Eğitimde kalifikasyon

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Zafer ÖZCİVAN - Ekonomist

Ülkemizde eğitim sistemi her dönem gündem olmaya devam ediyor. Her gelen milli eğitim bakanı sistem üzerinde birtakım çalışmalar yapıyor ama köklü bir çözüm maalesef göremiyoruz. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanının üniversite öğrencileri ile yaptığı toplantıda bir öğrenci soru hakkını kullanırken “ülkemizde birçok üniversite mezunu var ama mezun olduktan sonra iş bulamıyor” sözlerine karşılık cumhurbaşkanı bu konunun kalifikasyona bağlı olduğunu ifade etti.

Kalifikasyon kelime anlamı kaliteden gelmektedir. Ülkemizde eğitim sisteminde maalesef bazı boşluklar bulunmaktadır. İnsan olarak hepimiz aynı yeteneklere sahip değiliz ve hepimizin ayrı ayrı meziyetleri söz konusudur. Allah bizi öyle yaratmış.

Ancak başarıya giden yolu şekillendirmek, başarı yolunda odaklanmak ve sonuca ulaşmak bizlere aittir. Hepimiz üniversite çağına gelene kadar meslekler hakkında tercih yapamıyoruz. Bunun nedeni çarpık eğitim sistemidir. Avrupa ülkelerinde öğrenci lise döneminde ilgi duyduğu mesleklere göre sınıflandırılıp yönlendirilmektedir. Her öğrenci sınavla veya deneyimle belirlenen yeteneğine göre gruplara ayrılmakta ve seçilen branşta yol almaya başlamaktadır.

Bizim ülkemize bakıldığında 131 devlet ve 78 vakıf olmak üzere toplam 209 üniversite bulunmakta ve yenileri de açılmaya devam etmektedir. Özellikle yeni açılan üniversitelerimizde öğretim üyesi, laboratuvar gibi eksikler olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak her konuda olduğu gibi üniversitelerimizde de tabi ki eksikler bulunabilir. Atalarımızın “kervan yolda düzelir” sözü boşuna değildir. Zamanla söz konusu eksikler giderilecek ve eğitime daha kaliteli katkı sağlamaya başlayacaklardır. Bazı yazarlar tarafından yapılan eksikler konusundaki makaleleri ibretle okuyorum. Bazı illerimizdeki üniversitelerimizde yukarıda bahsettiğim gibi bina eksikleri de bulunmaktadır. Ancak şehirde bulunan iş adamlarımız bu konuya duyarsız kalmamakta adeta birbir leri ile yarışırcasına hepsi birer bina veya teçhizat alarak katkıda bulunmaktadır. Buna en güzel örnek Kayseri Erciyes Üniversitesi verilebilir. Binlerce dönüm arazide kurulan koskoca kampüste her bina gördüğüm kadarıyla Kayserili bir iş adamı tarafından yaptırılmıştır ve Türkiye’nin sayılı üniversiteleri arasında yerini almıştır.

Okul kalitesine gelince nerede olursa olsun kötü okul yoktur. Önemli olan öğrencinin kendini yetiştirmesidir. Erzurum Atatürk Üniversitesi de yukarıdaki örnek girişimlere arasında gösterilebilir. Öğrenci tahsil hayatının her evresinde yüksek not alıp sınıf geçmek için değil o dersi öğrenmek için masa başına geçmelidir. Aksi halde o çalışma ezbercilik olacağı için unutulacaktır ve ilerleyen dönemde öğrenciyi zora sokacaktır.

Bugün okuduğum güzel bir haberi sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Liseden çift diplomayla mezuniyet ve dünyadaki en iyi üniversitelerden burs kabul şartı veren “uluslararası bakalorya” (IB) programı, halen 158 ülkede 5300 okulda faaliyet gösteriyor. IB’in amacı uluslararası görüşe sahip, araştırmacı, sorgulayıcı, bilgili risk alabilen öğrenciler yetiştirmektedir. Buradan çıkan sonuç başarılı ve ileriye dönük çalışmak isteyen öğrencilere her zaman olanak çok ve bu örnekler çoğaltılabilir. Yeter ki öğrenci azimli, çalışkan, ufku açık olsun. Aynı uygulama üniversitelerimizde de mevcut. ÇAP denilen (Çok amaçlı program) bir uygulama ile aynı zaman süresinde iki üniversite bitirmek mümkün. Yanı iki meslek sahibi olabilirsiniz. Tabii ki her konuda olduğu gibi burada da okumak, çalışmak, zamanı boşa harcamamak temel prensipler arasında geliyor. Çalışan için her yerde kapı açıktır. Bir diğer konu da beyin göçüdür. Yukarıda bahsettiğim çeşitli alanlarda yüksek başarı gösteren çocuklarımız Türkiye’de kendilerine uygun bir ortam bulamadıklarından olsa gerek yurt dışına giderek kendilerine uygun çalışma ortamı bulma olanaklarını araştırmakta çoğu da dönmemektedir. Hükümet olarak başarılı beyinlere ortam yaratmamız gerektiği kanaatindeyim.

Bu arada beyin göçünün lise seviyelerine kadar indiğini hatırlatmakta fayda var.

Son günlerde pandeminin de etkisiyle işsizlik rakamları büyümeye devam ediyor. Bazı vilayetlerde belediyelerin iş ilanlarına 100 kişinin alınacağı bildirim için 5/6 bin kişi başvurmakta bunun da yaklaşık %50’si üniversite tablosundan oluşmaktadır. Günümüzde şoförlük, temizlik işçiliği, çaycılık, hasta bakıcılığı yapan üniversite mezunları görmemiz zor değildir.

Herhangi bir işte kabul görmek ancak CV bilgilerinizin dolu olmasına bağlıdır. Özellikle üniversite öğreniminin ara sınıflarında meslekle ilgili staj yapmak son derece önemli bir tercih nedenidir. Yetişmiş, mesleğini seven, çalışkan bir başvuru her platformda öne çıkacaktır.

Öte yandan güncel haberlerde izliyoruz kamu sektöründe bir kişi 3-4 görevi birden götürüyor ve her birimden ayrı maaş aldığı söyleniyor. Bunlar doğru ise kabul etmek mümkün değildir. Türkiye’de iş yapacak hiç vatandaş kalmadı da bir kişi birden çok işlerde çalışıyor ve 3-4 yerden maaş alıyor.

Üniversitelerde de bir profesör hem rektör hem de bir iki fakültenin dekanı olabiliyor ama profesör eksikliği olduğu için zorunluluktan olduğu kesindir ve kabul edilebilir.

Bir diğer konu, ülke olarak bilim insanı yetiştirmeyi teşvik etmeli, sosyal koşullarını en üst düzeye çıkarmalıyız. Çünkü bilim olmazsa hayat da olmayabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar