Derviş’in yarattığı fırsatı Erdoğan heba etti

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Türkiye’nin son 25 yılda yaşadığı ekonomik krizler arasında özel bir yeri olan 2001 krizinin yarattığı panik ortamında, Başbakan Ecevit tarafından imdada çağrılan Kemal Derviş’in Dünya Bankası’ndaki itibarlı koltuğunu bırakarak bu görevi kabul etmesi kimi çevrelerde kuşkuyla karşılanmıştı. Özellikle IMF ve Dünya Bankası’nı emperyalizmin ajanı olarak görenlerin hiç hoşuna gitmemişti bu seçim.

Derviş, ayağının tozuyla, öncelikle bankacılık sistemini sarsan ve Türk lirasının çökmesine yol açan krizin önünün alınması için ekonominin yönetim biçimini kökten değiştirecek, radikal bir reform programı  hazırladı. “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programı, devletin ekonomideki rolünü yeniden tanımlayan 15 yeni yasanın derhal çıkartılmasını gerektiriyordu. O günün koşullarında bu 15 yasa 15 günde Meclis’ten geçti ve krizden çıkış süreci başlamış oldu. Bu süreçte Derviş’e en yakın desteği sağlayan kişi ise o dönemde Hazine Müsteşarı olan Faik Öztrak idi.

AKP reformlara sahip çıkıyor

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 14 Ağustos 2001’de, yani tam da Derviş’in ekonomiyi ayağa kaldırma çabalarının yoğunlaştığı ortamda kuruldu. Yeni partinin ekonomiye nasıl yaklaşacağı merak ediliyordu. Halen DEVA Partisi’nin Genel Başkanı olan Ali Babacan’ın da kurucuları arasında bulunduğu AKP’nin ekonomiye yaklaşımında Derviş’in başlattığı reform programına hiç de kötü gözle bakmadığını ileri sürenler de vardı. Ali Babacan da bunlardan biriydi.

Öte yandan Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iyi ilişkiler kurarak kendisine yeni bir yol çizmesi de AKP içinde konuşulan bir konuydu. Benim için tayin edici olan açıklamayı ise AKP Genel Başkanı Erdoğan yaptı. Erdoğan 3 Kasım 2002 gecesi, partisinin zaferini müjdeleyen konuşmasında, AKP’nin öncelikli hedefinin Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin tam üyesi yapmak olduğunu söyledi. AKP’nin daha önce Necmettin Erbakan tarafından kurulan partilerden farklı bir anlayışla yola devam edeceği anlaşılıyordu.

Ekonomide yükseliş dönemi

AKP, Kemal Derviş döneminde gerçekleştirilen reformlara sahip çıkarak ve IMF ile yapılmış olan anlaşmayı başarıyla tamamlamaya özen göstererek ekonomide akılcı politikalar izleyeceğini ortaya koyunca uluslararası piyasalardaki Türkiye imajı de hızla düzelmeye başladı ve Türkiye ciddi boyutlarda doğrudan yatırım sermayesi (FDI) çekmeyi başardı. Tek bir yıldaki FDI girişinin 20 milyar doları aştığı yıllar yaşandı.

Bu olumlu gelişmeler sonucunda Türkiye’deki yıllık enflasyon 1970’lerden beri ilk kez tek haneli rakamlara indi ve yüksek enflasyonun Türk lirasına yüklemiş olduğu sıfırlar atılabildi.

Bu başarı hikayesinin temelinde yatan faktör Kemal Derviş reformlarının devletin ekonomideki ve finans sistemindeki rolünü yeniden tanımlamış olmasıydı. Avrupa Birliği açılımı ve mali disipline uyulması da bu hikayeyi  tamamladı.

Bu dönem boyunca önce ekonomiden sorumlu bakan olarak daha sonra dışişleri bakanı olarak görev yapmış olan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ekonomideki önceliklerin değişmeye başlaması üzerine görevden ayrılmaya karar verdiğini belirtiyor.

Erdoğan’ın kumarı kime kazandıracak?  

Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu derin çıkmaz da tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kemal Derviş reformlarının ruhuna ihanet ederek devletin kaynaklarını kendisine siyasi destek veren kesimlere kullandırmasından kaynaklandı. Ekonomiyi canlı tutmak bahanesiyle faizler düşürüldü ve enflasyon canavarı azdırıldı ve bugünlere gelindi.

Sayın Erdoğan’ın kumarının kime kazandıracağını yakında göreceğiz. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar