahmini yüzde 3,75- yüzde 4,0 aralığına geriledi.

Çekirdek enflasyon yukarı yönlü sürpriz yaparken, ekonomide durgunluk riski düşük ve iflas riski makul düzeydeyken Fed’in U dönüşü yapması bizce anlamlı değil. Fed likiditeyi artırıp, faiz artışına devam edebilir. Durgunluk riski artmazsa, Fed Politika faizi haziran ayında yüzde 5,0- yüzde 5,25 bandında tepe yapıp, sene sonuna kadar bu civarda kalabilir.

Deprem sonrası hasar kontrol

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Maraş ve Hatay merkezli depremlerin ekonomiye maliyetini 104 milyar dolar (milli gelirin %9,0’u) olarak hesapladı. Söz konusu maliyetin 57 milyar doları konut, 13 milyar doları kamu kesimi, 12 milyar doları özel kesim hasarından, 7 milyar doları acil harcama, 7 milyar doları GSYH çıktı kaybından kaynaklanıyor.

Yeniden inşa maliyetinin yüzde 25’inin ithal mallarla karşılanacağı varsayımıyla, cari dengede, iki yıllık bir süre içinde, toplam 20 milyar dolar (milli gelirin %2,1’i) bozulma öngörüyoruz. Yeniden inşa maliyetinin, kamu tarafından karşılanması durumunda, Hazine’ye 80 milyar dolar (milli gelirin %7,0’si) ek yük yaratacağını tahmin ediyoruz.

Makro tahminler: Büyüme, enflasyon, bütçe açığı, cari açık yukarı yönlü güncelleme

Söz konusu yükün nasıl finanse edildiğine ve seçim sonrası uygulanacak politikalara göre büyüme, enflasyon, kur, faiz gibi temel değişkenler belirlenecek. Oluşacak ek yükün Merkez Bankası’na satılacak özel tertip devlet tahvilleriyle finanse edilmesi durumunda enflasyon ve kurun yükselmesini, ek vergiler ve yurtiçi borçlanma ile yapılması durumunda ise yeniden inşa faaliyetleri dışındaki ekonominin yavaşlamasını bekliyoruz. Her iki senaryoda da büyüme yeniden inşa faaliyeti nedeniyle hızlanacak. Rezerv kaybının sınırlanması için kamunun yurtdışı borçlanmasında iki yıl için en az 15 milyar dolarlık bir artış öngörüyoruz.

Ankara dış politikada ve ekonomi politikalarda U dönüşü yapacağı spekülasyonu

Bir kamu şirketinin S400’e ihtiyacımız yok açıklaması ve Reuters’da çıkan Ak Parti seçim sonrası ekonomi politikaları normalleştirecek spekülasyonuna piyasalar fazla itibar etmedi. Ankara’dan resmi bir açıklama gelmediği müddetçe bu konuda iddialı yorumlar yapmak doğru olmaz.

Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir senaryo olduğunu düşünüyoruz. Devasa deprem zararını finanse etmek ve Türkiye’yi deprem riskine hazırlamak için Türkiye’nin uzun vadeli makul faizli dış kaynağa ihtiyacı var. Batı ile ilişkileri düzeltmeden ve piyasa dostu politikalara dönmeden bunun sağlanması mümkün değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar